Reyhanlı Katliamında ‘MİT Operasyonu’nun üstünü örtemediği sorular
Fotoğraf: Envato
Medyanın manşetlerini iki gündür Reyhanlı Katliamı’nın ‘bir numaralı sanığı’ Yusuf Nazik’in Lazkiye’de MİT operasyonu ile ‘paketlenip’ Türkiye’ye getirilmesi haberleri süslüyor. Nazik’in TRT’nin meşhur ‘Anadolu’dan Görünüm’ programını hatırlatan itiraflarıyla katliamı yapanların ve arkasındaki güçlerin tamamen ortaya çıkarıldığına inanmamız isteniyor. Ancak ne yapılan operasyon ve ne de Reyhanlı Katliamı sanıklarından Nasır Eskiocak’ın savunmalarında MİT elemanı olduğunu söylediği Nazik’in itirafları bu katliamla ilgili soru işaretlerinin ortadan kalkmasına/kaldırılmasına yetmiyor. Çünkü Reyhanlı Katliamı’nda Türkiye’deki iktidarın Suriye politikasıyla da iç içe geçmiş birçok karanlık nokta bulunuyor ve yapılan itiraflar bunları açıklamaya yetmiyor.
Katliamla ilgili soru işaretlerine geçmeden önce MİT’in “Esad rejiminin kalbinde”, yani Lazkiye’de yaptığı operasyonun zamanlamasının manidar olduğunu söyleyip oradan başlayalım.
Bir: Türkiye’deki iktidarın sahada iş birliği yaptığı Rusya ve İran’la karşı karşıya gelmesine yol açan İdlib’de açmaza sürüklendiği ve Suriye rejimi ile görüşme çağrılarının yapıldığı bir zamanda gerçekleştirilen bu operasyonla acaba kimlere hangi mesajlar verilmek isteniyor? Türkiye’nin böylesine sıkıştığı bir dönemde medyanın bir ‘zafer’ havasında sunduğu bu ‘başarılı operasyon’un gündeme getirilmiş olması rastlantı olabilir mi? Ayrıca bu katliamın arkasında Suriye rejiminin olduğu itiraflarıyla Suriye rejimiyle görüşme çağrılarına yanıt verilmiş ve dahası Türkiye’nin mevcut politikalarını sürdürmesinin haklı olduğu algısı yaratılmış olmuyor mu?
Şimdi katliamla ilgili açıklamaların aydınlatmaya yetmediği karanlık noktalara bakalım.
İki: Nazik’in itiraflarına ve yapılan haberlere göre katliamı Suriye istihbaratı planlamış ve üstelik Nazik katliamdan önce Esad’la da görüştürülmüş. Ancak ABD, İsrail, İngiltere, İran gibi bölgede (Ortadoğu) hesapları olan birçok gizli servisin ajanlarının cirit attığı bir bölgede katliamın en olağan şüpheli tarafından yapıldığı açıklamaları size de biraz garip gelmiyor mu? Bu gizli servislerin neler yapabileceklerini ise, en azından Süleyman Şah Türbesi’ne operasyonun tartışıldığı dönemde MİT Müsteşarı Hakan Fidan’a ait olduğu iddia edilen gizli kayıtlarındaki “Gerekirse Suriye’ye dört adam gönderirim. Türkiye’ye 8 füze attırıp savaş gerekçesi üretirim, Süleyman Şah Türbesi’ne de saldırtırız” sözlerinden biliyoruz.
Üç: Reyhanlı Katliamı’nın Suriye’deki savaşa bir yanda Türkiye, S. Arabistan ve Katar’ın ve öte yandan İran ve Lübnan Hizbullahı’nın dahil olduğu, yani bu savaşın giderek mezhepsel (Şii-Sünni) bir görünüm kazandığı bir dönemde (2013’te) gerçekleştirildiği hatırlatılarak soralım: İslam dünyasının Sünni çoğunluğunun “Alevi Esad rejimi” ve Şii destekçilerine karşı birleştirilmeye çalışıldığı bir dönemde Sünni Arapların yaşadığı Reyhanlı’da Hataylı Arap Alevilerin kullanıldığı bir katliam en çok kimin/kimlerin işine geliyordu? Tıpkı kimyasal silah iddiasında olduğu gibi Esad’ın kendisine yönelik müdahaleyi güçlendirecek böylesi bir saldırı yapması sizce de biraz akıl dışı değil mi?
Dört: Bu sefer katliamda kullanılanların Suriye istihbaratı tarafından kullanıldığı iddiasını doğru kabul edip soralım: Hataylı Alevilerin Hatay’ın Sünni bir ilçesinde katliam yapacak kadar düşmanlaşması, iktidarın Suriye’de sürdürdüğü mezhepçi politikadan bağımsız düşünülebilir mi? İktidarın kendi vatandaşlarını bile böylesine düşmanlaştıran-ki katliamdan bağımsız olarak bu politikanın vatandaşlar arasındaki mezhepçi ayrışmaları derinleştirdiği doğrudur- bu yanlış politikadan dersler çıkarması gerekmez miydi? Siz bu konuda yanlış yapıldığına dair iktidar cephesinden bugüne kadar tek bir açıklama duydunuz mu?
Beş: Katliamdan sonra yapılan bir AGİT toplantısında Türkiye Elçisi Tacan İldem’in Reyhanlı saldırısının el Kaide unsurlarınca yapıldığı açıklamasını da es geçmeden soralım:Bu katliamda kullanılan kişilerin politik bir kimliğinden çok kaçakçı olarak bilinen Arap Aleviler olması, bu katliamın arkasında cihatçı-el Kaideci güçlerin olması ihtimalini ortadan kaldırır mı? Yoksa aksine Alevi kaçakçıların maşa olarak kullanılması bunların ya da başkaca karanlık güçlerin işlerine daha mı çok gelir?
Ve son: Sadece Reyhanlı değil; kimler tarafından gerçekleştirilmiş ve arkasında hangi güçler olursa olsun Cilvegözü, Diyarbakır, Suruç, Ankara, İstanbul’da gerçekleştirilen katliamların hangisi Türkiye’nin Suriye’ye ve Suriye Kürtlerine karşı müdahale politikası ve bu politikanın sonuçlarından bağımsız düşünülebilir? Bu politika halklarımıza bunca şey kaybettirip acılar yaşatmışken ve artık Mehmet Barlas gibi AKP-Erdoğan iktidarının savunucuları bile ‘Biz nerede yanlış yaptık’ diyerek muhasebe yapmaya başlamışken iktidarın Reyhanlı Katliamı’nın ‘bir numaralı sanığı’ Yusuf Nazik’le ilgili MİT operasyonunu kendi politikalarını meşrulaştırmak için kullanmasını peşinen ‘doğru’ kabul etmeden önce biraz sorgulamak gerekmez mi?
- Düğüm yine Kobanê'de çözülecek! 20 Aralık 2024 05:30
- Yeni Suriye kurtlar sofrasında! 17 Aralık 2024 05:00
- Ankara'da Rojava pazarlığı 13 Aralık 2024 10:10
- Esad rejimi sonrası Suriye ve Ortadoğu’yu ne bekliyor? 10 Aralık 2024 05:30
- Adı konulmamış ‘süreç’te Rojava çıkmazı! 06 Aralık 2024 06:45
- Cihatçı saldırının yol işaretleri ve Halep'te kesişen yollar 03 Aralık 2024 06:55
- HTŞ’nin Halep saldırısının arkasındaki güçler ve hesaplar 30 Kasım 2024 06:50
- Bahçeli neden ısrarla Öcalan’ı işaret ediyor? 29 Kasım 2024 06:20
- Selefi Ebu Hanzala in, demokrasi ve laiklik out! 26 Kasım 2024 06:45
- ‘İşgalci ülke’ açıklaması ve Erdoğan iktidarının Suriye’de alarm veren politikası 19 Kasım 2024 05:00
- Trump'ın Ortadoğu'su ve Erdoğan'ın Kürt sorunu 12 Kasım 2024 04:45
- Devlet ‘yeni sürece’ kayyım atadı! 05 Kasım 2024 05:04