31 Ağustos 2018 23:20

Soma katliamı davasının ‘gerekçeli kararı’ neyi gösterdi?

Soma katliamı davasının ‘gerekçeli kararı’ neyi gösterdi?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Manisa-Soma’da 301 madencinin yaşamını yitirdiği faciayla ilgili mahkeme, gerekçeli kararını hazırladı.

“Gerekçeli karar”ın sanıkların sorumluluğuna ilişkin söyledikleri ile mağdur avukatlarının karara itirazları gibi olması bakımından da ilgi çekici. 

Manisa-Soma’da, işçi sınıfının literatürüne “Soma katliamı” olarak geçen 301 madencinin katledildiği dava en başından beri, sınıfsal bir dava olarak gelişti.

Yani bir sınıfın fertlerinin çıkarları uğruna diğer sınıfın fertlerinin zarara uğramasının karşısında, ülkeyi yöneten iktidarın, yerel idarecilerin, savcılığın, mahkemelerin, yasalar gereği üslerine düşeni yapmak yerine gerçeği bir sınıfın fertleri lehine değiştirmesidir.

- Soma’da 301 maden işçisinin hayatını kaybetmesi ülke çapında infiale yol açtığında bile işçi yakınının Soma meydanında, Başbakanın danışmanı tarafından basın ve kamuoyunun gözleri önünde tekmelenmesi,
- Özelleştirme ile kullanım hakkı özel firmalara devredilen ocakların yasalar uygun çalıştırılıp çalıştırılmadığını denetlemekle görevli kamu görevlilerini mahkemeye çıkarılmasına amirleri tarafından izin verilmemesi,
- Davaya bakan mahkeme heyetinin “karar aşamasına” çok yaklaşıldığı bir zamanda, savcılığın mütalaa vermemesi ve mahkeme heyetinin değiştirilmesi,
- Mahkeme heyetinin böyle bir davada ne aileleri, ne avukatları ne de hukuk çevrelerini tatmin eden bir cezalandırma yapmaması davanın tam bir sınıfsallıkla sürdürülüp sonuçlandırıldığını göstermektedir.

Bu duruma karşı davayı yakından izleyen katledilen işçilerin aileleri ve avukatları kadar hukuk çevreleri de verilen ceza ile sanıkların sorumluluğu arasında orantısızlık üstünden tepkilerini ortaya koymuşlar, koymaya da devam etmektedirler.

Verdiği kararla basında ve hukuk çevrelerinde “ödül gibi ceza” eleştirisine muhatap olan mahkeme heyeti, şimdi yazdığı “gerekçeli karar”la “gerçek şudur” diyerek en azından gerçeğini bir yanın açıkça gösterirken aynı zamanda da, “Biz ağır baskı altında olduğumuz için böyle bir karar verdik” demiş olmaktadır.

Çünkü “gerekçeli karar”da;
1) Can Gürkan'ın Eynez ocağındaki yangınlardan ve ocağın yapısal eksikliklerinden, ocağın devir alındığı tarihten, yani en baştan itibaren şirketin yönetimi kurulu başkanı olarak haberdar olduğu hususu mahkememiz tarafından kabul edilmiştir.”
2) “İddianameye konu olay bir anlık hatalı uygulama, bir işçinin yanlış bir davranışına münhasıran bir vardiyaya tesadüf eden bir icrai hareket gibi anlık kusurlu bir harekete dayanmamaktadır diyerek mahkeme boyunca mağdur avukatlarının iddialarının tanıkların ifadelerinin doğruluğunu kabul etmiş olmaktadır.

Elbette bu da burada; “Peki o zaman neden 301 işçinin katledilmesini adeta teammüden bir cinayet gibi adım adım hazırlayan Can Gürkan’a sadece 15 yıl ceza verilmiştir. Diğer sanıklara neden sanki ‘ödül gibi ceza’ verilmiştir?” sorusu akla gelmektedir.

Mağdur ailelerini avukatlarından Can Atalay bu durumu; “Daha önce de söylemiştik. Bu dosyada karar aşamasına gelinmişti. Son anda Manisa Cumhuriyet Savcılığı tarafından dosyada esas hakkında görüş bildirilmeyerek dosya kilitlendi. Bu arada mahkeme heyeti değiştirildi. Ve o arada neler oldu, neler bitti bilemiyoruz. Siyasi bir müdahale olduğuna ilişkin çok ciddi işaretler var diyerek açıklıyor. 

Mahkemenin bu “gerekçeli kararı”ndan sonra artık, mahkeme heyetinin siyasi baskı altında böyle bir karar verdiğini söylemek için artık daha çok neden vardır.

Elbette ki davanın hukuki yanı bakımından bu gerekçeli kararın saptamaları önemli. Ancak bundan da fazla, iş kazası adı altında her yıl Soma’da yaşamını yitiren işçi sayısının 6-7 katı kadar işçinin iş cinayetlerine kurban gitmesinin umursanmaması, sermayenin işçi sınıfının fertlerini “insan” değil pazardan satın aldığı bir “makine” olarak gördüğün açık kanıtıdır.

Dolayısıyla iş güvenliği sorunun bir sınıfsal mücadele sorunu, işçi sınıfının “işçinin insan sayılması” davası olduğu, Soma davasında, sermayenin bütün kurum ve kuruluşlarının tutumuyla, üstelik mahkemenin “gerekçeli kararı”yla da tescillenmiştir.

Bu da TİS’ler başta olmak üzere sermaye ile muhatap olduğu her konuda işçiler ve sendikaları, sorunu böyle ele almak, “işçi sağlığı ve iş güvenliği” maddelerini TİS’ten sorunsuz geçecek maddeler kategorisinden çıkarmak zorunda olduklarını göstermektedir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa