Yalan dolan meselesi (1)
Fotoğraf: Envato
Kirvem,
Neredeyse hemen her gün Diyarbakır diyarlarının meşhur Çermik Sakız’ı gibi çiğneye çiğneye eninde sonunda dilimizde bir nevi pelesenge dönüşen kimi yalanlarla giderek daha fazla haşir neşir olmaya başladık!
İçeriğine zerre kadar inanmadığımız halde yine de bu yalanlarla bir taraftan koyun koyuna yatarken, diğer yandan da “manda yuva yapmış söğüt dalına, yavrusunu sinek kapmış gördün mü” veya “fili yuttu bir yılan, bu da mı yalan” gibi, hani atsan atılmaz, satsan satılmaz, bit pazarına götürsen beş para etmez babındaki bu tür yalanları birbirinin ardından sıralayıp duruyoruz...
Nitekim kimi şarkılarda dillendirilen, “ölümden başkası yalan” gerçeğine rağmen yine de bu yalanlarla avunmayı huy edindik, ediniyoruz ama aynı zamanda da atalarımızdan miras kalan “yalancının mumu yatsıya kadar yanar” deyimini kulak ardı etmek nedense hem işimize geliyor, hem de “fıtrat”ımıza tam anlamıyla uyuyor!
Mesela şu ya da bu nedenlerle madden veya manen başımız sıkıştığında, daha da doğrusu şu veya bu gerekçelerle attığımız adımların geri teptiğini; pergel, iletki, gönye, cetvel, şakül, endaze kullanmadan sallapati hesaplarla yola çıktıktan sonra ister istemez çuvallayınca, o zaman da gelsin yeni bir yalan, gitsin eskisi!
İktidar koltuğunda kurulup oturduktan sonra işimiz gücümüz “sokaktaki adam” diyerek bir bakıma bu yeni yetme “subliminal” ifade tarzıyla sanki küçümsediğimiz vatandaşlarımıza; neredeyse hemen her konuda “müreffeh” bir yaşam, keza bilmem kaç mumluk pırıl pırıl aydınlık bir gelecek pazarlayıp, dolayısıyla “hayal tacirliği’ne soyunup, akabinde de tıpkı yan yana dizili asker bavulları misali sayısızca “danışman”, işinin ehli “uzman” kadrolarla masa başında yaptığımız hesaplar tam da şu günlerdeki gibi çarşıya, pazara uymayınca, bu kez de suçlu olarak gitsin Ali, gelsin Veli kurnazlığına aleykümselam olsun...
Emme ve lakin olmuyor; sabah-akşam suya tirit laf ebeliği eşliğinde bıkıp usanmadan tekrarlayıp durduğumuz “aynı gemideyiz” masalı, Molla Nasrettin’in göle yoğurt çalma fantezisi gibi bir türlü “maya” tutmayıp, hatta tam aksine giderek su almaya başlayınca, önce feleğimizi şaşırıp sonra da ahlayıp vahlıyoruz nitekim!
Neden?
Nedeni haftaya yine bu köşede Kirvem!..
- Bitmeyen yazı* 05 Nisan 2022 00:14
- ‘Saltanat kayıkları’ meselesi 19 Mart 2022 23:23
- 'Ayıp' meselesi 12 Mart 2022 23:00
- ‘Yamuk beyinler’ meselesi 05 Mart 2022 21:31
- ‘İp ipullah sivri külah’ meselesi 26 Şubat 2022 23:05
- ‘Laklakiyat’ meselesi 19 Şubat 2022 20:45
- ‘Saz çalıp çığırmak’ meselesi 12 Şubat 2022 22:00
- ‘Demirkazık’ meselesi 05 Şubat 2022 23:20
- ‘Minik serçe’ meselesi 30 Ocak 2022 02:15
- ‘Enkaz’ meselesi 23 Ocak 2022 02:43
- ‘Rektifiye’ meselesi 16 Ocak 2022 03:40
- "Aç tavuk" meselesi 09 Ocak 2022 02:30