Havalimanı işçilerine sahip çıkmak sınıfın haklarına sahip çıkmaktır!
Fotoğraf: Envato
İşçiler, “Koğuşlarımızı tahtakuruları bastı. Yemeklerimiz yetmiyor. Ücretlerimiz doğru dürüst ödenmiyor. Çalışma koşullarımız çok ağır. Servislerimiz yetersiz…” gibi taleplerle eyleme geçtiler diye, koğuşları gece yarısı basılıp yüzlerce işçi gözaltına alınır mı? Bununla da yetinilmez, emniyette işçiler avukatlarıyla görüştürülmez ve baskı altında ifadeleri alınır mı? Dahası, bu işçilerden 24’ü, “devlet malına zarar vermek”, “polise mukavemet emek” gibi suçlamalarla tutuklanır mı?
Eğer bütün bunlar yapılıyorsa; bu ülkede demokrasiden, işçi haklarından, yasalarda bu haklar tanınmış bile olsa, söz edilebilir mi?
Herhalde edilemez!
Kaldı ki, ülkemizde de sıkıyönetim dönemleri hariç, işçilerin hak talebiyle harekete geçtiklerinde zaman zaman polis-jandarma müdahalesi, gözaltılar olsa bile böyle yüzlerce işçinin gözaltına alınması ve 24’ünün tutuklanması Türkiye’de görülmüş bir vaka değildi.
Ta ki bugüne kadar!
Bu “görülmemiş vaka” karşısında, sendikaların başında az çok emek mücadelesi kaygısı duyan sendikacıların olduğu bir ülkede herhalde, konfederasyonlar ve sendikalar sokağa dökülür, işçilerin serbest bırakılması ve taleplerinin yerine getirilmesini isterler; patronlar ve hükümet tutumunda ısrar ederse de iş genel greve kadar götürülürdü!
Ama bizde bunlar da olmadı!
Örneğin Türk-İş Başkanlar Kurulu, günler sonra yaptığı toplantı sonrası yayımladığı bildiride bu zulmü; “Başta üçüncü havalimanında çalışan işçiler olmak üzere, insana yakışır çalışma ve yaşam koşullarının işyerlerinde geçerli olması için verilen mücadele demokratik bir haktır ve anayasal güvence kapsamındadır...” gibi sıradan bir açıklamayla geçiştirmiştir.
DİSK ve KESK gibi daha mücadeleci bir çizgide duran sendika merkezlerinin tepkileri de laf düzeyini aşmamıştır.
Ancak gazetemizin okurları; benzer açıklamaların uluslararası sendika merkezleri tarafından da yapıldığını, Gıda-İş ve Cam Keramik-İş sendikalarının basın yoluyla yaptıkları açıklamaları da biliyorlar. Ama sendikalardan da öte; İstanbul, İzmir, Bursa, Ankara, Adana, Kocaeli, Çorum, Diyarbakır gibi illerden kimi yerel sendikacılar ve işçilerin tepkilerinin çeşitli biçimde ifade ettikleri açıklamaları da gördük.
Bu açıklamalar ve gazetemize yazdıkları mektuplarda işçiler ve sendikaların yereldeki şube yöneticileri; sendika merkezlerinin tutumlarına tepki gösterirken; sendikaları ve işçileri birleşerek havalimanı işçilerine sonuç alıcı tepkilerle destek vermeye çağırıyorlar.
Elbette işçilerin tepkileri de ancak söz düzeyinde kalıyor. Ama, havalimanı işçilerinin serbest bırakılması için işçilerin ve sendikaların mücadeleye girmesi doğrultusundaki çağrılar önemli.
Hele de işçilerin tepkilerini ifade ederken, havalimanı işçilerine yönelik saldırının aslında kendilerine yönelik, hakları için direnen her sektörden işçilere de yönelik olduğunu ifade ederek sorunu bir sınıf sorunu olarak ele almaları ayrıca önemli.
Çünkü az çok işçi mücadelesi içinde yer almış işçiler bunu; AKP’nin 16 yıllık iktidarı boyunca 15 grevi yasaklamasından, her vesileyle işçilerin, emekçilerin kazanılmış haklarını gasbetmesinden, OHAL’i uzatmaya bile işçilerin grev ve direnişlerini önlemek için ihtiyaç duyduğunu bizzat Cumhurbaşkanının açıkça söylemesinden biliyorlar. Ki bu işçilerin söylediklerinden ve yaptıkları çağrıdan, dün AKP hükümetlerinin yarım bıraktığını bugün tek parti tek adam rejiminin yapmak istediğinin farkında oldukları da anlaşılıyor.
Dolayısıyla bu işçiler, havalimanı işçilerine sahip çıkmayı, kendi haklarına sahip çıkmak olduğunun farkında olarak, özetle;
- Tutuklanan işçilerin derhal serbest bırakılmasını,
- İşçilerin taleplerini yerine getirilmesi ve 3. havalimanındaki şantiyelerde çalışma ve yaşama koşullarının iyileştirilmesini,
- İşçilerin yasal haklarını gasbeden ve onları kölece çalışmaya zorlayan firmalar ve yöneticiler ile işçilerin en doğal haklarını ayaklar altına alan kolluk mensuplarının cezalandırılmasını istiyorlar.
Elbette ki, ileri işçiler ve emekten yana çevrelerden yükselen tepkiler, her sektörden ileri işçilere, mücadeleci sendikacılara, sınıf partisi ve emekten yana aydın ve demokrat çevrelere bu çağrılara yanıt vermek için harekete geçme yükümlülüğü getirmektedir.
İleri işçi kesimlerinden yükselen bu isteğin bir “kampanyaya” dönüştürülmesi, hem havalimanı işçilerine yönelik saldırıyı püskürtmek hem de geniş işçi çevrelerinin olup biteni anlaması için de ayrıca önemli olacaktır.
- Metal TİS'i ve bir kez daha sendika bürokrasisine karşı mücadele sorunu 08 Şubat 2020 00:08
- Şimdi gözler 5 Şubat’ta başlayacak metal grevinde! 31 Ocak 2020 00:12
- Grev komiteleri etrafında örgütlenme günleri 25 Ocak 2020 00:30
- Örgütsüzlük bir işçi sağlığı sorunudur! 22 Ocak 2020 00:21
- Şimdi zaman, gerçek bir grev için birleşme zamanıdır 18 Ocak 2020 00:00
- Din ve milliyetçilik istismarcılığı artık eskisi kadar etkili değil 15 Ocak 2020 00:40
- İşçiler siyasetle uğraşmadan kazanılmış haklarını bile savunamaz! 07 Ocak 2020 23:31
- İşçiler, iki 2020’den birini tercih edebilir! 03 Ocak 2020 00:29
- 2021 asgari ücretinde de aynı oyun sahnelenmesin diyorsak... 28 Aralık 2019 00:45
- "Asgari ücret"te bu yıl da aynı oyun sahnede! 21 Aralık 2019 00:36
- Ya işçiler devreye girerek kazanacak ya da hiçbir şey! 14 Aralık 2019 00:42
- MESS’in TİS’i YHK’ye götürmesi önlenmek isteniyorsa... 11 Aralık 2019 00:45