29 Temmuz 2018

ΝΙΏΘΟΥΜΕ ΤΟΝ ΠΌΝΟ ΣΑΣ ΚΑΙ ΘΑ ΤΟΝ ΞΕΠΕΡΑΣΟΥΜΕ ΜΑΖΙ*

ΝΙΏΘΟΥΜΕ ΤΟΝ ΠΌΝΟ ΣΑΣ ΚΑΙ ΘΑ ΤΟΝ ΞΕΠΕΡΑΣΟΥΜΕ ΜΑΖΙ

Felaketler yarıştırılmaz elbet ancak yaşayanlar bilir yangının gücü ve hızı karşısında dehşete düşersiniz, önüne geleni yutan çok kollu bir canavar gibidir. Sevdiklerinizden, anılarınızdan geriye yıkık bir karaltı, kesif bir koku kalır. Yıllarca o karaltıyla yaşar, o kokuyu duyar sonra da unutmazsınız. Atina’da yaşanan korkunç bir felaketti. İnsanların çaresizliğini gösteren fotoğraflar, anlattıkları zihinlerimize kazındı. 80’i aşan kayıpların yarattığı travmayla birlikte çevreye ve insan sağlığına etkileri de uzun yıllar sürecek.

Tarihi ve kültürel yakınlığımız nedeniyle bizleri derinden yaralayan bu felaketin sebepleri de çok tanıdık aslında: Kuraklık, kuvvetli rüzgar, kaçak yapılaşma, dar yollar, alınmayan önlemler ve felaket sırasında yaşanan koordinasyonsuzluk... Hafta boyunca takip edebildiğim kadarıyla halk Atina merkezine bir saatten az mesafedeki bölgeye devletin nasıl erişemediğine tepki gösterdi, hükümeti suçladı, koordinasyonsuzluğun sürdüğünden yakındı. Siyasetçiler ise kaçak yapılaşmaya izin veren geçmiş hükümetlere attı topu, sorumluluktan sıyrılmayı denedi.

Atina’nın kuzeyinde yaşanan her şeyden önce bir çevre felaketi ve hepimiz doğanın, su kaynaklarının talan edilmesinin bedelini ödüyoruz, ödeyeceğiz. Aramızdaki en büyük fark orada medyada bunlar konuşulur, siyasetçilerin sorumluluğu kamuoyunda tartışılır, gazete manşetlerinde sorgulanırken burada yayın yasağı ilan ediliyor olması.

Ömer Madra Açık Radyo’da yıllardır söylüyor ve yazıyor, dünyanın her tarafından gelen felaket haberlerinin nedeni insanlığın neden olduğu iklim değişikliği, artık son sezona geldik. Buna rağmen görmezden geliyor, yarın olmayacakmış gibi yaşıyoruz. Ülkenin sayısı bir elin parmaklarını geçmeyen çevre gazetecisi art arda çıkan yer üstü ve yer altı kaynaklarını mahvedecek kararnamelerin sonuçları hakkında bizleri uyarıyor. Yangın devam ederken Türkiye televizyonları Beyoğlu’da kaçak bir yapının yıkılışını canlı verebilmek için nöbetteydi. Sorgulayan bir habercilikle değil elbet, yıkılışı en iyi açıdan vermenin telaşı içindeydiler.

Çorlu’daki tren kazasında 24 kişinin cenazeleri yeni kalktı. Soma maden faciasının sorumluları ödül gibi cezalarla yakayı kurtardılar. Artı Gerçek’ten Pelin Cengiz’in aktarımıyla 24 Haziran seçimleri sonrasında termik santrallerle ilgili alınan kararlar gözle görülür biçimde hız kazandı, 10 Temmuz’da yayımlanan KHK ile Yenilenebilir Enerji Genel Müdürlüğü kapatıldı. Duvar’da Bahadır Özgür aynı KHK’nın özel çevre koruma bölgeleri, milli parklar, yaban hayatı koruma ve geliştirme sahaları, muhafaza ormanları, Kıyı Kanunu’na göre korunması gerekli alanlar, 1. derece askeri yasak bölgeler, 1/5000 ölçekli imar planı onaylanmış alanlar, 1. derece sit alanları dahil aklınıza gelebilecek her yerde madenciliğin önünü açtığına dikkat çekti

Ağaçların kesilip beton döküldüğü, deprem toplanma alanlarına alışveriş merkezlerinin inşa edildiği, kıyıların, ormanların santrallerle boğulduğu, yaşanan felaketlerin hiçbirinin sorumluları cezalandırılmamışken nükleer santral inşaatının devam ettiği, İstanbul’un sonunu getireceği uyarılarına rağmen Kanal İstanbul projesi gibi bir “çılgınlığa” dur denilemediği ülkede yarın başımıza gelebilecekleri hayal etmek dahi ürkütücü.

AKP’nin yönetimde olduğu 16 yılın en ağır bilançosu çevreye verilen zarar, ülkenin en büyük sosyal hareketi çevreyi kurtarmayı amaçlıyordu. Siyasi kutuplaşmanın, kötü yönetimin, kayırmacılığın, yükselen doların çaresi var ancak çevreye verilen zararın telafisi yok. Muhalefet zemini yeniden kurulup yeşertilecekse önce buradan, bastığımız topraktan, soluduğumuz havadan, içtiğimiz sudan başlamalı.

Kötülüğün ifşası tartışmaları

Geçen hafta yangın kadar konuşulan bir başka konu da sosyal medyada yayılan nefret söylemi, “oh olsun” mesajlarıydı. Bunlar ifşa edilmeli mi yoksa görmezden gelmek, trolleri beslememek daha mı iyi? Böyle durumlarda ilk bakılacak olan kimin söylediği, ne büyüklükte bir kitleyi etkileyebildiği. Çok fazla takipçisi olmayan, anonim hesaplardan yayılan nefret söyleminin nedenleri çok çeşitli olabilir, daha çok psikolojinin alanına girecek konular, bunları ifşa etmemek, yayılmasına aracı olmamak en iyisi. Ancak bir gazetenin, gazetecinin, siyasetçinin sözleri biz istesek de istemesek de yayılıyor o durumda adını koymak, sözün sahibini utandırmak gerekiyor. Örnek vermek gerekirse yangına benzin dökmeyi öneren bir ilgi arsızını beslemeye gerek yok ancak “Yananistan” diye başlık atan gazeteyi yerin dibine sokmak boynumuzun borcu. Bu da yeterli değil, futbolda galibiyet sonrası atılan “Yunan’ı denize döktük” başlıkları, en ufak bir krizde “Tükürüğümüzle boğarız”, “Üç saatte alırız” demeçleri geçen hafta ortaya çıkan kötülüğü besleyen ana damarlar, en başta o zihniyetle mücadele etmek gerekiyor.

Yangının sebebini Çipras’ın ateistliğine bağlayan Piskopos Amvrosios örneğinde görüldüğü gibi, ayrımcılık, kötülük, nefret söylemi dünyanın her yerinde var, tıpkı kötü yöneticilerin, açgözlülüğün olduğu gibi. Bu dünya bizim, sınırlar değil. Doğayı talan edenlerle de, kötülükle de birlikte mücadele edeceğiz.

*Acınızı hissediyoruz, birlikte üstesinden geleceğiz.

İLGİLİ HABERLER

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Yüksek voltajlı teşvik

Yüksek voltajlı teşvik

Erdoğan-Şimşek programıyla emekçilerin bir ayı daha gıdaya gelen yüksek zamlar ve eriyen ücretlerle geçti. Özelleştirmelerle ihya edilen sermaye gruplarına ise sadece bir ayda ‘üretmedikleri elektrik’ için 1 milyar lira teşvik verildi. Sanayi patronları da çalıştırdıkları her kadın işçi için devletten artık daha fazla teşvik alacak.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
2 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et