19 Eylül 2018 00:22

Yaşasaydı eğer

Yaşasaydı eğer

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Henüz sekiz yaşında bir çocuktu Ebulehya Tuz. Başını koyduğu yer şimdi ne okul sırası ne de sıcak yatağı. Mezar taşına yazılıcak adı belli belirsiz.

Yaşasaydı, yerel seçim sürecinde devlet onu da İngilizce check-up’a çağıracaktı aile hekimliğine. Kolesterol, şeker, idrar tahlili istenecekti güya erken tanı için. Ne erken tanı ama!

Yaşasaydı 17 milyon çocuk gibi okullu olacaktı yeniden yaşadığı Bitlis, Güroymak’ta. Hani, eski Cumhurbaşkanlarından Abdullah Gül’ün 2009’da halka Kürtçe adı ‘Norşin’ ile seslendiği ilçe. Yaşasaydı anadilde eğitimin yok hükmünde olduğu bir sisteme tanıklık edecekti bir kez daha. Ve okuyacaktı gazetelerden OECD Türkiye raporunda memleketi Bitlis’in pür mealini ve belki de soracaktı gençliğin şimdiki zamanını. Neden “25-34 yaş aralığında olup lise eğitimi almamış olanların oranı başkent Ankara’da yüzde 33 iken (memleketim) Bitlis’te yüzde 70” diye hayıflanacaktı, kimbilir!

Devletin Güroymakı halkın Norşini’nde 8 yaşındaki Ebulehya Tuz şimdi soluksuz. Ve sordular sağlık meslek örgütleri basın açıklamaları ile geçen hafta, dediler ki: “Sekiz yaşında bir çocuğu kaybettik...Nedenini öğrenmek istiyoruz”. Ve eklediler ölümün adı “şarbon mu?​” diye!

Ebulehya’nın arkadaşları şimdi okullu. Ve cümlesi eğitim sisteminin olası mağdurları. Uluslararası eğitim değerlendirme testi PISA’da alınan sonuçlara göre, 2015 yılında Türkiye, 70 ülke içinde fende 52’inci, matematikte 49’uncu, okumada 50’inci! Ya Norşinli öğrenciler kaçıncı?

Google’ın her şeyi bildiği dünyada “Her öğrenciden Google yaratmaya çalışan” bir ezberci eğitimin mağdurları çocuklarımız. PISA Direktörü Andreas Schleicher’in 2017 yılında Türkiye’ye dair bir söyleşisinde “Öğrettikleriniz artık gereksiz; ezberde iyi, yaratıcılıkta kötüsünüz” dediği bir ülkenin çocukları onlar. Ve Ebulehya yaşasaydı eğer soracaktı öğretmenine bir gün belki de: ‘Öğretmenim okulda öğrettiğiniz birçok şeyi akıllı telefonunuz yapıyor zaten, neden bir çocuktan akıllı telefon hedefliyorsunuz?​’

Soru şu: ‘Ebulehya öldü mü, öldürüldü mü devletin Şarbon dersinde!’ Bu vesile ile bir kez daha duyduk ilgili meslek odalarından bulaşıcı Şarbon hastalığı meselemizin aslını astarını. Duyduk ki “28 Nisan 2018 tarihinde yapılan bir düzenleme ile hükümet ithal edilen hayvanların sağlık denetimlerinde veteriner hekim zorunluğunu kaldırarak, ziraat, orman ve kimya mühendislerine yetki vermiş.” Biz duyduk ama Ebulehya duyamıyor “Hastalığı tanıyan meslek grubu olan veteriner hekimler ve zooteknistlerin” denetim süreçlerinden uzaklaştırıldığını. Kurban Bayramı öncesinde, “Brezilya’dan ithal edilen hayvanların laboratuvar sonuçları alınmadan, Şarbon ve benzeri hastalıklarda kuluçka süresi olan 21 günlük karantina işlemleri tamamlanmadan ülkeye sokulduğunu, tüm bu süreçlere yol açtığını” nereden bilebilirdi ki Ebulehya!

Ve Ebulehya’nın sekiz yaşında soluksuz bırakıldığı şimdiki zamanın muktedirleri, şehir hastaneleri patronlarına “yüzde 70 doluluk” vadediyor devlet kesesinden. Yetmedi, piyasacı tıbbın “kiri” check-up’ı aile hekimlikleri ile sağlığın metalaştırılmasında araçsallaştırıyorlar.

Check-up, ne Ebulehya’yı ne de bizleri cümle hastalıklardan ve dahi Şarbon’dan korurdu  elbet. Üstelik ülkemizde koruyucu sağlık hizmetlerinin tercih edilmiş ihmali daha çok can alacağa benziyorken.

Yanılmış olmak dileği ile sağlıcakla kalın.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa