24 Ağustos 2018 00:56

Batacak olan iktidardır!

Batacak olan iktidardır!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Korkmanız ve endişeye kapılmanız için sıkça aynı gemideyiz palavrasına başvuruluyor. Korkmayın ülke bir gemi değildir ve batmaz! Batarsa iktidarlar, yönetici sınıflar batar. Eğer bu ülkede yaşayan bir halk, bir ulus, ya da ulusal topluluklar varsa, o ülkenin halkı, batan ve belki de rezilce bir çöküşle sahneden çekilen, veya halkın tokadı ile tarihin çöplüğüne atılan iktidarların yerine yenisini ve daha iyisini kurarlar. Hiç bir halk kendini yöneten egemen sınıfın kaderini paylaşmaz, onu gömer yoluna devam eder. Aslolan devlet değil, halktır.

Daha önceleri bir tarafa bu topraklarda Hititler, Persler, Antik Yunan, Roma, Bizans, Selçuklu, Osmanlı ve son olarak Cumhuriyet Türkiye’si egemen oldu. Bu topraklarda yaşayan halklar devletsiz toplumu da –Çatalhöyük’te yapılan kazılarda kamu binalarına rastlanmadı- köleciliği de, feodaliteyi de, kapitalizmi de yaşadılar, emperyalist egemenliği de gördüler. İmparatorlar, krallar, beyler, ağalar gördüler, devrimler, kurtuluş savaşları yaptılar. Türkler 1000 yıldır bu topraklarda yaşıyor, Kürtlerin ve diğer halkların tarihi de daha eskiye dayanıyor. Yani halklar hep burada.

Bugünün egemen sınıflarının ve iktidarının da geçmiştekilerin akibetine uğramaması için her hangi bir neden bulunuyor mu, bunların bir ayrıcalığı mı var? Aynı gemi edebiyatını yapanları elimizin tersiyle bir tarafa itmemiz gerekiyor, gemide yok, ortak kaderde yok! Bugünün dünyasında, bugünün Türkiye’sinde yönetici egemen sınıflarla yönetilen halk arasında, egemen sermaye sınıfı ile, işçi ve emekçiler arasında ortak bir kader yok ve hiç bir zamanda olmayacak.Belki bir istisna ülke açık bir işgale uğrarsa halka ihanet etmemiş, ülkeden kaçmamış bazı işbirlikçi olmayan kesimlerle geçici işbirlikleri –“yani vatan savunması” yapılabilir ama artık yeni, bir devlet, yeni bir yönetim kurulacaktır- yapılabilir.

Ama egemen sınıfın sözcüleri şimdilerde işçi ve emekçi halkı aynı gemide olma metaforu ile kendi peşlerine takmak, giderek derinleşme eğilimi gösteren mevcut krizi sessiz sedasız yüklenmeye çağırıyorlar. Üstelik bunu yaparken dolar üzerinden yaptıkları hiç bir anlaşmayı, alımı iptal etmemişken ve ABD ile yapılan gizli, açık hiç bir anlaşmayı feshetmemişken! Aziz Nesin tersini düşünmüş olsa da, bu halk her şeyi görüyor, biliyor ve kaydediyor! Halk perakendeci değildir, çoğu zaman hesabını toptan görür, defterini dürdüklerini buruşturur atar.

Ama birde hızlı “millici, vatan savunmacıları” var! Onlar istiyor ki emekçi sınıfların kendi bağımsız politikaları olmasın kendi kaderlerini kendi ellerine almasınlar. Bunların tek derdi işçi ve emekçi halkı “ulusal” dedikleri, “vatan savaşı verdiğini” iddia ettikleri iktidarın peşine takmak, ya da “milli” ilan ettikleri sermayeye yedeklenmek. Bunlar gidene ağam, gelene paşam diyen cinsten. ABD’ye sözde karşıdırlar -ülkedeki ABD tekellerine ve faaliyetlerine hiç itirazları yoktur- ama bir Çinci, bir Almancı, bir Rusçu olurlar, bu arada hepsini birleştirme peşinde koşarlar, darbecilik ile komploculuk arasında salınıp dururlar. Kontrgerillanın eski artıkları bunların baş tacıdır.

Bu ülkenin halkı ne bu iktidara, ne majestelerinin muhalefetine, ne de sözde “vatan savunucularının” yeni kölelik alternatiflerine mahkum değildir. İşçi ve emekçi halkı çaresizliğe, egemen sınıfların peşine takmaya, burjuvazinin klikleri arasındaki mücadelede piyon olmaya layık görenler sonunda yenilgiye uğrayacaklardır. Sadece ülke de değil, genel olarak dünyada gerilimler artar, çelişkiler yoğunlaşırken işçi ve emekçi halka bağımsız bir alternatif, kendi yolunu bulma, kendi kaderini eline alma seçeneği sunmamak ağır bir hataya savrulmak olacaktır. Bu halk, bu ülke, egemen sınıfların köhne, her tarafından su alan, kaptanın keyfine göre rota belirleyen, her tarafa pis kokular yayan gemisine binmeyecektir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa