'Yerel seçim' referandumu!
Fotoğraf: Envato
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son açıklamaları yerel seçimleri artık hangi aday ya da partinin kazanacağından çok tek adam rejimi ile buna karşı olan güçler arasında bir referanduma dönüştürdü. Bilindiği gibi, Erdoğan geçtiğimiz hafta sonu partisinin Kızılcahamam toplantısında yerel seçimlerle ilgili olarak “Mart seçimleri geliyor. Bu seçimlerde teröre bulaşmış olanlar olur ya sandıktan çıkacak olurlarsa öyle bekleyelim yok. Anında gereğini yapıp kayyum tayinleriyle yolumuza devam edeceğiz” açıklamasını yapmıştı.
Erdoğan’ın seçme ve seçilme hakkına müdahale anlamına gelen benzer açıklamaları için daha önce de yazmıştık (https://www.evrensel.net/yazi/82275/hdpnin-adaylarini-da-erdogan-belirlesin). Ancak Erdoğan’ın son açıklamaları seçimlere ve seçme-seçilme hakkına darbe dönemlerinde bile görmeye alışık olmadığımız tarzda bir müdahale anlayışını ortaya koyuyor. Çünkü Erdoğan, YSK’nın adaylık için yasal yeterliliklere sahip olmayanları veto etmesinden söz etmiyor, aksine seçime girip kazandığı halde kendisinin uygun bulmadığı belediye başkanlarının yerine kayyım atamaktan söz ediyor. Dolayısıyla belediye başkanlığı için kriter artık yasal yeterlilik olmaktan çıkartılıp Erdoğan’ın kişisel görüşlerine bağlanıyor!
Ancak meselenin bu boyutunu tartışmadan önce bir noktaya daha açıklık getirmek gerekiyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, HDP için her fırsatta “teröre bulaşmış”, “terör uzantısı” gibi nitelemeler kullanıyor. Şimdi HDP’yi şiddete, teröre gerektiği gibi tutum almamakla eleştirip Kürt sorununun çözümü için başkaca bir yol-yöntem ortaya koyan bir iktidar olsaydı, yapılan değerlendirmenin doğruluğu yanlışlığı bir tarafa en azından bu söylenenlerin bir karşılığı olurdu. Ancak karşımızda görüşme masasının devrildiği 2015’ten bu yana ‘Kürt sorunu’ sözcüğünü bile ağzına almayan bir iktidar var. Oysa Kürt sorununun çözümü için anadilinde eğitim ve anayasal eşitliğin olmazsa olmaz olduğunu zamanında iktidarın birçok sözcüsü de kabul ediyordu.
Peki, ne oldu? Acaba iktidar Kürt sorununun çözümü için gerekli adımları attı da bizim mi haberimiz olmadı? O yüzden Erdoğan’ın HDP’yi “teröre bulaşmış olmak”la suçlamasının tek nedeni HDP’nin Kürt sorununun demokratik-barışçıl çözümünde ısrar etmesidir. Bu nedenle Erdoğan’ın daha şimdiden yerlerine kayyım atamakla tehdit ettiği adaylar, aslında “teröre bulaşmış” oldukları için değil-ki bu durumdakiler zaten aday olamazlar-Kürt sorununun demokratik çözümünü savundukları için hedef durumundadırlar.
Öte yandan iktidarın HDP’ye dair terör algısı yaratmaya çalışmasının bir diğer nedeni de demokratik ittifaklar konusunda oldukça korkak-ürkek bir tutum takınan CHP’nin üzerinde baskı oluşturarak HDP ile olası ittifak veya işbirliğinin önüne geçmektir.
Tam bu noktada yerel seçimlerin neden bir referandum anlamı kazandığına gelebiliriz.
Öncelikle iktidarın fiili ortağı Bahçeli, daha Ağustos ayında “İstanbul, Ankara ve İzmir’in şer ittifakının eline geçmesi Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni tartışmaya açabilir” açıklamasını yapmış ve devamında da kayyım atanan belediyelerde bu uygulamanın devam ettirilmesi gerektiğini söylemişti. İşte Erdoğan’ın son açıklamaları Bahçeli’nin kaygılarını gidermeye; “terör” sopasını kullanarak büyük kentlerde demokratik ittifak veya işbirliğinin ve “kayyım” sopasını kullanarak bölge kentlerinde HDP’nin kazanmasının önüne geçmeye yöneliktir. Erdoğan, yerel seçimler konusunda da artık yasaların değil, kendi söylediklerinin uygulanacağını açıkça ilan etmektedir. Bu durum kuşkusuz yerel seçimleri, artık partiler ve adaylar arasındaki bir seçimden çok tek adam rejiminin dayatmaları ve buna karşı demokrasiyi savunan güçler arasında bir referandum haline getiriyor.
Bu tablodan CHP’den HDP’ye, EMEP’ten ÖDP ve TKP’ye tek adam rejimine karşı demokrasi kaygısı taşıyan bütün partilere düşen ise; aday yarıştırmaktan çok nerede hangi parti ve aday etrafında birleşmek demokrasi mücadelesini ileriye taşıyacaksa orada o temelde bir birlik politikası izlemektir. Çünkü aksi tutumların en çok tek adam rejiminin işini kolaylaştıracağını bugünden görebilmek için kâhin olmaya gerek yok!
- Kürtler arası ‘birlik’ arayışı ve Türkiye’nin müdahalesi 28 Ocak 2025 06:50
- Öcalan’ın mesajı ve Kırmızı Kitap 24 Ocak 2025 14:40
- Trump’ın kabinesindeki ‘dostlar’ ve ABD’nin Ortadoğu politikası 21 Ocak 2025 13:41
- Mesele sadece Erdoğan'ın adaylığı mı? 17 Ocak 2025 05:25
- Adsız süreç, çözümsüz barış! 14 Ocak 2025 05:00
- Trump, Erdoğan’ı niye övüyor? 10 Ocak 2025 04:40
- Türkiye-İsrail rekabeti ve Kürt sorunu 07 Ocak 2025 05:30
- Suriye’deki gelişmeler ve kapısı aralanan yeni ‘süreç’ 03 Ocak 2025 07:30
- Öcalan'ın mesajı ve yeni sürecin işaretleri 30 Aralık 2024 12:47
- HTŞ yönetimi ve Suriye'nin etnik-dinsel fay hattı 27 Aralık 2024 06:20
- Suriye ve yeni Osmanlıcılık 24 Aralık 2024 05:00
- Düğüm yine Kobanê'de çözülecek! 20 Aralık 2024 05:30