25 Ağustos 2018 23:45

Rusya ile ‘stratejik ortaklığın’ ‘saha’daki karşılığı ne?

Rusya ile ‘stratejik ortaklığın’ ‘saha’daki karşılığı ne?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Rusya ile Türkiye arasında her konuda bir “bahar havası” esiyor, daha doğrusu esiyor görüntüsü veriliyor. Buna iki taraf da ihtiyaç duyuyor olmalı ki, asıl sorunlar geçiştirilirken, tali sorunlar üstünden birlik beraberlik gösterisi yapılıyor.

Rusya, uzunca bir zamandan beri, kendisi ile ABD arasındaki güç mücadelesi ile Türkiye ve ABD arasındaki konjonktürel çekişmeyi aynileştirerek, bir “silah arkadaşlığı” havası oluşturmaya çalışıyor. Çünkü Rusya biliyor ki, böyle bir hava yaratabilirse Türkiye’yi Ortadoğu’da ve uluslararası alanda kendi yedeğine almada çok önemli bir dayanak sağlayacak.

PUTİN’İN ŞOVU, ‘STRATEJİK ORTAKLIK’ OLARAK KARŞILANDI

Çünkü Rusya böylece, hem Türkiye’yi yanına çekerek ABD’yi ve batı emperyalizmini Ortadoğu’daki en önemli dayanağı ve müttefikini “güvenilmez ortak” çizgisine çekerken aynı zamanda Suriye iç savaşının enkazını da Türkiye’ye kaldırtmak için girişimlerini hızlandırmıştır. Rusya bu amaçlarını, bir yandan Türkiye ile ilişkilerini sıkılaştırırken öte yandan da şarkvari söylemlerle de (milli para ile ticaret, vizelerin kaldırılması, Türkiye’ye ve Erdoğan’a yönelik hamasi övgülerle) popülerleştirmektedir. 

Nitekim önceki gün Moskova’da yapılan Çavuşoğlu-Lavrov arasındaki görüşmeden sonra, Mevlüt Çavuşoğlu-Hulisi Akar-Hakan Fidan üçlüsünün kabulünde Putin’in yaptığı konuşma ve Çavşoğlu’nun Putin’i “Boğaz’da balık yemeye çağırması” üstünden görüşmelerin içeriğinden bağımsız bir “Putin-şov”a dönüştürülmesi de bu konseptle ilgiliydi. 

Putin, toplantı öncesinde basının karşısında yaptığı konuşmada; 

“Türkiye ile ilişkilerimiz hem derinleşiyor hem de zenginleşiyor. İşbirliğimiz bölgesel ve ekonomik konularda hızla artıyor” diyerek, Türkiye’de siyaset erbabı ve medya için manşeti de vermiş oludu.

Nitekim, Hürriyet gazetesi, geleneksel “milli duyarlılığı” ile Moskova’da oluşan bu tabloyu; “Rusya stratejik bir ortak” diye manşete çekerken, yandaş ve yancı medya da aynı içerikli manşetlerle karşıladı.

SARAYLARDA ‘ŞOV’ VAR ‘SAHA’DA GERÇEKLER!

Gerçeğe gelirsek... Öncelikle belirtmeliyiz ki iki ülke arasında durmadan heyetler gidip geliyor, yüksek düzeyli görüşmelerin ardı arkası kesilmiyorsa, bu o iki ülke arasındaki ilişkilerin “mükemmelliği”nin değil, olsa olsa sorunların büyüdüğü ve bu sorunların çözümünün “acilleştiği”nin ifadesidir.

Rusya ile Türkiye arasındaki görüşmelerin böylesi arka arkaya ve böylesi geniş ve üst düzey heyetlerle yapılması da Rusya ve Türkiye arasındaki ilişkilerin de sorunsuz geliştiğinin değil, artık “acilen çözülmesi gereken sorunlar” olduğunu göstermektedir.

Bu sorunların başında da “Suriye’de iç savaşın bitirilmesi”nin belirleyicisi olacak olan “İdlib’de toplanmış olan terörist-cihadist gurupların tasfiyesi” gelmektedir.

Çünkü gelinen yerde Türkiye, İdlib’deki durumu sürgit böyle sürdürmeyi esas alırken, Suriye-İran-Rusya ittifakı ise İdlib’in boşaltılmasını istemektedir. Dahası, İdlib’i kurtarmak için de Suriye ordusu ve müttefiklerinin (İran ve Rusya), askeri hazırlıkları tamamladığı belirtilmektedir. 

Öte yandan Rusya, Lavrov başta olmak çeşitli sözcüleriyle, “Suriye’de Suriye Hükümeti tarafından çağırılmayan güçlerin Suriye topraklarını terk etmesini” istemektedir.

SURİYE’DEN ÇEKİLMESİ İSTENEN GÜÇLER KİMLER?

Türkiye, “ortalığa söylenmiş” gibi görünen bu çağrıyı üstüne almıyor gibi davranıyor. Ama Suriye’ye Suriye Hükümeti’nin çağrısı olmadan gelen iki güç var: Türkiye ve ABD!

Bu yüzden de Lavrov’un çağrısı da Türkiye ve ABD’yedir.

Elbette bu sadece İdlib’deki yabancı teröristlerin ve Türkiye’nin askeri güçlerinin İdlib’den çekilmesinden ibaret de değildir. Bunun yanında “Fırat Kalkanı” ve “Zeytin Dalı” operasyonları ile kontrol ettiği Suriye topraklarının terk edilmesidir.

Kuşkusuz Türkiye, resmiyette askeri olarak kontrol ettiği, “Suriye toprakları üstünde bir hak iddia etmediğini” söylemektedir ama öte yandan gayri resmi ağızlardan, “buralardaki askeri varlığını ebediyen sürdürmek” istemektedir. Gerçekleri de “Türkiye’nin güvenliğinin sınırlarının ötesinden başladığı”na dair komşu ülkelere müdahaleleri meşrulaştırmak için uydurulmuş “aktif dış politika” tutumudur. Suriye ve Irak’ta IŞİD’in yenilgiye uğratılmasıyla bu politikanın sürdürülmesi de giderek zorlaşmaktadır.

Yani Rusya ile Türkiye arasındaki ilişkilerin medya ve siyasette, “stratejik ortaklığa” yükseltildiği şu günlerde “saha”da gelinen yer, Rusya’nın Türkiye’ye Suriye iç savaşının enkazını kaldırtarak, Rusya’ya dostluğunu, hatta “stratejik ortaklığı”nı göstermesini istemesidir.

Bu süreç sona erdiğinde muhtemeldir ki “tek parti tek adam rejimi”nin sorumluları, “Putin bizi aldattı” diyeceklerdir!

Tabi kendilerine hâlâ inanan kalmış olursa!...

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa