İkiz gibi: Erdoğan ve Orban
Fotoğraf: Envato
Recep Tayyip Erdoğan ile şu aralar ziyaret ettiği Macaristan’ın Başbakanı Viktor Orban arasında pek çok benzerlik var.
İkisi de antikomünist sağcı hareketlerin içinden çıktı. (Orban’ın kurucularından olduğu Fidesz, 1989 eylemlerinin öncüsüydü)
İkisi de iktidarlarını korumak için nabza göre şerbet verdi, yeri geldiğinde “Batıcı” yeri geldiğinde “Milli” oldu. (1993’te liderliğini aldığı Fidesz’i liberal çizgiden daha sağcı bir hatta oturttu. 1998’de Macaristan’ı NATO’ya sokan hükümetin başbakanıydı. İktidardan düştükten sonra popülist ve sağcı söylemini daha da keskinleştirip yeniden başbakan oldu. Uzun süredir AB ve mülteci düşmanlığıyla idare ediyor)
İkisinin de dostlukları hep hedefli ve değerli oldu. Kendileriyle hareket eden patronları ihya ettiler. (Forbes’un en zengin 33 Macar listesindeki 7 kişinin hükümetle yakın ilişkileri var)
İkisi de muhalif gazete ve gazeteci sevmiyor. (Orban’ın yakın dostu Lorinc Meszaros, bir günde 192 yerel gazeteyi satın almasıyla tanınıyor. Bunun da ötesinde ‘Orban’ın gizli servetini idare ettiği’ iddia edilen Meszaros, 2 yıl önceki ‘Népszabadság’ darbesinin mimarı. Ülkenin en büyük sol tandanslı gazetesi olan Népszabadság’ın hisseleri, önce Avusturyalı Mediaworks şirketi tarafından satın alındı. Daha sonra Mediaworks, Meszaros’a satıldı. Bu arada Népszabadság da kapatıldı! Bununla birlikte Orban’ı uzun süredir muhalif bir gazetecinin karşısında gören olmadı. Röportaj vereceği zaman, kendini pohpohlayacağından emin olduğu devlet kanallarına ya da ‘dost’ medya organlarına çıkıyor)
İkisi de yeterince güç elde edince bunu demokrasiyi iyice daraltacak bir anayasa değişikliğiyle taçlandırıyor ve tüm kritik kurumları ele geçiriyor. (2013’teki anayasa değişikliğiyle Orban durdurulamaz hale geldi. Anayasa Mahkemesi, Merkez Bankası, Yüksek Seçim Kurulu gibi kritik kurumlarla birlikte çok sayıda özerk görünümlü kurum, Orban’ın yandaşlarıyla dolmuş durumda)
***
Muazzam benzerlikleri bununla sınırlı değil ancak biz bu köşeyi yakından ilgilendiren ve hepsi futbolla alakalı olan başkaca benzerliklerine değinelim.
İkisi de eski amatör futbolcu. (Orban, ilk başbakanlık döneminde, o sırada 4. ligde yer alan, memleketinin takımı Felcsut’ta yarı-profesyonel futbol oynuyordu)
İkisi de futbolu kendine bağlı zenginlerin yönetmesini istiyor. (Macaristan Futbol Federasyonu Başkanı Sandor Csanyi, Orban’la yakın ilişkilere sahip olmanın yanında ülkenin en zengin insanı)
İkisinin de futbol yatırımlarının temelinde tartışmalı devlet ve özel şirket kaynaklarının aktarılmasıyla inşa edilen lüks stadyumlar var. (MTK’nin stadı için 27 milyon; Ferencvaros’un stadı için 63 milyon, Debrecen’in stadı için 55 milyon avro harcandı)
İkisinin de himayesi altında tuttuğu, yeni kurulmuş futbol kulüpleri var. (Orban, 2007’de memleketi Felcsut’ta, Puskás Akadémia FC’yi kurdurdu. Orban’ın TAO şeması adı verilen uygulaması sayesinde her yıl 10 milyon avro kaynakla desteklenen kulüp geçtiğimiz yıl 1. Lig’e çıktı. Bin 800 kişinin yaşadığı Felcsut’a 2014’te yapılan 3 bin 800 kişilik The Pancho Arena için 12 milyon avro harcandı. Kulübün başkanı, aynı zamanda Felcsut’un belediye başkanı olan Lorinc Meszaros. Hatırlarsanız adını yukarıda zikretmiştik, hani aniden medya patronu olan şahıs)
İkisi de mega spor organizasyonlarına ev sahipliği yapmak için büyük çaba içerisinde. (Orban, 2024 yaz olimpiyatlarının Budapeşte’de düzenlenmesi için başvuruda bulunmak istiyordu. Ancak Budapeşteliler, Nolimpia adlı bir kampanyayla 266 bin imza topladı ve kaynakların olimpiyata değil sağlık, eğitim, barınma, altyapı hizmetlerine harcanmasını talep etti. Bunun üzerine adaylık başvurusu geri çekildi)
İkisi de altyapıdan ziyade makyaja ve propagandaya yönelen yatırımlarıyla başarı elde edemedi. (Orban, Macaristan’ın, 2016 Avrupa Kupası’na katılmasıyla, sıkça tartışılan bu yatırımları savunma fırsatı buldu ancak 2018 Dünya Kupası elemelerinde varlık gösteremediler)
***
Araları gayet iyi olan Orban ile Erdoğan, bol bol futbol da konuşacaktır. Belki Orban ona, eski dostu Zsolt Komaromy’nin medyaya anlattığı şu maç anısından da bahseder:
“Futbol onun için hırsını atmanın bir aracıydı. Bir keresinde topla dışarı çıktı, herkes durduğunda ‘Top dışarıda değil’ dedi, devam etti ve gol attı. Kuralları yeniden yazıyordu, bir anlamda ‘Topun dışarıda olup olmadığını ben belirlerim’ diyordu.”
Kendi belirlediği kurallarla oynayıp kazanmayı seven iki lider için daha uygun bir futbol anısı olamaz.
Not: Bu yazıda yararlanılan kaynaklar:
3) https://www.ft.com/content/ecf6fb4e-d900-11e7-a039-c64b1c09b482
4) https://www.bbc.com/news/world-europe-16390574
- 100 yıl arayla Paris’te iki olimpik dönüm noktası 26 Temmuz 2024 05:27
- Papara baskını ve marka değeri 19 Mart 2024 04:10
- Bozacılar ve şıracılar 12 Mart 2024 04:46
- Beşiktaş'a cüret gerek 05 Mart 2024 04:42
- "Dünümüzü getirin, yarınımızı verelim" 27 Şubat 2024 04:15
- Geriden oyun kurmayı, yarım alanlara sızmayı atla, göğe bakalım 20 Şubat 2024 04:50
- "En eski spor arkadaşları"nın 2024 model çekişmesi 13 Şubat 2024 04:21
- Gerçeğin yumruğu: İşte Türk futbolu bu! 13 Aralık 2023 04:56
- Çalınmış ülke, bölünmüş spor: Filistin 23 Ekim 2023 04:36
- City Football Group-Başakşehir flörtü 09 Ekim 2023 04:00
- Süper Lig, süper sömürü 02 Ekim 2023 04:30
- 'Voleybol Ülkesi' miyiz? 25 Eylül 2023 04:25