Özgürlükleri kısıtlamada ısrar

TBMM’ye sunulan kanun önerisi yeni değil. Doksanlı yılların başından bu yana benzer kanun teklifleri sürekli gündeme gelir.

Yeni olan son teklifte askerler devre dışı bırakılmış.

Doksanlarda benzer müdahalelere valiler ile o ilin garnizon komutanı birlikte müdahale ediyor, asker hatta biraz daha ağır basıyordu.

Bu tür özgürlükleri kısıtlama çabalarına iki binli yılların başında AB’ye gireceğiz diye (Ya da askeri vesayete karşı AKP’nin AB’ye sığınma taktiği güttüğü yıllarda) bir süreliğine ara verilmişti.

Şimdi yine gündeme geldi.

Kanun önerisinin özü Anayasa’nın (Zaten çok kısıtlı olan) hak ve özgürlüklerle ilgili kısımlarında getirilen özgürlükleri kısıtlamaktır.

Yukarıda sözünü ettiğimiz gibi AKP iktidarı askerlere güvenmediği için sıkıyönetimi kaldırıyor (Anayasa değişikliği ile kaldırılmıştı- Sıkıyönetimde illerde askeri komutanlar güvenlikle ilgili bütün sorumluluğu alıyordu). Valileri birer sıkıyönetim komutanı haline getiriyor. Valiler güvenlik bahanesi ile toplantı ve gösterileri yasaklayabiliyor, şehre giriş çıkışlara yasak koyabiliyor, belli kişileri şehir dışına çıkarabiliyor, sokağa çıkma yasağı getirebiliyor.

Daha önce hemen hemen her yasal düzenleme üzerine yazdığımız yazıda belirttiğimiz gibi yine önce uygulama, sonra yasal düzenleme işleri var. Örneğin, askeri alanlarda arama yapma konusu. Ergenekon, Balyoz ve Bülent Arınç’a suikast davalarında askeri alanlara girme ve arama, hatta kozmik odada arama yapma konularında şimdi yasal düzenleme yapılıyor.

Yine, geriye doğru işletilen yasal düzenlemeler var. KHK’ler ile ihraç edilmiş subayların rütbeleri mahkeme kararı olmaksızın ellerinden alınıyor.

KHK ile ihraçlar üç yıl boyunca ilgili kurumlarda oluşturulacak komisyonlara havale ediliyor. Yani, üç yıl daha hukuk dışı ihraçlar devam edecek. İhraç edilenlerin eşlerinin ve çocuklarının pasaportlarına yine el konulacak üç yıl boyunca.

Hepsini saymaya değmez. OHAL’i kaldırıyorum deyip, aslında üç sene için tek bir seferde uzatmış oluyorlar.

AKP iktidarının daha ilk gününde, AKP’nin demokratik bir adım atacağına hiç inanmadım. Demokratikleşiyoruz diye reklamını yaptığı yasal düzenlemelerin de AB ile ilişkiler vb. nedenlerle geçici olarak yapıldığına inandım. AKP beni hiç yanıltmadı. Bu son kanun ile 1995-1996 yıllarındaki günlere döndüler.

Gerekçe aynı. Yüz senedir değişmedi. Dış düşmanlar, devletin bekası, terör tehdidi, bölünme, yıkılma vs. vs.

Bu gerekçeler, hiç ortadan kalkmayacağına göre, biz baskıcı-faşist hükümetlerle yönetileceğiz demektir onlara göre. Yani onlara göre sürekli kafamıza vurmaları, sürekli elimizi kolumuzu bağlamaları kaderimiz.

Bu kadere razı olacak mıyız? Asıl mesele o.

Bakalım göreceğiz önümüzdeki günlerde.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

‘Nasıl dayanalım bu koşullara!’

‘Nasıl dayanalım bu koşullara!’

Antep’in de aralarında olduğu bölge illerinde ortalama işçi ücreti asgari ücretin altında, haftanın 7 günü, pazarları 12 saat çalışma, üretim baskısı! Devletin ve patronların yasaklar, kolluk gücü ve sendikacı tutuklamasıyla devam ettirmek istediği bu düzenin dayanılmaz hale geldiğini söyleyen Çelikaslan işçisi, tüm işçileri BİRTEK-SEN çatısı altında birleşmeye çağırdı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
'Heybeden’ her gün yeni bir soruşturma çıkıyor. Yargı sopasıyla topluma gözdağı verilmek isteniyor.

Evrensel'i Takip Et