28 Eylül 2018 23:10

Kapitalistler krizi yönetmek zorundadır

Kapitalistler krizi yönetmek zorundadır

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Öyle düşünülür ki, krizler emekçileri yoksullaştırıp perişan edeceğinden sınıf bilincinin yükselmesine ve sisteme karşı tepkilerin yoğunlaşmasına neden olabilir. Düz mantıkla bu yorum anlaşılabilir olmakla beraber, sosyal dönüşümlerin öylesine çok ani ve keskin olmasını beklemek hayalcilik olur. Bu durum bilinç düzeyi oldukça yüksek ve sınıf bilinci gelişmiş ileri ekonomilerde dahi beklenemeyeceği gibi, hele de Türkiye gibi kentlileşmenin henüz tamamlanamadığı, kentlerin adeta büyük kırsal alanlara dönüştüğü geç kapitalistleşen ülkelerde kesinlikle söz konusu olamaz. Bununla beraber, bir yandan sosyal risk oluşturmamak, diğer yandan da sermaye ve siyasi kadronun hanesinde olumlu katkı oluşturabilmek için kriz dönemlerinde hükümetler bazı önlemleri almaktan geri durmazlar.

Kriz bazı kesimleri avantajlı kılarken, buna denk gelecek şekilde karşıt kesimleri yoksullaştırır. Örneğin son kur yükselişi döviz baronlarını zenginleştirirken, açıktır ki tasarruf yapamayan dar ve orta gelirli büyük yığınları zor durumda bıraktı. Bunun da ötesinde, kriz bahanesiyle işten çıkarmaların işsizliğe yaptığı katkı da ciddi sosyo-ekonomik sorun kaynağı oluşturur. Her sorun gibi, özellikle de sosyo-ekonomik sorunlar siyasi erki iki nedenden dolayı ciddi olarak rahatsız eder. Birincisi, işsizlik ve yükselen yoksulluk anında sisteme zarar vermese de, kesinlikle siyasi erkin gelecek seçimlerde iktidar yolunu daraltır. Bu itibarla, seçime gidilirken avantajlı olmaya çalışan siyasal erk yükselen kriz karşısında yoksul kesime el uzatmak zorunda kalır.

Uzun süre işsiz kesim karşısında işi varken aniden işsiz kalan kesim çok daha zayıf ve hassas konumdadır. Zira işli olmaktan işsizliğe geçiş bir travmadır. Hükümetlerin devamlı işsizden çok işten çıkartılanlara el uzatması fevkalade politik bir tavırdır. Kısacası, belirli fonların devamlı işsizlere mi yoksa aniden işsiz kalanlara mı tahsis edilmesi kararında, doğal olarak, anlık travma yaşayan kesim hedef olur. Ne gariptir ki, krizler sistemin bekçilerine böylesi bir nimeti bahşeder!

Ne var ki, bu nimetten yararlanılır, bunda bir sakınca yoktur,ancak nimetin niteliği ve amacı, yani bu politikanın orta ve uzun vadede kime yarayacağı konusunda kafa yormadan salt destekten yararlanma aşamasına geçmek akılcı davranış olamaz. Yoksulun, özellikle de emekçinin düşünmesi gereken en önemli husus, kendisine uzatılan elin anlık ve sermaye-siyaset işbirliğinin kerhen katlandığı fırsatçılığı şeklinde olduğu gerçeğidir. Bunun anlamı şudur ki, uzanan el verirken, aynı anda bir şeyler de almaktadır. Hatta verme anlık olduğu halde, alma devamlı ve genellikle kalıcı niteliktedir. Hal böyle ise, verilenle alınan arasında makul bir denge olmadığı gibi, verilenin devamlılığında da hiçbir garanti söz konusu değildir. Özellikle de, gurur kırıcı yönü ile böylesi amaçla uzanmış ellere rağbet etmek ve siyasi tercihlerde dikkate almak büyük bir yanılgıdır.

Krizlerde hükümetin uzattığı bu ellerin arkasında sermayenin olduğu bilincine varmalıyız. Kriz dönemlerinde yükselen işsizlik daralan iç piyasa demektir. İç piyasanın daralması ise, satışların durmasına ve kârların gerilemesine yol açar. Sermaye işten çıkardığı insanı piyasada alıcı olarak görmek amacı ile hükümetle işbirliği yapar. Ancak bu işbirliğinde tüm maliyeti kendisi yüklenmez. Devlet bütçesi topluma yaygınlaştıkça, sermaye de kendi payını öder, amabu pay desteğin tümü değildir. Hele de bütçe gelirleri düşük gelir guruplarında yoğunlaştığı derecede sosyal desteklerin büyük kısmı bizzat desteğe muhtaç olan ya da destek alma durumunda olanlardan geliyor olabilir. Kısacası, devlet yardımı olarak görülen gurur kırıcı ödentiler büyük kısmı itibariyle bizzat düşük gelirli kesimler tarafından finanse ediliyor olabilir. Bu durumun sonucunda, piyasanın daralması önlendiği için sermaye de, siyasi avantaj kazandığı için siyasi kadro da avantajlıdır. İş bu kadar da basit ve salt sermaye-siyaset gurubunun kısa dönemli ve anlık çıkarı ile ilgili de değildir; sermaye ideolojisine bürünmüş siyasi kadro işbaşında kaldığı sürece, sermaye her daim avantajlıdır; kaşıkla verdiğini kepçe ile geri alacağını çok iyi bilmektedir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa