Cihat Özegemen’i anımsamak
Fotoğraf: Envato
Geç tanımalarımdan, tanışmalarımdan biriydi Cihat Özegemen. Tanıştıktan kısa bir süre sonra da yitirmiştik onu. Bir ‘kültür’ gazetemizin kültür servisinde bir aya yakın yayınlanmayı bekleyen, yer olmadığı için yayınlanmayan yazımı anımsıyorum. Sanatçısına bu kadar zulmeden bir ülkede, “kültür” ürettiğini söyleyen bir gazete o bir ay boyunca bazı sanatçılarımızın aşklarına, evliliklerindeki sorunlarına rahatça yer bulabiliyordu kültür-sanat sayfalarında. Sürrealist ressam Cihat Özegemen’i yitirişimiz küçük bir haber bile olamıyordu.
Bir yazımda “Birçoğunu yitirdik. Keşke bugün artık yaşamayan, ama sanatımıza -resme, müziğe, edebiyata, sinemaya- hayatını vermiş, karşılığını alamamış, unutulmuş, kırgın ve acılı gidenlerle de konuşabilseydim. Onların acılarını, kırgınlıklarını, duygularını kendi sesleriyle aktarabilseydim’ demiştim. Olmadı. Cihat Özegemen’in de acılarını, kırgınlıklarını, duygularını kendi sesiyle aktaramadım. Sözleşmiştik, yazacaktım. Konuşamayacak denli hastaydı. Hastaneye yatıp, tedavi görme planları yapıyordu. “Haberleşelim, hastaneye yatmadan önce konuşuruz” demişti, evinde ziyaret ettiğimizde. Belindeki kayma rahat oturmasını engelliyor, sık sık ayağa kalkıp rahatlaması gerekiyordu. Uzun süredir kapısını kimsenin çalmadığını, ziyaretine “bir-iki dost dışında” pek kimsenin gelmediğini öğrenmiştim. Ece Ayhan’ın onunla ‘körlük, karanlık, alacakaranlık’ üzerine yaptığı söyleşiyi götürmüştüm yanımda, birlikte okumuştuk. “Bak neler söylemiş Ece” demişti. “Sıkı şairdir.” Geç tanımalarımdan birini daha yaşıyor, utanıyordum onu dinlerken. İlk görüşmemizdi, uzunca bir süre yıllar öncesinin İstanbul’unu konuşuyoruz. İlk gençliğinin Üsküdar’ını, Kadıköy’ünü, Fenerbahçe ve Kalamış’ını anlatıyor. Üsküdar, Toygartepe’de doğmuş. İlk gençliği ‘garip, sınırda’ insanların yaşadığı Üsküdar’da geçmiş, daha sonra Kadıköy’e yerleşmişler.
Benim şiirlerinden, öykülerinden, resimlerinden, dinlediğim yaşam öykülerinden tanıdığım, sevdiğim hemen herkesle dostluklar, arkadaşlıklar yaşamış. Sait Faik’ten söz ediyoruz, sonra Orhan Veli’den, Necip Fazıl’dan, Neyzen Tevfik’ten, Nâzım Hikmet’ten konuşuyoruz. “Necip Fazıl sonradan çok değişti” diyor. Nâzım Hikmet’le sık karşılaşırlarmış. “Nâzım Hikmet her zamanki gibi sakıncalı. Yine sıkıntılı bir dönemdi. TKP’lilere karşı tutuklamalar, aramalar oluyordu. Bende de Nâzım’ın imzalı kitapları var. Evlere baskınlar oluyordu, çekindim; bahçede keçilerin yaşadığı bir kulübe vardı, bazı kitaplarla birlikte onun kitaplarını da oraya koydum. Daha sonra baktık ki keçiler kitapları yemiş. Nâzım’la karşılaştığımda bunu anlattım. O da bana ‘desene keçiler de komünist oldu’ demişti.” Onlarca sanatçıyla onlarca anı. Sehpanın üzerinde duran fotoğraf albümleriyle ilgileniyor, bakmak için izin istiyorum. İki ayrı albüm; birine kızının, diğerine oğlunun bebekliklerinden bu yana çekilen çoğu siyah-beyaz fotoğraflarını özenle yerleştirmiş. “Benim fotoğraflarım yukarıda, bir dahaki gelişinde şiirlerimi de indiririm.” Yukarı dediği, salonun asma katı. Kendisiyle ilgili her şey -kitaplar, notlarını yazdığı defterler, dergiler, yazdığı şiirler- asma kattaydı. Uygun bir zamanda bana göstermek istediği şeyleri indirecekti.
Cihat Özegemen’in 2-3 yıllık uğraşı sonucu yaptığı 3.30X1.40 boyutlarındaki Hacı Bayram Veli soyağacı tablosu Sadberk Hanım Müzesi’ndeymiş. Bu tablo Vehbi Koç ve Erengül ailelerini de kapsıyormuş. Fakat yine de devletin kurumları, düzenledikleri Asya-Avrupa bienaline bu ‘tuhaf ressamı’ çağırmıyordu. Çeyrek asır resim yapan Cihat Bey akademide mimarlık eğitimi görürken resim atölyelerinden çıkmazmış. Hocaları “sana iki diploma birden veremeyiz” diye takılırlarmış ona. Gerçeküstücü ressam, gerçeküstücü şiirler de yazar.
“Otuz yıldır şiir yazıyorum. Gerçeküstücü Üsküdar şiirleri yazdım.” Neden yayımlamadınız diye sorduğumda, “ben ressamım, kimsenin önüne geçmek istemedim. Çok iyi şairler vardı, onların alanına girmek olmazdı,” demişti. Okuyamadım şiirlerini. Umarım gün gelir okurlar bu şiirlere ulaşır.
Salonda ve balkonda yan yana istiflenmiş resimlerini inceliyorum. “Matematik, geometri çok önemli” diyor. “Her şey matematik. Bunu bilmiyorsan resmin de, şiirin de, öykün de eksik kalır.” Zaman epey ilerlemiş, konudan konuya birçok şeyi konuştuğumuz, beni İstanbul’un o büyülü yıllarında kendi delikanlılığıyla yolculuğa çıkaran, Sait Faik’ten Nazım Hikmet’e birçok ölümsüz ustayla buluşturan Cihat abinin uyku saatini bir hayli geçirmiştik. İzin isteyip, daha sonraki zamanlarda uzun sohbetleri, dostluğu yaşamak dileğiyle ayrılmıştım yanından. Gerçeküstücü ressam Cihat Özegemen bir gece yattığı uykusundan uyanamamıştı.
Bazı insanlar kendine sürgündür, tutkuları vardır. Unutulmak, tanınmamak, pazarlarda yer almamak gibi ‘durumlarla’ ilgilenmezler. Diğerleri de onların son durumlarını bilmez. Yaptıkları işler tuhaf bulunur, oysa benzerleri dünyanın unutulmazları arasındadır. Onlarsa pazarın gerekli ilişkilerini kurmadıklarından yok sayılırlar. Söyledikleri sözlerle, ilişkileriyle değil, yaptıkları işlerle iddialıdırlar ve kimse asla ve asla onların tarihte kalmalarını önleyemez. Dünyalarının yok edilmesinin verdiği acı ve kırgınlıkla aykırı olmanın, sınırda yaşamış olmanın duyarlı, hüzünlü seyrini sürdürürler.Yaşamı boyunca birçok eser üretenCihat Özegemen 1993 yılında aramızdan ayrılır.
- Düşen yapraklar (1) 27 Mart 2024 04:15
- Nihat Ziyalan: Yılmaz Güney’in kan kardeşi, filmlerin kötü, gönlümüzün ve edebiyatın iyi insanı (2) 13 Mart 2024 04:20
- Nihat Ziyalan: Yılmaz Güney’in kan kardeşi, filmlerin kötü, gönlümüzün ve edebiyatın iyi insanı (1) 06 Mart 2024 04:15
- Bilal İnci: Zalim, gaddar, acımasız kötü adam 28 Şubat 2024 04:20
- Geleneksel Türk tiyatrosunun son temsilcisi: İsmail Dümbüllü 21 Şubat 2024 04:00
- Atatürk, ‘Ben Bir İnkılap Çocuğuyum’ filmi ve Münir Hayri Egeli (3) 14 Şubat 2024 04:15
- Atatürk, “Ben Bir İnkılap Çocuğuyum” filmi ve Münir Hayri Egeli (2) 09 Şubat 2024 04:20
- Atatürk, ‘Ben Bir İnkılap Çocuğuyum’ filmi ve Münir Hayri Egeli (1) 04 Şubat 2024 04:35
- Jönlükten kötü adamlığa bir sinema sevdalısı: Hüseyin Peyda 28 Ocak 2024 04:33
- Şerafettin Kaya: Ben İyi Biri Olmadan Önce 21 Ocak 2024 05:10
- Yeşilçam’ın Çınarları (6): Vedat Örfi Bengü: ‘Mısır’da sinemayı kuran Türk’ 14 Ocak 2024 04:43
- Yeşilçam’ın Çınarları (4): Aziz Basmacı, Vahi Öz 07 Ocak 2024 04:04