Öğretmen
Fotoğraf: Envato
5 Ekim 2018 Cuma günü bütün ülkelerde “Dünya Öğretmenler Günü” olarak içeriğine uygun etkinliklerle anıldı. Ben de okurlarıma bu konuda kısa bir yazı sunmak istiyorum.
Çocukluk günlerimden başlayarak “öğretmenlik” mesleğini yakından izleyerek yaşadım. Çünkü annem ve babam öğretmendi: Annem Nüzhet Say (1904-1998), İstanbul’da öğretmenlik yaptığı son okul olan Vefa Lisesi’nde psikoloji ve felsefe derslerine giriyordu; ve bu okuldan emekli oldu. Babam Fazıl Say (1902-1952) ise bütün yurtta tanınan bir matematik öğretmeniydi. Onun geniş çevreler tarafından bilinmesinin nedeni, Millî Eğitim Bakanlığı’nın yayımladığı ortaokul ve liselerde okutulan matematik, cebir, geometri kitaplarını hazırlayan kuruldaki üç yazardan biri olmasıydı. Zaten bu yıllarda Bakanlık Yayınları’nın dışında ders kitabı yayımlamak yasaktı. Cumhuriyetin kurulduğu yıllardan başlayarak 1950’li yıllara kadar ders kitapları yayınını Bakanlık titizlikle üstlenirdi. Ayrıca, kitap içeriklerinin hazırlanması için de kendi alanında dönemin tanınmış eğitimcilerinden oluşan bir kurula görev verirdi. O yıllarda, matematik, cebir, geometri ve astronomi gibi ortaokul ve lise kitaplarının hazırlanıp yazılması görevini, şu üç üyeden oluşan kurul üstlenmişti: Fazıl Say, Lütfi Atalık, Şerif İnan.
Öğretmenlik mesleğinin en başında dikkat edilmesi gereken, öğrencilere herhangi bir konuda küçük de olsa açık vermemektir. En başta dış görünüş ve dersteki genel tavır gelir. Bu iki alanda öğretmenin küçük bir eksiği ya da sürekli bir falso barındırması, ders disiplinini bozmasa da öğrencinin gözünde hemen eleştiri konusuna dönüşebilir. Üstelik, genel olarak öğrenciler bu konuda acımasızdır. Daha da çarpıcı olanı, öğretmenin genel tavrında ve konuşmasında alışılmışın dışında gözükmesinin getirdiği eleştirilerdir. Doğrusunu isterseniz, özellikle babam, bu konuda açık vermeme gayreti içindeydi ve önem verdiği için de sanırım başarılıydı.
Benim de 1960’lı yıllarda Bingöl ilimizde üç yıl süren bir köy öğretmenliği dönemim var. O yıllara ilişkin gözlem ve anılarımı Bingöl Hikâyeleri adlı kitabımda yansıttım.
- Veda yazısı 01 Nisan 2019 19:40
- İki konu bir de sav söz 11 Mart 2019 20:05
- Atabaş'ın ardından 04 Mart 2019 19:30
- Ceyhun Atuf Kansu 25 Şubat 2019 23:10
- Fenerbahçe’nin Hâl-i Pür Melâli 19 Şubat 2019 01:19
- Beyin Göçü 12 Şubat 2019 00:33
- ‘Selim Ağbi’yi hatırlarken 05 Şubat 2019 00:00
- İstanbul Müzik Festivali 21 Ocak 2019 23:40
- Fiyatlar yasayla düşer mi? 08 Ocak 2019 00:24
- Ankara’da yeni bir dönem mi? 01 Ocak 2019 00:34
- Erdal Erzincan'la halk müziğimiz üzerine (2) 25 Aralık 2018 00:05
- Erdal Erzincan’la halk müziğimiz üzerine (1) 18 Aralık 2018 02:47