Coğrafi konumun önemi

Türkiye’nin coğrafi konumunun avantaj mı, dezavantaj mı olduğu tartışmalı olabilir, ama ileride göreceğiz ki,bu konumdaki bir ülkede üretim araçlarının halkın adına kamunun elinde bulunması ve ülke yönetiminin de çok basiretli bir siyaset kadrosu tarafından yapılıyor olması kesin zarurettir. Türkiye coğrafi konumu ile bir Ortadoğu ülkesidir, ancak siyasi önemi ve rolü itibariyle bir “Orta-Dünya” ülkesidir. Ülkenin soğuk savaş dönemindeki önemi, sıcak çatışma döneminde azalmadığı gibi, daha da artmıştır.

Ortadoğu siyasi çatışmaların sıcak olarak yaşandığı bir bölge olmanın ötesinde, büyük devletlerin aralarındaki örtülü çatışmaların da yaşandığı bir alandır. Modern anlamda devletleşememiş irili ufaklı yapıların mezhep ve etnik çatışmalarla birbiri üzerinde hakimiyet kurmaya çalıştığı bu bölge büyük devletlerin silah pazarı işlevi yanında, aynı zamanda söz konusu güçlü devletler arasında örtülü siyasi ve egemenlik mücadelesine de sahne olmaktadır. Türkiye, Avrupa ile Ortadoğu’nun kesiştiği bölgedeki konumu nedeniyle, kah tampon işlevi, kah etnik ve dinsel yakınlığı itibariyle güçlü devletlerin ilgi alanına girmektedir. Tarihsel özelliği ile Ortadoğu ülkeleri üzerinde doğal etkisi olduğunu düşünen Türkiye, güçlü devletlerce de Ortadoğu’yu denetlemede etkili destek gücü olarak görülmektedir. Ortadoğu sorunları ile görüntüsel de olsa Osmanlı mantığı ile ilgilenmeye yönelen Türkiye’ye Büyük Ortadoğu Projesi eş başkanlığı görevinin verilmesi, ülke üzerindeki bu iki farklı anlayışın yansımasıdır.

Kurtuluş Savaşı yıllarında İngilizlerin hakim olduğu Ortadoğu günümüzde ABD ile Rusya arasındaki örtülü alan kapma mücadelesine sahne olmaktadır. ABD’nin kardeş müttefiki İsrail karşısında Rusya ile yakın ilişkisi olan İran, yöresel hakimiyet, petrol ve su kaynakları alanında çatışma içindedir. Katar, Suudi Arabistan, Kuveyt vb. gibi devletler de ABD yanında yer alıyor olmakla beraber, bölgedeki hâkimiyetleri Türkiye kadar güçlü olamamaktadır. Böyle bir düşünce ile olsa gerek, ABD menşeli bir proje olan Büyük Ortadoğu Projesi’nin bir zamanlar eş başkanlığı görevini yüklenmiş olan Türkiye, görüntüsel olarak ABD’nin bölgede yürütücüsü konumunda idi. Ortadoğu bölgesinde bulunan üç önemli devletten Mısır ABD eksenine girmişken, geriye Türkiye ve İran kalmıştır. 15 Temmuz kalkışı ve sair irili ufaklı manevralara baktığımızda Rusya bölgedeki hâkimiyetini giderek artırmakta ve Türkiye’yi çekmektedir. Bu koşullar altında Türkiye’nin hat değişikliği girişimlerini engellemek, hatta olabildiğince ortadan kaldırmak ABD tarafından gerekli görülmektedir.

Bu siyasi ilişkiler tablosu Türkiye’de krizin maddi gerekçesini açıklamaz, ancak açığa çıkmasında etkili görülebilir. ABD ya da onun komutasında olduğu ima edilen kredi derecelendirme kuruluşlarının veya genel finans çevrelerinin Türkiye’ye yönelik finansal saldırı tasarlamış, hatta gerçekleştirdikleri düşünülebilir. Ancak iki noktayı atlamayalım. Birincisi, kredi derecelendirme kuruluşları değerlemelerini çok ciddi makro büyüklüklere göre yaparlar, aksi davranış kurumların itibar kaybına neden olur. İkincisi, her ülkeye dışarıdan kumpas kurulabilir, aleyhte siyasi manevra yapılabilir ya da sair yollardan ülkenin iç işine karışılabilir. Tüm gerçek ya da algısal saldırılarda siyasetçinin görevi yakınmak değil, ülkenin bağışıklık ve dayanıklılık durumunu güçlendirmeye yönelik önlem almaktır, ekonomi ve siyaset yönetimini halka dayanarak buna göre kurmaktır.

Dış saldırı ya da müdahale karşısında ülke ekonomisinin güçlülüğü kriz ertesinde oluşan tablo ile netleşir. Krizler daima güçlüler için fırsattır; güçsüzler alandan silinir, üretim araçları ve piyasa güçlülerin eline geçer. Kriz güçlü firmaların dahi bilançolarını değersizleştirir, yani firmalar çöküşe ya da el değiştirmeye zorlanır. Kısacası, kriz yaşayan bir ülke ekonomik olarak çökebileceği gibi, servet stoku itibariyle de yabancılaşır. Bir ülkede servet stokunun yabancılaşması aynı anda siyasetin de değişimine yol açar.

Yer sıkıntısı nedeniyle konuyu burada noktalarken, birinci cümleye atıf yaparak, bölgesel önemi haiz Türkiye’de kriz yönetimine yabancıların nasıl müdahil olmaya yeltenebileceğini ve bu bağlamda mülkiyet biçiminin rolünü ve önemini haftaya bırakalım.

Evrensel'i Takip Et