'Enkaz' meselesi
Fotoğraf: Envato
Kirvem,
Malum olduğu üzere güzelim yurdumuzda zaman zaman şu ya da bu nedenlerle değişen gündemlerin neredeyse kahir ekseriyeti bazen saman alevi misali bir günden diğerine şıpınişi sönerken, buna mukabil kimi konular, kimi “meseleler” de eninde sonunda ülkenin gündemine sanki lök gibi oturup, nal mıhı gibi çakılıp, akabinde de memleket sathında “avara kasnak” misali boşu boşuna dönenip duruyorlar...
Nitekim... Osmanlı atalarımızın mirasıyla başlayan süreç içinde devletimizin en saygın, en muteber koltuklarında oturan, divanlarında yan gelip yatan muhterem zevatın neredeyse tümünün sanki söz birliği etmişçesine eskiden beri tekrarlayıp durdukları lafların bileşkesine dönüp bakıldığında; aççık seççik görünen gerçek şu ki, ülkemizin “kader”ine kendi dahiyane üsluplarınca yön vermeye kalkışan bilumum “iktidar” kadroları, her ne hikmetse daha önceki yönetimlerden “enkaz” alıp, ardından da bu enkazın tozunu toprağını temizlemek için ellerini önlerine çıkan her taşın altına koymayı görev bellediler, belliyorlar...
Bu başta gerek “demokratik” yollarla seçim sandıklarından veya arada bir “apolet” zoruyla devraldıkları bu “enkaz”ın küllerinden; yeni, yepyeni bir Zümrüdü Anka Kuşu yaratmak için çırpınırken, bu “ulvi” hayallerinin her defasında Kaf Dağı’nın ötesinde kaldığını, meydanlarda bol kepçeyle savurdukları rengarenk vaatlerin yerinde yeller estiğini er veya geç ister istemez anlayınca, bu kez de kem talihlerine, kara bahtlarına veryansın edip, böylece “vatan, millet” adına çıktıkları bu yolda gerçekleştiremedikleri hayallerinin sorumluluğunu, illa da birilerinin sırtına yükleyip, dolayısıyla temize çıkmanın hesaplarıyla yatıp kalktılar, kalkıyorlar!
Ülke sathında yıllardan beri aynı fasit daire etrafında kök salan bu “siyaset” anlayışının tıpkı “geçti Bor’un pazarı, sür eşeğini Niğde’ye” misali gari miadının dolduğunu, bu arenada atılan her “yanlış” adımın, ardı arkası düşünülmeden savrulan içi boş, içeriği kof “hamaset” nutuklarının “mum alevi” gibi kısa zamanda söndüğünü bile bile, yine de bu huylarını sürdürmeyi nedense marifet belliyorlar ama nafile!
Nafile çünkü şu veya bu baptaki en kıytırık başarılarını kendi kişisel karnelerine alayla valayla, yaldızlı harflerle not düşüp, bunu da gururla dillendiren siyaset erbabının, hani kazara da olsa attıkları adımların gerek memleket sathında, gerekse uluslararası camia nezdinde “falso”ya dönüştüğünü, girdikleri yolun çıkmazlara saptığını, faturasının da kabak misali bizatihi kendi vatandaşlarının başına patladığını geç de olsa görünce; anında, tez elden etraflarında fellik fellik suçlu, sorumlu veya son zamanların moda deyimiyle “hain” aramaya başlıyorlar...
Sonra?..
Sonra çivisi çıkmış bir adaletsizliğin kol gezdiği bir ülkede zaten aksayan ekonomi çarkının bir gecede yerle yeksan oluşunun nedenlerini, bu hallere neden düştüğümüzü açıklamak için bin bir dereden su taşırken, aynı zamanda hamaset nutuklarının gölgesine sığınıp böylece “benim oğlum bina okur, döner döner yine okur” meselince bıkıp usanmadan kafa ütülemek meselelerimizin halli, sorunlarımızın giderilmesi bakımından en kestirme yol ise, ehh o zaman demek ki işimiz gerçekten de Allah’a kalmış Kirvem!
- Bitmeyen yazı* 05 Nisan 2022 00:14
- ‘Saltanat kayıkları’ meselesi 19 Mart 2022 23:23
- 'Ayıp' meselesi 12 Mart 2022 23:00
- ‘Yamuk beyinler’ meselesi 05 Mart 2022 21:31
- ‘İp ipullah sivri külah’ meselesi 26 Şubat 2022 23:05
- ‘Laklakiyat’ meselesi 19 Şubat 2022 20:45
- ‘Saz çalıp çığırmak’ meselesi 12 Şubat 2022 22:00
- ‘Demirkazık’ meselesi 05 Şubat 2022 23:20
- ‘Minik serçe’ meselesi 30 Ocak 2022 02:15
- ‘Enkaz’ meselesi 23 Ocak 2022 02:43
- ‘Rektifiye’ meselesi 16 Ocak 2022 03:40
- "Aç tavuk" meselesi 09 Ocak 2022 02:30