Geçtiğimiz hafta Linux’un 27. yaş gününü kutladık. Linus Torvalds adında genç bir üniversite öğrencisinin 1991’de hobi olarak üzerinde çalışmaya başladığı Linux, aradan geçen 27 yılda bir hobi projesi olmaktan çıkıp web sunuculardan akıllı telefonlara, televizyonlardan süper bilgisayarlara, arabalardan buzdolaplarına hemen her yerde kullanılmaya başlandı. Linux’un bu şekilde yayılabilmesini sağlayan kararlılığı, açık kaynaklılığı, çeşitliliği, istenilene uygun bir hale kolayca getirilebilmesi ve ücretsiz olması gibi avantajlarından bahsedebiliriz. Ancak bu avantajların hiçbiri Linux’un kişisel bilgisayarlarda kullanım için yaygın bir şekilde kabul görmesini sağlayamadı.

Kişisel bilgisayarlarda Linux’un kullanım oranı yüzde 2-3 civarında. Bu oranın bu kadar düşük olmasında etkili olan birkaç faktör var.  Öncelikle rakiplerinin multi milyon dolarlık reklam kampanyalarının aksine reklam ve benzeri ücretli tanıtıcı metotlara başvurma olanağı çok fazla olmadığından Linux’un son kullanıcının gözünde tanınırlığı düşük.  Pek çok program ve oyunun Linux’ta çalışmaması ya da ciddi bir alternatifinin bulunmaması da kişisel bilgisayarlarda Linux’ın yayılamamasına yol açan etkenlerden. Oyunlar konusunda Steam sayesinde bir miktar yol alınsa da daha gidilecek epeyce bir yol var. Öte yandan programlar ve kullanıcıların programlara bağımlılıkları bir dert olarak duruyor.

Kişisel bilgisayarlar için tasarlanmış Linux dağıtımlarının ortalama kullanıcının ihtiyaç duyacağı pek çok programı içerdiği üstelik de bunların ücretsiz olduğunu söyleyip geçebiliriz elbette. Ancak bu gerçeğin sadece bir kısmı olur. Doğrudur MS Office yerine LibreOffice, Photoshop yerine GIMP ve Premiere yerine LiVES kullanabilir, bu eşleştirme listesini daha da uzatabiliriz. Ancak son kullanıcı yazılımlarında Linux’daki karşılığı Windows’taki karşılığından kullanım olarak daha rahat ve daha güçlü olan az sayıda örnek var.

Sahipli/ücretli yazılımların Linux sürümlerini geliştirmek yazılım geliştiricileri açısından fazlasıyla külfetli ve Linux pazarı bu külfete karşılık gelecek bir büyüklükte değil. Nasıl bir külfetten bahsettiğimi belirginleştireyim. Birkaç hafta önce Dropbox, yazılımının Linux sürümünün 7 Kasım’dan itibaren ext4 dışında kalan dosya sistemlerini desteklemeyeceğini açıkladı. Nasıl desteklesin ya da daha doğrusu hangi birini desteklesin? ext2, ext 3, ext4, btrfs , ZFS, JFS, XFS… Liste uzayıp gidiyor. Linux’u güçlü kılan özelliklerden biri olan çeşitlilik, söz konusu olan yazılım geliştirme olduğunda bir anda dezavantaja dönüşüyor. Üstelik sorun sadece dosya sistemi ile de sınırlı değil. Hangi init sistemi, hangi masaüstü, hangi dağıtım, hangi paket yöneticisi… Yanlış anlamayın sorun çeşitlilikte değil. Ancak bu çeşitliliğin yazılım geliştiriciler açısından makul bir şekilde kullanılabilmesini sağlayacak asgari standartlar oluşturulamadığı sürece Linux’un sahipli/ücretli yazılımlar için makul bir seçenek olması da pek mümkün değil.

Görsel: Pixabay

Evrensel'i Takip Et