Libya’dan ‘iç politika zaferi’ çıkarmak!
Fotoğraf: Envato
Basın ve TV kanalları savaş kıyafetleriyle sahnede. Sanki Libya’da devrimi yapan, ölenler, öldürenler Libyalılar değil de bunlar! Mikrofonlardan, gazete manşetlerinden çığlık çığlığalar. Sanki sıcak çatışmaların içinde canları tehdit altında olanlar Libyalılar ya da Türkiye’den Libya’ya gitmiş işçiler değil de sıcak stüdyolarında oturan gazeteci takımı!
Ya şu propagandaya ne demeli?
“Başbakan emretmiş, operasyonu; ‘sıfır hata’ istiyorum demiş”; “Tüm deniz kuvvetleri ve ticaret filosu alarma geçmiş”; “Savaş uçaklarına da hazır ol emri verilmiş”; “Tarihin en büyük tahliye operasyonu”ymuş, “21 ülke, kendi vatandaşlarını da kurtarmak için Türkiye’den yardım istemiş”; Kimse böyle başarılı bir tahliye yapamazmış! ...
Sanki tahliye değil de Libya zaptediliyormuş havasında bir AKP propagandası, Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun yönlendiriciliğinde ve Başbakan Erdoğan’ın himayesinde, basının ve TV kanallarının tüm imkânları ve zaafları kullanılarak bir kampanya biçiminde yürütülüyor. Gemiler ve uçaklarla Libya’daki “Türk vatandaşları kurtarılıyor” ama operasyonun propaganda ayağı tümüyle Erdoğan ve AKP’ye “iç politik zafer hediye etmek” üzere biçimlendirilmiş görünüyor.
Naklen yayınlar, birkaç kez şu ya da bu vesileyle Libya’ya gitmişlerin “Libya uzmanı” olarak kullanıldığı, feribot kaptanı, uçak personeli ya da konuşmaya hevesli yolcular ekrana çıkarılıp, hükümetin başarısına ve kahramanlığına tanıklık ettiriliyor. TV’lerin gün boyu ve diziler dışındaki tüm gece yayınları, gazetelerin “önemli” haber sayfaları, “Libya’dan büyük tahliye zaferi” macerasının anlatmak için bloke edilmiş bulunuyor.
Bir yanıyla bakıldığında “görmemişin oğlu olmuş sendromu” öte yandan bakıldığında ise halkı enayi yerine koyan abartılı bir propaganda sürüp gidiyor.
Bu patırtı içinde; bu “görülmemiş tahliye harekatı”nın neden “feribotlar” gibi kısa yol gemileriyle yapıldığı, Türkiye’nin gerçek yolcu gemilerine bile sahip olmadığı, sahip olduklarının da bu hükümet tarafından özelleştirme adına satılmış olup olmadığı gibi sorular akıllara gelmiyor. Ama daha da önemlisi, Libya’dan bu gün “cennete yolculuk” edebiyatı eşliğinde Türkiye’ye getirilmek istenen 25 bin Türk vatandaşından, bir avuç patron dışında olanların, kendilerini kurtarmak, ekmek parası kazanmak için, “cennete yolculuk yapıyorum” diye Libya’ya gittiği, giderken de aslında Türkiye’den kurtulduğunu düşündüğü unutturuluyor. Ve bu tersten, feribotla Türkiye’ye gelenler için “cennete yolculuk” “cehennemden kaçış” gibi kalıplar kullanılıyor. Ve kendilerine gazeteci diyen ya da politikacı diyen zevatın bu insanların, eşleriyle daha kucaktaki çocuklarıyla binlerce kilometre ötedeki,”cehenneme” , “Fizan’a” neden “göç ettikleri”ni sorgulamadığına tanık oluyoruz.
Varsa yoksa “kurtuluş” ve “kurtarıcıları”! Ve kurtarılanların pek çoğu için daha yarından itibaren geri dönmek, Libya’ya da yarın “cehennemden kaçış”lara sahne olabilecek başka bir ülkeye göçü düşüneceklerinden kuşku duyulmaz.
Zaten düzenlenen kampanyada günü kurtarmak için; “Gelenler ne olacak?”, “Neden Türkiye’den gitmiş, gurbet ellere düşmüşlerdi?”, “Geldikten sonra Türkiye’de ne bulacaklar?” bunlar sorgulanmıyor.
Elbette ki öncelikle insanların can güvenliği, “her şeyden” önemlidir. Zaten gelenler de başka şey düşünecek durumda değiller. Ancak insanların can derdine düşmüş olmalarından, köşeye sıkışmışlıklarından yararlanarak siyasi kampanya yapmak, “tahliye” gibi rutin ve sadece insani kaygılarla yapılması gereken bir işi “tarihin en büyük tahliye harekâtı” gibi göstererek, “Barbaros’un Akdeniz’den seferden dönüşü havasına” sokup iç politika malzemesine dönüştürmek ise elbette şark tipi politikacılıktır. AKP’nin tipik propaganda tarzıdır bu!
Benzin zammı bu “görülmemiş tahliye zaferi” gürültüsünde ilk kazık olarak atılmıştır. Arkası da gelecek görünmektedir.
Ve elbette bir yandan şoven milliyetçilik öte yandan sansasyonu, gazetecilik sanmak zaafı AKP’nin değirmenine su taşımaktadır. Hükümet de bunu ustaca kullanmaktadır.
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00