09 Ekim 2018 00:30

Yerel seçimlerde HDP ve muhalefete kayyım tehdidi

Yerel seçimlerde HDP ve muhalefete kayyım tehdidi

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan, AKP‘li vekilleri ve yöneticileri hafta sonunda Kızılcahamam’da “kamp”a aldı.

“Kamp”ın açılış ve kapanış konuşmalarını da Erdoğan yaptı.

Konuşmalarında CHP ve HDP’yi hedefe koyan Erdoğan, McKinsey’le yapılan anlaşmayı savundu; anlaşmayı eleştirenleri, “iş bilmezlik”, “cahillik” ve “ihanetle” suçladı; ama aynı zamanda McKinsey’le yapılan “anlaşmanın iptal edileceği”ni de söyledi.

McKinsey’le yapılan anlaşmadaki kafa karışıklığını “kriz” konusuna taşıyan Erdoğan, bir yandan “krizi fırsata çevirdikleri”ni iddia edip krizin varlığını kabul ederken, “Kriz mriz yok, kumpas var” demeyi de aynı konuşmanın içine sığdırmayı başardı!

SEÇİMİN TEMELİNDEKİ ‘MEŞRUİYET HALISI’ ÇEKİLECEK

Erdoğan bu konuşmaları içinde, yerel seçimlere de özel bir yer verdi. Özellikle kapanış konuşmasında CHP’nin yerel seçimlerde “boyunun ölçüsünü alacağını” iddia eden Erdoğan, HDP’yi de, seçimde kazanacak HDP’li adayları eğer gözü tutmazsa, onların yerine “kayyım atayarak” yollarına devam etmekle tehdit etti! 

Erdoğan, "Bu seçimlerde de teröre bulaşmış olanlar, sandıktan çıkacak olurlarsa, öyle bekleyelim şu olsun bu olsun yok. Anında gereğini yapıp kayyım tayinleriyle yolumuza devam edeceğiz" diyerek, yerel seçimlerin altındaki “meşruiyet halısını” çekeceğini şimdiden ilan etti.

Çünkü merkezi ve yerel iktidarların az çok serbest seçimlerle gelip gittiği ülkelerde seçimler, sistemin temelindeki meşruiyetin de en elle tutulur unsurudur. Eğer seçimlerin eşit ve adil yapılmadığı duygusu egemen olursa, sistemin meşruiyeti konusunda da şüpheler artar. Hele de seçimin sonuçları açıkça kabul edilmez, seçilmiş yöneticiler yerine “atama yoluyla” yönetici getirilmesi yoluna gidilir, şüpheler daha da büyürse, seçmenlerin “Sen benim seçtiklerimi tanımıyorsan ben de senin sistemini tanımıyorum” çizgisine geçmesinin de yolu döşenmiş olur. 

‘KAYYIM’, DİĞER PARTİLER İÇİN DE BİR ‘DEMOKLES KILICI’

Aslına bakılırsa Erdoğan ve AKP’si, 7 Haziran Seçimi’ni kaybedince, Cumhurbaşkanlığı ve hükümeti ellerinde tutuyor olmanın imkanlarını kullanarak, bu seçimin sonuçlarını yok saymış, ülkeyi “terör iklimi”ne çekip 1 Kasım’da “tekrar seçim” yaptırmıştı. Bu girişimler, 16 Nisan Referandumu ve 24 Haziran’da da, “seçime hile karıştırma”, “oyların kullanılmasını zorlaştırma”, “YSK’nın seçim sonuçlarını etkileyecek kararları”, “seçim yarışında adaletsizlikler”in had safhaya çıkması gibi şaibe uyandıran gelişmelerle sürdü.

Şimdi ise bir adım daha atılarak, daha yerel seçimlere altı ay varken, halkın özgür iradesiyle verdiği oylarla seçimi kazanarak belediyelerin yönetimine gelecek kişilerin “görevden alınıp yerlerine kayyım atanacağı”, bizzat Cumhurbaşkanı tarafından ilan edilerek, halk iradesinin ipotek altına alınması amaçlanmaktadır. Bu tehdit HDP’yedir, ama CHP başta olmak üzere diğer muhalefet partileri için de bir “Demokles Kılıcı”dır!

CUNTA MÜDAHALESİNDEN BİLE DAHA SERT BİR MÜDAHALE

Gerekçesi ise “seçilecek kişilerin terör örgütüyle ilişkili olabileceği!”dir.Oysa aday olacak olanlar, savcılar ve YSK tarafından seçime katılmasında yasalara göre bir sakınca görülmeyen kişilerdir, dolayısıyla terör örgütü ile bir bağlantısı bulunmayan kişilerdir. Eğer tersi olsaydı, bu kişiler hakkında mahkeme kararı olacağı için, zaten seçimde aday olamazlardı.

Demek ki Erdoğan’ın gerekçesi anayasa ve yasalardaki gerekçeler değil, tamamen, kendilerinin emrinde olan “istihbaratçıların” doğruluğu kanıtlanmamış raporları olacaktır.

Ki bu, seçimin az çok serbest seçim olmasının asgari şartının bile ortadan kaldırılmasıdır.

Bu “kayyımcı seçim” anlayışı, olsa olsa 12 Eylül Cuntası’nın himayesinde yapılan 1983 seçimiyle kıyaslanabilir.

1983’te bütün adaylar cunta yönetimine başvurmuş, sadece “veto edilmeyenler” seçime katılabilmişti.

Şimdi ise, 1983’teki müdahale bile aşılarak, yasaya uygun olarak seçime girerek seçilen kişilerin ve o kişiye oy veren seçmenlerin hakları açıkça ayaklar altına alınmaktadır. Bu, seçmen iradesine karşı, “cunta vetosu”ndan bile daha sert ve doğrudan bir müdahaledir.

Geldiğimiz yer, seçimlere cunta müdahalesinden bile daha kötü bir yerdir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa