07 Eylül 2018 00:51

İşgal ve savaş: Mülkiyet, din, şiddet insanın tözünden mi, koşullu birer ilinek mi?

İşgal ve savaş: Mülkiyet, din, şiddet insanın tözünden mi, koşullu birer ilinek mi?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Var olanın temel özellikleri olarak kategoriler; hem varlık ve varoluşun, akıl yürütme ve bilginin zorunluluk ve imkanlarını hem de bazen sınırlarını ve sınırlılıklarını oluşturuyor.

Akıl veya düşünme; nelik (töz), nitelik, nicelik, yer, zaman, zemin, ilişki, pozisyon, etki, edilgi sorularını sormadan edemiyor. Bunlardan bazılarını zorunlu, bazılarını olanaklı, bazılarını da rastlantısal (Zorunlu değil ve olanaksız değil) olarak yeniden kurguluyor. Gerek yıldızlar, gerekse beden (can) ve ruh (akıl) hareket olmaksızın öldüğü için hareket de zorunlu kategoriler arasında (töz) sayılıyor.

Locke, insan için yaşamayı, özgürlüğü, mülkiyeti doğuştan (doğal) hak sayıyor. Amerikan İnsan Hakları Bildirgesi (Jefferson) mülkiyet değil insanın mutluluğunu, Fransız Yurttaşlık Bildirgesi “özgürlük, eşiklik ve kardeşliği” esas kabul ediyor.

Fizikte yedi temel büyüklük (temel boyut) ve bunlara da birer birim sayılıyor: Uzunluğa metre, kütleye kg, zamana saniye, akım şiddetine amper, sıcaklığa kelvin, madde miktarına mol, ışık şiddetine kandela. Fizikte başka büyüklükler üzerinden başka büyüklükler de ifade edilebiliyor. Türetilmiş büyüklüklere örnek kuvvet, ivme, hız, direnç, enerji vb. (hacim metreküp, yüzey metrekare, hız metre/saniye, kuvvet newton, enerji jul…).

Yaşamak, özgürlük-hareket, eşitlik, kardeşlik (toplum oluş), mutluluk insanın ayrılmaz vazgeçilmez devredilmez tözlerinden mi? Ya din, şiddet, savaşlar? Dahası toplum için temel boyutlar-büyüklükler ve türetilmişler neler olabilir?

Tek tek insan da insanlık da su, hava ve besin kaynağı olmadan (beslenemeden) yaşayamaz. İnsan dolaşım sistemi olmadan yaşayamaz. Omurgası olmadan yaşayamaz. İnsan dürtüsü, içgüdüsü, duygu ve duyumları olmadan, aklı olmadan insan olamaz. İnsan sosyal bir varlıktır, tek başına sosyal bir varlık olmaktan, insanlıktan çıkar, toplum olmaksızın insan sosyal insan olamaz.

Ama din olmadan da, şiddet ve savaşlar olmadan da kısa veya uzun yaşayabilir. Bunlar ikincildir; insanın başarı veya başarısızlıklarına, cehalet veya bilgi düzeyine bağlıdır, ona ilişen özelliklerdendir, ilineklerindendir; en azından koşulludur, koşulsuz değildir.

Bunlar insan onur/onursuzluk veya erdem/erdemsizliklerine ait özelliklerdir.

İnsan ve toplumlar hem doğal (fiziki-kimyevi-biovital) yanları olan hem de kendi kendilerini yapan (akıllı, politik, kültürel) varoluşlardır. Sağlık tanımında yer alan “biyolojik, psişik (ruhsal) ve sosyal iyi olma hali” yerinde bir tanımlamadır.

Biyolojik durumunu iyileştirmede oldukça yol alındığı söylenebilir, ölüm durumu ne kadar geciktirilebilirse o kadar başarılı sayılmaktadır (Başarılabilirse ölümsüzlük yakalanıncaya kadar bu uğraş sürecek gibi). Ancak psişik ve sosyal yanlarında pek yol alınamadığı, hatta bazı gerilemelerin olup olmadığı ayrı bir araştırma ve tartışma konusudur.

Şiddet ve savaşlar daha en baştan insanın fiziki-kimyevi-biovital yanına zarar verdiğinden, insanın kategorik özsel özelliklerine zarar verdiğinden suçtur (Veya tersi yaşama hakkı kategorik temel bir haktır).

İnsan akıllı düşünen bir varlık olduğundan düşünmesine yönelik her tür girişim de “doğal hukuk” içinde görülebilir, sınırlanması, engellenmesi suçtur (Tersi düşünme temel bir hak ve özgürlüktür).

İnsanın sosyal varlığının, dostluklarının, grup aidiyetlerinin olmasının da aynı şekilde “doğal hukuk” içinde, kategorik (ayrılmaz vazgeçilmez devredilemez) bir hak olduğu söylenebilir; insanın sosyalliğini engellemek suçtur  (tersi dil, ifade etme, grup oluşturma, örgüt oluşturma hak ve özgürlükleri).

Mülkiyet çok tartışmalıdır; insanın nefes alması, beslenmesi zorunludur, düşünmesi ve sosyalliği temel birer boyutudur; ihtiyaçlarını karşılamak üzere bazı araç gereçlere sahip olması, oksijen ekmek bulması gereklidir ama bunlar için özel mülkiyet şart değildir. Mülkiyet insanın temel özelliklerini desteklediği ve başarılarını artırdığı sürece olumlu sayılabilir, ancak başkalarının (insanın ve insanlığın) varoluş ve başarılarını engelleyen her tür mülkiyet hak ve özgürlük değil birer suç aracına dönüşmektedir. Eğer herkese sınırsızca yetecek kadar değilse sınırlı kaynakların adil eşit paylaşımı da insanlığın önemli bir başarısı, erdemi sayılacaktır. Mülkiyet konusunda en radikal düşünürlerden biri olan Marx’ın suç saydığı mülkiyet de sömürü aracına dönüşen üretim araçlarının özel mülkiyetidir; ihtiyaç maddeleri, bilgi, teknik veya teknoloji değildir.

Mülkiyet sınırlı olarak hak ve özgürlük şartı olabilir veya şartlı bir hak sayılabilir ama sınırsız bir hak veya özgürlük değildir.

Din de (Bazıları din dışı kalabiliyor, kafir veya ateist olabiliyorsa), şiddet ve savaşlar da insanın zorunlu varoluş kategorilerinden değil de ona ilişen özelliklerden ise, en azından koşullu ise veya iradi (seçime, eğilime bağlı) ise birer ilinektir; bu özellikler tüm insanlara ve insanlığa, hepsine ortak zorunlu olarak genellenemez.

BM temel sözleşmesinde de yer alan “işgal –bir ülkenin toprak bütünlüğüne ve egemenlik haklarına saldırı) - suçtur. Ancak buna karşı savaş hakkı ise koşulludur; ancak barışçıl yoldan başarılma şansı kalmamışsa, bütün barışçıl yol ve yöntemler sınanmış, bunun için gerekli süre tanınmışsa, bundan sonra da daha fazla ölüm ve yıkıma yol açmamak kaydıyla sınırlı savunma hakkı tanınmaktadır.

Suriye’den tüm yabancı güçlerin çekilmesi zorunludur. Mevcut rejim veya muhaliflerin yabancı güçlere karşı mücadele etmeleri onların savunma hakkıdır ancak hem yabancı güçlere hem de içte birbirlerine karşı şiddete başvurmadan sorunu çözmeye yönelik barışçıl yol ve yöntemleri sonuna kadar denemeleri de bunun ön şartları arasındadır.

Kim haklı mücadele vermektedir denirse, insan varlığı, insan hakları, insan özgürlüğü, insanın bilme ve özgür düşünmesi için, işgal, sömürü, şiddet ve eşitsizliklere karşı, kapitalizm ve emperyalizme karşı mücadele haklı ama şekli şartlı bir mücadeledir.

Hak ve özgürlüklerin hem Suriye’de ama aynı zamanda Türkiye’de, Suudi Arabistan’da, ABD’de, Çin’de… tüm dünyada savunulması; adil-eşit paylaşım ve özgürlükçü demokratik yönetimlerin oluşturulması için mücadele edilmesi insanlık onurundandır.

Suriye’de de ABD’de de ya insanlık tümden ölecek ya da eninde sonunda kazanacaktır. Ölümler uzak olmadığı gibi devrimler de uzak değildir, imkan ve süresi ise bizim hangisine yakın olduğumuza şartlıdır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa