29 Ağustos 2018 23:30

İdlip; köprüden önce son çıkış

İdlip; köprüden önce son çıkış

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Gündemin ilk sırasındaki başlıklardan biri yine İdlip. Bir taraftan Suriye ordusu, Rusya desteğiyle İdlip etrafındaki yığınağına devam ediyor, diğer taraftan diplomasi koridorları İdlip mesaisinde birkaç aydır.

Gelen haberlere göre, operasyon yaklaştıkça İdlip içindeki gruplar arasında da husumetler, suikastler, fikir ayrılıkları giderek tırmanıyor. Suriye ordusu ile anlaşmak isteyenler ve istemeyenler şeklinde iki cephe oluşmaya başlamış kent içinde.

Gündem İdlip olunca Türkiye ve dünya medyasında birbirinden ilginç değerlendirmelere daha sık rastlar olduk.

Bunca bilgi ve açıklama yoğunluğu altında İdlip’teki durumu, Rusya ve İran’ın adımlarını, ABD’nin olası hamlelerini ve en önemlisi de Türkiye’nin ne yapacağını kestirmek pek kolay değil.

Bu nedenle “bu kadar ülkenin taraf olduğu bir süreçle ilgili şartların her an değişebileceğini” not düşerek, mevcut duruma bir göz atalım;

- İdlip’te ne kadar insan yaşadığına dair kesin bilgi olmamakla birlikte en fazla 2 milyon insan olduğu tahmin ediliyor. Kentteki kadın ve çocuk (sivil) nüfusun önemli bir kısmını cihatçı ve diğer gruplardaki militanların aileleri oluşturuyor.

- Aslında kenti ele geçiren ve birkaç yıldır yöneten 2 ana grup El Kaide uzantılı Nusra Cephesi ve partneri Ahrar-u Şam. Ancak Suriye ordusunun Halep dahil ülke içindeki birçok yerde yaptığı uzlaşmalar sonucu binlerce silahlı militan İdlip’e nakledildi. Bu nedenle kentte onlarca farklı silahlı grup bulunmakla birlikte savaşma kapasitesi açısından en etkili ve disiplinli olanı cihatçılar.

- İdlip’teki cihatçı sayısına dair de kesin bir veri bulunmamakla birlikte 50-70 bin arasında El Kaide ideolojisine sahip ve eğitimini örgüt içinde almış militan bulunduğu tahmin ediliyor.

- Kentteki cihatçıların tamamı Arap veya Suriyeli değil. Çeçenler, Uygurlar, Kırgızlar, Kürtler, Türkler, Avrupa ülkeleri vatandaşları dahil 20 binden fazla yabancı cihatçı bulunduğu tahmin ediliyor.

- İdlip operasyonuna dair Türkiye dahil birçok ülke tepki göstermeye başladı. Elbette tepkilerde “sivil halk” gibi söylemler öne çıkıyor. Hatta “Suriye ordusu kimyasal silah kullanırsa vururuz” açıklamaları da gelmeye başladı.

- Suriye ordusu neden hep durumu iyiyken ve eli güçlü iken kimyasal silah kullanır? Bu soru en son Şam kırsalı Guta’da kimyasal kullanıldığı iddia edildiği dönemde sorulmuştu. Ancak Beyaz Baretliler’in ‘Oscar’lık performansları da yeterli olmamış ve kimyasalın silahlı gruplar tarafından kullanıldığı ortaya çıkmış ve büyük gürültüyle başlayan “Kimyasalı kim kullandı?​” araştırmaları da sona ermişti.

- Önümüzdeki günlerde İdlip’te kimyasal silah kullanıldığına dair haberlerin gündeme düşmesi gayet olası. Ancak Suriye ordusunun ülke içinde durumunun çok iyi olduğunu, birçok yeri kontrolü altına aldığını ve İdlip’e yönelik operasyonu da siyasi süreç nedeniyle yavaş yürüttüğünü hatırlamak gerek.

- Peki İdlip operasyonuna Türkiye dahil birçok ülke neden tepki gösteriyor? En önemli sebeplerden biri kentteki cihatçılar ve silahlı militanlar. Hiçbir ülke kendi cihatçısının ülkesine geri dönmesini istemez. 2011 yılından beri her ne kadar ÖSO kamuflajı altında lanse edilse de esas savaşı cihatçıların yürüttüğünü ve birçok yeri cihatçıların ele geçirdiğini unutmamak gerek. Kısacası, çok ama çok tehlikeliler ve ÖSO vd toplama grupların aksine kontrol altında tutulmaları çok da kolay değil.

- Kimyasal silah kullanımına dair gündeme düşeli beri öne çıkan senaryolardan birine göre; Suriye ordusunun kimyasal silah kullandığı iddia edilir. ABD ve şimdiden gönüllü Fransa Suriye ordusunun İdlip etrafındaki yığınaklarını vurur. İdlip’te sıkışan silahlı gruplar Hama ve Halep’e doğru hücuma geçer...

Bu grupların Halep’i yeniden ele geçirmeleri mümkün değil ancak yeniden inşa sürecinin başladığı Halep ve Hama’da bir kez daha güvenlik sıkıntısı başlar. Daha da önemlisi, birkaç yıldır İdlip’te toplanmış olan cihatçılar ve silahlı gruplar Suriye içine dağılarak bireysel veya küçük hücreler halinde eylemlere başlar.

- İdlip, Suriye’deki vekalet savaşının son kalesi durumunda. Hem kentt yığılan cihatçıların gidecek veya gönderilecek yerleri yok hem de İdlip’in Suriye ordusunun kontrolüne geçmesi halinde sürecin sıcak savaş dönemi neredeyse kapanmış olacak.

- Suriye ordusu Rusya desteğinde İdlip etrafına yığınağını sürdürüyor. Yer yer hava saldırıları ve topçu ateşi de başladı ancak henüz operasyonun başladığı söylenemez. Muhtemelen kara operasyonu dahil büyük çaplı saldırı 7 Eylül’de Tahran’da yapılacak zirveden sonra başlayacak. Zirveye Türkiye, Rusya ve İran katılıyor.

- Peki operasyon için neden zirve sonrası bekleniyor? Türkiye basınında yer alan haberlerde Türkiye’ye olduğundan fazla paye biçildiğini ve operasyon için Türkiye’nin onayı bekleniyormuş gibi bir hava oluştuğunu söylemek mümkün. Öngörünün yerini temennilerin aldığı yüzlerce vakadan biri daha...

- Suriye ordusu Rusya desteğinde İdlip’e yönelik bir operasyona başlaması halinde başarısız olması sözkonusu değil. Ancak İdlip’te Türkiye’nin bazı grupların garantörü olması ve 12 tane gözlem noktasının bulunması nedeniyle operasyon öncesinde Türkiye ile asgari düzeyde de olsa anlaşma sağlanması amaçlanıyor. Sonuçta, İdlip’e yönelik operasyon başladığında kentteki Türk askerlerinin çekilmiş olmaları gerekiyor ki kente yönelik operasyon Türkiye-Rusya-Suriye arasında yerel de olsa çatışmaya sebep olmasın.

Yine, kente yönelik operasyon başladığında buradaki cihatçılar dahil silahlı gruplar Türkiye sınırına yönelecek. “Türkiye, bu grupların Türkiye’ye girişine izin verip bir süre sonra tekrar Suriye’ye gönderir mi?​” gibi pekçok sorunun çözülmesi gerekiyor.

Velhasıl, İdlip’e yönelik operasyon er ya da geç başlayacak. Operasyondan sonra ortaya çıkacak tablo da en fazla Türkiye’yi etkileyecek. Çünkü, çoğu cihatçı olmak üzere on binlerce insan ya sınıra yığılacak ya da Türkiye’ye girecek. Ve İdlip’ten sonra Türkiye’ye, Afrin’den ve Fırat Kalkanı operasyonu ile girdiği yerlerden çekilmesi için baskı artacak.

İdlip, Türkiye için köprüden önce son çıkış. Rusya ve Suriye ordusu ile anlaşıp yeni ve Türkiye’nin lehine bir sürecin başlatılması için de son fırsat. Bu fırsat da kaçarsa halihazırda eli pek de güçlü olmayan Türkiye’nin bir sonraki masada yer alıp alamayacağı bile belirsiz hale gelebilir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa