İşten atmaların önlenmesi, krizin yükünü reddetmede mihenk taşı
Fotoğraf: Envato
Türkiye’de son yıllarda en klasik işten çıkarma gerekçesi ”sendikalaşma”ydı. Ama yasal olarak “sendikalaşıyorsun” diye işçi atılması yasalara göre “suç” olduğu için işçiyi çıkarmak isteyen patronlar, “performansınız yetersiz” diye işçi atıyorlardı.
Bu gerekçeye şimdi “Kriz var” gerekçesi eklendi.
Nitekim giderek artan sayıda işyerinden “Kriz nedeniyle işten çıkarma” haberleri gelmeye başladı. Sadece önceki gün bile gazetemizde, Türkiye’ne en önemli fabrikalarında olan Türk Traktör ve Termo Teknik fabrikalarından “kriz” gerekçesiyle işten atmaların yapıldığı haberi geldi.
Çorlu’daki Termo Teknik’te işçiler, Hak-İş’e bağlı Çelik-İş Sendikası’nda örgütlü. Son bir hafta içinde “depolama” kısmandan 50 işçi çıkarılın fabrikada üç gün önce de “imalattan, kadrolu işçiler”den 15’i işten çıkarılmış.
Ankara’da kurulu ve Türk Metal Sendikası’nın örgütlü olduğu Türk Traktör fabrikasında da Mayıs ayından beri çeşitli gerekçelere çıkarılan “kadrolu” ve “sözleşmeli” işçi sayısı 200’ü bulurken, önümüzdeki günlerde 29 işçinin daha işten çıkarılacağı belirtiliyor. (Buradaki 29 sayısı toplu işten çıkarmada üst sınır.)
İşçiler, Çelik-İş ve Türk Metal sendikalarının işten atmalar karşısında hiçbir şey olmamış gibi davranmasından şikayetçi. Ama bu şikayetleri iki sendikanın yöneticilerinin de umursamadığı anlaşılıyor.
Daha krizin başlarında sayıldığımız şu günlerde bile her gün birkaç fabrikan işçi atılması haberi geliyor gazetemize. İlerleyen günlerde bu sayıların çok daha artması, eğer işçiler ve sendikaları krizin yükünü reddeden bir mücadeleye girmezlerse, belki de yüz binlerce işçinin sokağa atılmasına tanıklık edeceğiz. Nitekim Erdoğan yönetiminin geçtiğimiz hafta açıkladığı “Yeni Ekonomik Programı”yla, önümüzdeki üç yılda bir milyon dolayında işçinin işten çıkarılması “hükümet belgesi”ne geçmiş bulunuyor.
Kaldı ki önceki krizlerden de biliyoruz ki, krizin yükünü işçilere yıkılmasının en yaygın ve aynı zamanda da işçiler için en “acıtıcı” yanını, işten çıkarmalar oluşturmuştur.
Çünkü krizde işten çıkarılan işçi, bir yandan artan fiyatların, ağırlaşan yaşama koşullarının yükünü sırtlanırken öte yandan da işsizliğin pençesine atılarak iki katlı bir saldırıya uğrar.
İşçi için en ağır yük, “evine ekmek götürememesi”dir. Bu yüzden de krizlerin en acılı ve en ağır yükünü işten çıkarılan işçiler yaşar.
Burada şunu çok açık biçimde söyleyebiliriz ki, az çok işçinin haklarını savunmanın, bir sendikanın krizin yükünü reddetme mücadelesinde olup olmamasının “mihenk taşı” işten çıkarmalar karşısındaki tutumudur. Ama görüyoruz ki, sendika bürokratı yöneticiler işten çıkarmalar karşısında, “normal” zamanlardaki umursamazlıklarını hiçbir şey kaybetmeden sürdürmektedir.
Başka bir söyleyişle, krizin yüküne karşı mücadelenin başarılı olup olmamasının ölçütü, patronların işten çıkarmalar biçimindeki saldırısının püskürtülüp püskürtülememesidir.
İşçiler bunu fark etmektedir. Bunu fark ettikleri içindir ki, işçiler arasında öne çıkan başlıca iki slogandan birisi (öteki, ücretlere ek zam yapılması talebidir), “İşten çıkarmaların yasaklanması” talebidir.
Kuşkusuz ki, böyle bir yasaklamayı hükümet katından çıkarmak, belki daha uzun ve çok daha zorlu bir mücadeleyi gerektirir. Ama bire birer işletmelerde işçilerin ve sendikalarının talepleri etrafında birleşmeleri durumunda o işyerinde işten çıkarmaların durdurulabildiğini ciddi bir sendikal mücadeleden geçmiş her işçi bilir.
Bu yüzden de krizlerde çoğu zaman patronlar, işçilerin karşısına geçip, “Ya birçok işçiyi işten çıkaracağız ya da ücretleri düşüreceğiz sosyal hakları kısıtlayacağız. Kararı siz verin!” diye pazarlığa girişirler!
Kuşkusuz gerçekte böyle bir “ikilem” yoktur. Çünkü patronlar, çoğu zaman bu pazarlıkta kazanan taraf olur. Çünkü önce patron, “İşten atma olmayacak” diye ücretleri düşürür, sonra da burada geri adım atmanın getirdiği işçiler arasındaki çelişkilerden yararlanarak, işçileri işten atmaya başlayarak, krizin yükünü işçileri yıkan yolda ilerler!..
Bunun içindir ki işten çıkarmaların önlenmesi, hem işçilerin birlik ve bütünlüğünün hem de krizin yükünü reddetmede işçilerin gözünde de çok meşru bir tutum olması bakımından da ayrıca önemlidir.
- Metal TİS'i ve bir kez daha sendika bürokrasisine karşı mücadele sorunu 08 Şubat 2020 00:08
- Şimdi gözler 5 Şubat’ta başlayacak metal grevinde! 31 Ocak 2020 00:12
- Grev komiteleri etrafında örgütlenme günleri 25 Ocak 2020 00:30
- Örgütsüzlük bir işçi sağlığı sorunudur! 22 Ocak 2020 00:21
- Şimdi zaman, gerçek bir grev için birleşme zamanıdır 18 Ocak 2020 00:00
- Din ve milliyetçilik istismarcılığı artık eskisi kadar etkili değil 15 Ocak 2020 00:40
- İşçiler siyasetle uğraşmadan kazanılmış haklarını bile savunamaz! 07 Ocak 2020 23:31
- İşçiler, iki 2020’den birini tercih edebilir! 03 Ocak 2020 00:29
- 2021 asgari ücretinde de aynı oyun sahnelenmesin diyorsak... 28 Aralık 2019 00:45
- "Asgari ücret"te bu yıl da aynı oyun sahnede! 21 Aralık 2019 00:36
- Ya işçiler devreye girerek kazanacak ya da hiçbir şey! 14 Aralık 2019 00:42
- MESS’in TİS’i YHK’ye götürmesi önlenmek isteniyorsa... 11 Aralık 2019 00:45