06 Ekim 2018 23:45

Aforizmalar ve genellemeler üzerine

Aforizmalar ve genellemeler üzerine

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Bir romanın, bir öykünün içinden kalbe saplanan cümleler çıkmasını çok severim. Soluk soluğa okunan bir kitapta dahi, kırmızı ışığa rast gelmiş gibi durdurur insanı. Bir daha, sonra bir daha okutur kendini. Bazen geriye yaslanıp, bir piyano,  başının üzerinden sıyırıp yere çakılmışçasına “o neydi öyle?” diye düşünür insan. İyi bir yemeğin damakta kalan tadı gibi, bir fotoğrafın geçmişten bir anıyı bütün detayı ile hatırlatması gibi, bir matematik sorusunu çözdüğün ya da çengel bulmacada çıkan harflerden uzun kelimeyi tamamlayabildiğin andaki aydınlanma gibi büyük bir keyfi vardır.

Etraftaki insanlar ve olaylar üzerime geldiğinde, hep aykırı gittiğimi hissettiğimde, sürüye karışamamış, bu düzene alışamamış olduğumu fark ettiğimde aklıma gelir mesela:

Oruç Aruoba, Benlik’te

Yengeç, suda yaşar; ama, yüzme bilmez – suyun içinde, yürür... diyordu.

Ya da birini yargılamadan önce aklımda tuttuğum bir roman cümlesidir, Dostoyevski’nin, Ölüler Evinden Anılar’da yazdığı:

“Hiç insan öldürmediği halde, altı kişinin canına kıymış bir katilden daha cani insanlar gördüm.

Umudumuzu öldürenleri gördüm.” cümlesi.

Gerçek suçu ve suçluyu görmemi sağlar.

Hayat çoğunlukla bir bilek güreşi gibi geçiyorken, aklımdan çıkarmam George Orwell’ın 1984 romanından “Biz düşmanlarımızı yok etmek için uğraşmayız, onları değiştiririz.” sözünü.

Yaşadığımız her olayı, “bu da bir derstir” diye kenara koyarken, Yusuf Atılgan’ın

Aylak Adam’daki “İnsanlar yalan söyledikleri zaman dinlemeyi severim, olmak istedikleri ama olamadıkları kişiyi anlatırlar” cümlesini aklımda tutarım.

Ama bunların hepsi, ilk sayfasından itibaren besleyen kitapların içindeki küçük hediyelerdir. Leziz bir yemeği yerken ağzınıza gelen bütün bir kuş üzümü gibidir tadı.

Bu kitapların hali hazırda açtığı bir kapı vardır da o yolculukta, derin nefes aldığınız birer andır bu cümleler.

Şu sıralar ise edebiyatımız aforizmalarla sınanıyor. Amiyane tabiriyle “Atara atar, gidere gider” cümleleri, farklı fontlar ve büyük harflerle sayfalara yazınca adı edebi eser oluveriyor. Oysa bunlar spreyle duvarlara ya da kalın şeritler halinde çamurluk üzerine yazılası metinler.

Artık bir kitabın içine girecek vakti, sabrı, hevesi kalmayanları ya da belki o hissi hiç yaşayamamış olanları kandıracak, ağıza bal çalmalık işler, o ballar da zaten fruktoz şurubu çıkıyor.

Bu yükselen trendin bir diğer çeşidi X yapan kadın Y’dir kalıbı.

Rakı içen kadın öyledir de çay içen kadın böyledir, kırmızı ruj süren kadın şöyledir de turşu kurabilen kadın bilmem ki nedir?

Demir kaşık, demir tabldota değdiğinde, tırnakla kara tahta çizildiğinde dişi kamaşanlar beni anlayacaktır, bu cümleleri her duyduğumda öyle diken diken oluyor tüylerim.

Bütün genellemeler yanlıştır. Erkek ağzıyla, kadına dair yapılan genellemeler ise absürttür.

Kimi kadın rakıyı sek içer kimisi bir parmak rakıya bol su ekler, isteyen bir dal maydonoz atar içine, isteyen yanında acılı şalgam gömer.

Kimi kadın kahve yanında verilen likörle çakır keyf olur kimi kadın bir 50’lik içer de masadan dimdik kalkar. Kimi kadın çay sever, önemser, çay çeşitlerini harmanlar, süre tutarak demler ama bu işi yoktur anlamına gelmez onu evcimen kılmaz. Kimi kadın da günde 10 bardak kahve diker, kafasını da yastığa koyar koymaz uykulara dalar. Kimisi sağlıklı beslenmeyi önemser, kimisi yerinden kalkmamayı. Bazısı öyle hızlı üretir ki ne yaptığını dinlemeye, görmeye yetişilmez, kimisi nadasa bırakılmış tarla gibidir, filiz sürmesi için daha kaç yıl beklemek gerek kimse bilmez.

Kadın, insan cinsine mahsustur. Biri diğerini tutmaz.

Kadın evcimendir: Kadınlar tek başlarına dünyayı gezmeye başladıklarında yıl 1769 idi. Jeanne Baret Fransız Deniz Kuvvetleri’ne erkek kılığında karışıp 3 yılda dünya turunu tamamlamıştı.Şimdilerde bir çocuk annesi Eylem Elif Maviş, Everest’te zirve yaptığında yıl 2006’ydı.

Kadın şefkatlidir: Bonnie, sevgilisi Clydeile  sayısız soygun yaptıktan ve kapitalizmin yeni RobinHood’u ilan edildikten sonra düzenlenen bir pusuda, 130 kurşunla vurularak öldürüldü. İthaki yayınlarının “Kadın Seri Katiller” kitabı ise tam 528 sayfa.

Kadın naiftir, siyaset serttir: Uruguay Devlet Başkan yardımcısı, kongre ve genel kurul başkanı, senatör Lucia Topolansky, 1960’ların Tupamaro gerillalarındandır. 1971’de hapisten kaçmış,yakalandığında yıllarca hücre cezası çekmiş, 13 sene işkenceye dayanmıştır ve bu sebeple lakabı “La Tronca” yani ağaç gövdesidir.

Filistin Ulusal Yönetimi üyesi Leyla Halid, 2 kez uçak kaçırmış, anestezisiz ameliyat geçirmiş eski gerilla ve uzun zamandır legal bir siyasetçidir, yüzüğünde pırlanta yerine taşıdığı mermi çekirdeği ile anılır.

Kadın fiziksel olarak narindir, çiçektir:

2018 Para Atletizm Avrupa Şampiyonası T54 kategorisi kadınlar 200 metrede altın madalya alan Zübeyde Süpürgeci, 30.96’lık derecesiyle ilk sırada yer aldı ve şampiyona rekoru kırdı

T53 kategorisi kadınlar 200 metrede Hamide Kurt, altın, Zeynep Acet ise gümüş madalya kazandı.

 2018 Avrupa Güreş Şampiyonası’nda, Yasemin Adar 3. kez şampiyon.

Dünya Karate Federasyonu tarafından düzenlenen Karate 1 Premier Lig’de Türkiye Kadın Milli Takımı 2 altın, 3 gümüş ve 1 bronz madalya ile şampiyon.

2018 Avrupa Tekvando Şampiyonası’nda İrem Yaman 2. kez şampiyon oldu.  

23 yaşında, Dünya ve Avrupa şampiyonlukları da dahil 30 altın madalyası var, 2018’de katıldığı 8 uluslararası turnuvanın tamamından altın madalya ile döndü.

2018 Avrupa Paralimpik Yüzme Şampiyonu Sümeyye Boyacı.

Ve 2 Ekim’de gerçekleşen bir ilk:

Uluslararası Motosiklet Federasyonunun (FIM) Dünya Supersport 300 Şampiyonu: İspanyol Ana Carrasco, bir motosiklet şampiyonasını kazanan ilk kadın oldu.

Bunlar genellemeyi bozan istisnalar değildir, her bir kadının nevi şahsına münhasır olduğunu gösterir.

Bakın etrafınızdaki kadınlara, ben etrafımdaki tek bir kadını bir diğerine benzetemem. Bir masaya otururken de kalkarken de bambaşkadır her biri. Kediden hazzetmeyeni ile evinde 10 kedi besleyeninin birlikte gülebilmesidir mühim olan. Bir salın bizi de özgür olalım, insan gibi yaşayalım, kendimizi bulalım.

Kadın kadındır, eksik olsun aforizmalarınız. Bu düzen bizi öyle bir sınıyor ki her günümüz ayrı ders, her günümüz bir özlü söz zaten.

Kadın birey diyeceksiniz, ağzınızı alıştırsanız iyi olur. Bir ağaç gibi tek ve hürüz, bir orman gibi kardeşçeçıkıyoruz üzerimizdeki baskıların karşısına. Kimimiz ladin, kimimiz çınar, kimimiz meşe. Ve ne dallarımızın sayısı ne de açısı benzer birbirine.

Bunlar nasıl kadınlar? dedirten 4 film var cebimde:

Nasa’daki 3 siyahi kadının hikayesini anlatan 2016 yapımı “HiddenFigures” Gizli Sayılar Filmi.

Kadın beyni ile bilim arasındaki korelasyonu kuramayanlara anlatmalık bir içerik.

Bir girişimcilik ve yeniden başlama filmi olan 2015 Yapımı Joy var: kadın, ticaret yapamaz sananlara ibretlik.

1999 yapımı Pablo Almadovar’ın “Allaboutmymother” Annem Hakkındaki Herşey”.Kadın derken ne kadar büyük bir kavramdan bahsedildiğini anlamak için bir derya.

Bir kadının kırmızı çizgileri aşıldığında ve duvarları yıkıldığında, neye dönüşebileceğini görmek için de Japon sinemasından bir örnek 2010 yapımı

 İtiraflar / Kokuhaku

Biraz da keyfimiz yerine gelsin diye, kült film Thelma ve Louise’e yeniden ve bir kez daha göz atmaktan da zarar gelmez.

Belki altında başka imzalar gördüğünüz tanıdık cümleler yakalarsınız bu filmlerden.  

Bilhassa kadın arkadaşlarıma bu Pazar, eşit özgürlükler, kendilerine özgü farklı keyifler dilerim.

“Kadınlığını yaşayamamak” ın bir dram, “erkekliğini yaşayamamak”ın ise eril isteklerin bir toplamı olduğu algılardan azade, gerçek eşitlikte bir dünya hayaliyle, iyi pazarlar…

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa