30 Ağustos 2018 23:05

Kurucu ve kurulacak paradigmalar savaşı: Malazgirt veya Afyon Kocatepe

Kurucu ve kurulacak paradigmalar savaşı: Malazgirt veya Afyon Kocatepe

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Üniversite yerleşkesinde öğle saatlerinde klimaların daraltmasından biraz uzaklaşmak üzere kantinin önündeki Seyhan Baraj Gölüne bakan açık alana oturmuş birer çay eşliğinde bir hocamla sohbet ediyoruz. Kantini bir anne baba birlikte işletiyorlar, üç yaşlarında kızları var. Oyuncağını alıyor, yanımıza geliyor:

“Oynayalım mı?​”
“Daha sonra oynarız.”
"Niye?​”
“Şimdi bu amcayla bir konu konuşuyoruz.”
“Niye?​”
“İnsan yaşadıklarını anlamaya çalışıyor.”
“Niye?​”
“Bu elindeki ne?​” diye ben takılıyorum bu kez.
“Oyuncak.”
“Oyuncak nedir?​”

Oyuncak nedir, oyuncağı kim yaptı, oyuncakla ne yapılır, oyun mu oynanır, gerçekten oyun var mı, varsa neden var, kurucuları kim, kuralları nasıl oluştu, kim koydu bu kuralları, oyuncuları kim, niye oyun oynanır, oyun ne işe yarar?

Bazı oyunlar niye unutulur, bazı oyunlar niye sürer, yenileri neden nasıl oluşur?

Üç yaşındaki çocuk “oyun oynamayı niye istiyor”, gerçekten bir “irade” mi gösteriyor, oyun oynayarak ne yapmış oluyor, hangi duygularını karşılıyor, farkında olarak veya çoğu kez farkında olmayarak neler öğreniyor? Çocukla oynamayarak, oyuna girmeyerek iyilik mi kötülük mü yapmış oluyoruz çocuğa? Hangi oyunları oynatmalıyız? Bu oynanacak oyunlara ve oyunda kullanılacak oyuncaklara bizler mi karar vermeliyiz? Kim nasıl karar vermeli?

Körpecik bedenler, Malazgirt’te, Kocatepe’de neden toprağa düştüler?

Kim kime karşı neden niçin savaştı? Farkında mıydılar niye birbirlerinin canlarına kıydıklarının?

Aradan yüzlerce binlerce yıl geçmesine rağmen, neden bu günler anılıyor, niye anılıyor?

Bu günler anılıyor da bugünlerin, bu savaş ve kıyımların karşılıklı birbirlerine neden yapıldığını soruyor muyuz? Ardı yok da biz mi ardını soruyoruz? Önü var mı? Niye olup bitmiş bazı olayları tekrar tekrar hatırlatıyoruz, bazılarını unutturmaya çalışıyoruz?

“Niye?​”

Malazgirt’e yüz tonlarca benzin yakılarak kafile kafile başkanlar, generaller taşınıyor. On binlerce koruma eşlik ediyor kafilelere. Saray da yapılacakmış. Kocatepe’den gösteri uçakları geçiyor, renk renk duman bırakarak arkalarında. Sorun nedir? Bunların anlam ve önemi nedir? Tarih bilinçli mi yapılır, iradi mi yoksa ne olacaksa öyle olup giden bir şey mi, yapısal olan kendini mi ortaya koyuyor da insan olan basit birer figüran mı? Hem tarih bizi yapıyor hem tarihi biz mi yapıyoruz? Yaptığımız tarih nasıl bir tarih?

Malazgirt, Fatih, Yavuz Sultan, II. Mahmud, II. Abdülhamid, Afyon Kocatepe, Atatürk, Menderes, Erdoğan… bunların her biri bazı ortak ve bazı farklı sembolleştirmeler, anlamlar içeriyor.

Olan oldu ama biz bu olan bitenleri rahat bırakmıyoruz, buna imkan da yok, şimdi biz bu olanlardan bugüne ve geleceğe dair bazı temeller ve anlamlar kuruyoruz.

Oyun devam ediyor.

      ...

Sorulara dönersek; “kim kurtardı?​” veya “kim batırdı?​” sorusu “ne iyi” veya “ne kötü” sorusunu barındırıyor. Bunlar toplanıyor “neyi model alacağız, nasıl bir millet ve toplum olacağız” sorusuna dayanıyor, geçmiş bugün üzerinden geleceğe bağlanıyor.

Sahi kim batırdı, batırıyor, batıracak? Kim kurtardı, kurtarıyor, kurtaracak? Dinciler, dindarlar, İslamcılar, Osmanlıcılar, Müslümanlar, imamlar, Turancılar, Türkçüler, Türkler, Müslüman Turancılar (Türk-İslamcılar), Kürtçüler, Kürtler, aydınlanmacılar, hümanistler, pozitivistler, bilim kişileri, öğretmenler, Cumhuriyetçiler, Kemalistler, dinsizler, komünistler, ateistler, kapitalistler, emperyalistler, NATO, Rusya… ırk, cins, din, iman, bilim, felsefe, sanat, üretim, tüketim… kim veya ne?

II.Abdülhamid mi batırdı, Atatürk mü? Erdoğan mı batırıyor okumuş yazmışlar mı, müteahhitler mi işçiler mi? Kim kurtaracak?

Bu batış veya kurtuluşta Malazgirt’in, Afyon Kocatepe’nin, her birimizin yeri ve rolü nedir?

Üç yaşındaki kız safça ve ısrarla soruyor: “Niye?​”

Kızarak, korkutarak, kalıp cevaplar vererek durduruyoruz çocuğu, “durarak” bize “yetişiyor”. En çok durduranlar ne, ilerletici olanlar ne?

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa