Cumartesi Anneleri’yle dayanışmaya, mücadeleye!
Fotoğraf: Envato
Dile kolay, tam 4 bin 900 gün, 700 hafta, 23 yıl!
Bu uzun yıllar boyunca, bir meydanda “kayıplarının bulunmasını” istemek, “kaybedenlerin bulunmasını” istemek için, benzerinin görülmesi zor bir mücadele. Ki, analardan evlatlara, torunlara “bayrak devri”yle sürdürülen bir kararlılık ve direngenlik savaşı!
Hem de kime karşı?
Devlete, onun “karanlık güçleri”ne, “kontrgerilla”ya, organizasyonlarına, bu karanlık güçlere kol kanat geren seçimle işbaşına geldiklerini iddia eden iktidarlara, düzenin resmi ve gayri resmi (sivil) güç odaklarına karşı bir mücadele!
700 hafta boyunca, meydanlarda özgürlük ve demokrasi denildiğinde mangalda kül bırakmayanların, iktidara geldiklerinde görmezden geldikleri, gördüklerinde de cop ve gazla sindirmeye çalıştıkları bir büyük mücadele!
Evet, bugün işte bu büyük mücadelenin sürdürücülerinin, “Cumartesi Anneleri”nin 700’üncü buluşması var!
Bu 700’üncü buluşma için Cumartesi Anneleri, dayanışma çağrısı yaptılar.
Evrensel, dünkü nüshasında bu çağrıyı manşetten veren tek gazete oldu.
Hiç kuşkusuz Cumartesi Anneleri’nin eylemleri, “çocuklarının bulunması” için başladı. Ama zamanla, “çocuklarını sağ olarak alamayacaklarını” anlayarak, “çocuklarımızın mezarlarının yeri gösterilsin” talebi öne çıktı. Ama onlar mücadele içinde, çocuklarının “çiçek koyacakları, dua edecekleri bir mezarları”nın kendilerine gösterilmesi için bile, iktidarların hiçbir adım atamadığını, atmayacağını, buna niyetleri olmadığını gördüler. Bu nedenlerle de uzunca bir zamandan beri Cumartesi Anneleri’nin mücadelesi artık, “kaybedenlerin bulunması ve yargılanması”na dönüşmüş bulunuyor.
Bu mücadelenin böyle evrilmesi sadece Cumartesi Anneleri’nin bilinçlerinde bir sıçramaya karşılık gelmedi; bu mücadelenin çevresinde yer alanların bilincinde de bir dönüşüme yol açtı. Özellikle de “devletin ne olduğu”, ona atfedilen “kutsallığın” nasıl bir yanılgı olduğu konusunda.
Bu yüzden de 1995’in 27 Mayıs günü yapılan ilk toplantısından başlayarak Cumartesi Anneleri’nin mücadelesi, devletin yüzlerce “kaybın” asli faili olduğu gerçeğinin giderek büyüdüğü bir mücadele olarak biçimlendi. Çünkü, her bir “kaybın” kaybolmasında devlete bağlı resmi ya da gayri resmi güçlerin parmağı olduğuna dair sayısız kanıt ve tanık vardı. Bu kadar çok kayıp, bu kadar çok bilgi ve belgeye karşın, tek bir kaybın bile faillerinin bulunup gerçek bir yargılamanın yapılamamış olması, kaybedenler için organize, bilinçli ve çok güçlü bir koruma olmadan mümkün olamazdı! Bu yüzden de Cumartesi Anneleri’nin mücadelesi, kontra güçlere karşı mücadele ve devletin bu kontra güçleri nasıl koruyup kullandığını gösterdi. Ki, bu gelişmeler içinde kontra güçlerin resmi kolluk kuvvetleriyle ne kadar içli dışlı çalıştıkları, hatta bazı durumlarda resmi güçlerle gayri resmi organizasyonun aynı kişilerden oluştuğu apaçık görüldü.
Ve Cumartesi Anneleri’nin mücadelesinin onca direngenliğine karşın, gelmiş geçmiş hükümetlerin “kayıplar” ve “kayıpların faillerinin bulunması” konusunda gösterdikleri istikrarlı umursamazlığın nedeni de bu içli dışlılıktır. Ki, bu mücadele içindeki gelişmelere yakından baktığımızda, devletin aslında sanıldığı gibi birbiriyle ilişkisiz; birisi bir kurala, yasaya, ahlaka bağlı olmadan çalışan “derin devlet”, diğeri de yasalara bağlı olarak çalışan “resmi devlet” olarak ayrışmadığı görülür. Nitekim devletin, “derin”i ve “resmi”siyle aynı devletin, birbiriyle ayrılmayan iki yüzü olduğunu en çok da Cumartesi Anneleri’nin mücadelesiyle gördük.
Onun için olmalı ki, Genel Yayın Yönetmenimiz Fatih Polat dünkü yazısını; “Şu ana kadar devlete dair okuduğunuz kitaplara rağmen kafanızda hala oturmayan, boşlukta kalan bir şeyler varsa, gidip Cumartesi Anneleri ile konuşun. O boşluğu onlar dolduracaktır” diye bitirmişti.
700’üncü haftasında Cumartesi Anneleri’nin mücadelesi, her şeyin kısa sürede buharlaştığı, olmamış gibi olduğu bir zamanda, kararlılık, direngenlik, istikrar örneği bir mücadele olarak öğretmeye devam ederken, aynı zamanda daha dolaysız ve daha yakın bir desteği de hak eden bir mücadeledir.
- Yığınların siyasete müdahalesi için... 19 Ocak 2025 04:46
- 2025 yılı emek yılı olacağını gösteren önemli işaretlerle başladı 12 Ocak 2025 04:53
- Tartışmalar "Sadece Türkiye’nin Kürt sorununun demokratik çözümü" kapsamını aşıyor 05 Ocak 2025 04:58
- 2025'in emek, barış ve özgürlük yılı olması dileği ile... 31 Aralık 2024 06:59
- Ülkemiz işçi emekçileri 2025'i emek yılı yapacak güce ve deneyime sahiptir! 28 Aralık 2024 06:16
- Asgari ücretli işçinin grev hakkıyla da donatılmış yeni bir mekanizma talebiyle mücadeleye! 24 Aralık 2024 16:44
- Son iki haftada oluşan Suriye haritası neyi gösteriyor? 12 Aralık 2024 04:45
- Asgari ücret miktarı, AÜTK'ye bırakılamayacak kadar ciddi ve önemli taleptir! 08 Aralık 2024 04:44
- Suriye'de çıkar peşindeki herkes operasyonun içinde ama kimse rolünü kabul etmiyor 05 Aralık 2024 06:45
- Eğer ‘Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiç birimiz’se... 01 Aralık 2024 04:54
- İşçilerin özelleştirmeye karşı cepheden ‘hayır’ demekten başka bir seçeneği yok! 27 Kasım 2024 06:55
- Tek adam yönetiminin ülkeyi nereye getirdiğinin bir haftaya sığan fotoğrafıdır! 24 Kasım 2024 04:47