29 Temmuz 2018 00:00

Yılmaz Güney’in izinde

Yılmaz Güney’in izinde

Fotoğraf: Envato

Paylaş

ŞERİF GÖREN

Kurgucu olarak başladığı sinemada Yılmaz Güney’in asistanlığını yaparken Endişe filmini tamamlayarak yönetmenliğe başlayan Şerif Gören, Endişe’yle yine bir Yılmaz Güney filmi olan Yol arasında (1974-1981) Köprü (1975), Darbe (1976), Deprem (1976), Taksi Şoförü (1976), Nehir (1977), İstasyon (1977), Derviş Bey (1978), Gelincik (1978), Evlidir Ne Yapsa Yeridir (1978), Derdim Dünyadan Büyük (1978), Almanya Acı Vatan (1979), Aşk ve Nefret (1979), Aşkı Ben mi Yarattım (1979), Kır Gönlünün Zincirini (1980) filmlerini çeker.

KORHAN YURTSEVER

Korhan Yurtsever’in Osman Şahin’in öyküsünden senaryosunu İhsan Yüce’yle yazdıkları Fırat’ın Cinleri (1977), Doğu Anadolu’nun geri bırakılmışlığı, feodal yapının, ağalık düzeninin tüm sonuçları destansı bir hava içinde, yarı belgesel bir tutumla ve Güney’in çizgisine çok benzer bir yaklaşımla ortaya koymaktaydı.

Korhan Yurtsever iki yıl sonra Bülent Oran’ın senaryosuyla Almanya’daki bir Türk ailesinin yaşantısını konu alan Kara Kafa’yı (1979) çekmiştir. Türkiye’de gösterilmeyen filmde, Almanya’da Butsburg kentinde çalışan, eşini ve iki çocuğunu da getirdikten sonra işinden olan, özgürlüğe alıştığında da eşiyle çatışmaya giren ve sonunda haklarını savunmak için mücadeleye girişen bir işçinin öyküsü anlatılır.

ALİ ÖZGENTÜRK

Kamera asistanlığı yaparak sinemaya geçen, Yılmaz Güney ve Atıf Yılmaz’a asistanlık da yapıp filmlerinde senaryo çalışmalarına katılan Ali (Habib) Özgentürk, 1979 yılında senaryosunu Onat Kutlar’la birlikte yazdığı ilk uzun metrajlı filmi Hazal’ı çeker. Necati Haksun’un Kutsal Ceza kitabından uyarlanan filmde, başlığı ödenip köy muhtarının oğluyla evlendirilmek istenen yoksul köylü ailesinin kızı Hazal’ın, damat adayı ölünce töre gereği damadın on yaşındaki kardeşiyle evlendirilmesi anlatılır.

Beraberlikleri bir anne-oğul ilişkisinden öteye geçmez. Törelere başkaldıran Hazal gönlünü kaptırdığı duvarcı ustası Emin’e kaçar. Hazal’ın yazgısı ve sonları ülkenin kadınlarından, sevdalılarından farklı bir sona gitmez. Sevdalılar ölüme mahkum edilirler, böylece köyün namusu temizlenir.

ÖMER KAVUR

Farklı sinema arayışının önemli isimlerinden Ömer Kavur, Conservatoire Libre du Cinéma Français’de sinema, Sorbonne Haute Écoledu Journalisme’de gazetecilik okur. Teknik-pratik sinema eğitimini Sorbonne Üniversitesinde gerçekleştirdiği sinema tarihi yüksek lisansıyla bütünleyen Ömer Kavur, bu dönemde çektiği kısa filmlerle ilgi çeker ve çeşitli ödüller kazanır.  

Fransa yıllarında Alain Robbe-Grillet’ye yönetmen asistanlığı yapan Ömer Kavur, yurda dönüşünde Boğaziçi Köprüsü’yle ilgili bir belgesel çeker. 1974 yılında çektiği Yatık Emine ilk uzun metraj sinema filmidir. Refik Halit Karay’dan uyarladığı bu ilk filme, 1979 yılında çektiği Yusuf ile Kenan filmini de ekleyerek farklı bir sinemanın ipuçlarını verir. Yusuf ile Kenan, toplumun itilmişleri arasından iki çocuğun hikayesini yalın ve etkili bir sinema diliyle anlatır.

Sonraki yıllarda çektiği filmlerde de bu çizgisini sürdüren Ömer Kavur kişisel sinemanın izini sürer. Kendine özgü bir yönetmen ve auteur sinemacı olarak kabul gören Ömer Kavur, amansız hastalığı nedeniyle 12 Mayıs 2005 tarihinde çok erken yaşta aramızdan ayrılır. Kısa sayılacak sinema hayatına yönetmen olarak 17 usta işi, çok ‘özel’ film sığdırır.

YAVUZ ÖZKAN

Tiyatro oyunları yazmış ve yönetmiştir. Kocaeli Tiyatrosunu kurmuş, Dostlar Tiyatrosunda oyunculuk yapmış, daha sonra yeni bir grup kurmuştur. Howard Fast’ın, Sacco ile Vanzetti’in hayatını anlatan Suçsuzlar adlı romanını oyunlaştırıp sahneye koyar. 1970’lerde kısa filmler çeker, film senaryoları yazar.

Yavuz Özkan 1978 yılında senaryosunu Mahmut Tali Öngören’in danışmanlığında yazdığı ve 15. Antalya Film Şenliği’nde En İyi Film, En İyi Erkek Oyuncu, En İyi Kadın Oyuncu ve En Başarılı Yardımcı Kadın Oyuncu ödüllerini kazandıran ilk politik sinema örneğini verdiği Maden’i, 1979 yılında da yine politik sinema örneği olan Demiryol’u çeker.

Her an ölüm tehlikesiyle karşı karşıya kalan maden işçilerinin çalıştıkları ocaklarda gereken önlemler alınmadığı için, uyarı amacıyla imza toplanır, ama birlik ve dayanışma sağlanamaz.

İşçilerin birleşmesi konusunda çaba harcayan İlyas davasında yalnız kalır. İlyas direnmesini sürdürünce sendika ağaları tarafından kurşunlatılır. Bir süre sonra İlyas’ın göçük altında kalıp ölmesinden sonra işçiler bir araya gelir ve “birleşin” sloganıyla film biter. Film, gerçek mekanlarda gerçek maden işçileriyle çekilir.

Maden’in öyküsü yıllar önce yazılmış, senaryosu uzun süre sansürde kalmış, çekimiyse çok güç koşullarda gerçekleştirilmiştir. Bu Türk sinemasında bir madende çekilen ilk film değildir. İşçi-işveren ilişkilerine değinen ilk film de değildir. Ama bir Karanlıkta Uyananlar’ın, Şehirdeki Yabancı’nın ötesinde (ve bunca yıl sonra) başka bir şey getirmektedir. En azından değişik bir gerçekçilik ve değişik bir toplumsal ilişki bakışı (Giovanni Scognamillo, “Maden”, Hey Dergisi, Sayı 16, 26 Şubat 1979).

Yavuz Özkan Maden filminin ardından 1979 yılında çektiği, senaryosunu Mahmut Tali Öngören’in yazdığı Demiryol filminde ana temayı oluşturan demiryolu işçilerinin grevi, belgesel bir yaklaşımla işlenir. Yavuz Özkan, Zeynep Oral’la yaptığı söyleşide “Filmde gelişen işçi sınıfı hareketine, iş birlikçi burjuvazinin indirmek istediği darbe girişimlerini sergilemeye çalıştım. (…) Bu ana tema içinde toplumun çeşitli kesimlerindeki örnekleri alarak bu baskı, terör ve demagojiyi örgütlü ve birlik içinde püskürtmenin mümkün olabileceğini vurgulamak istedim” der. (Milliyet Aktüalite, 20 Nisan 1980)

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa