Eren Erdem, 'Ben de gizli tanık kurbanıyım' diyor
Fotoğraf: Envato
ABD’li rahip Brunson’un, gizli tanıkların aleyhindeki ifadelerini değiştirmelerinden sonra tahliye olması, bir delil icat etme yöntemi olarak baştan beri eleştirilen ‘gizli tanık’ uygulamasını yeniden tartışmaya açtı. Bu sürecin hemen ardından, eski CHP Milletvekili ve kapanan Karşı Gazetesi’nin genel yayın yönetmenliğini yürütmüş olan Eren Erdem’den Avukatı Onur Cingil aracılığıyla bir mesaj geldi.
Avukatının, başka bazı gazetecilere de göndermiş olduğunu belirttiği iki sayfalık notta Eren Erdem, kendisine sahip çıkılmamasından yakınıyor ve şöyle başlıyor: “Zannediyorum yıllardır yüz yüze baktığımız arkadaşlarımız ve ağabeylerimizin kafasında dosyamla ilgili soru işaretleri var.”
Öncelikle Eren Erdem’den bana hiçbir mektup ulaşmadığını belirteyim. Kendisiyle gazetecilik yaptığı dönemde hiç karşılaşmadık, milletvekili olduğu dönemden sonra yüz yüze geldik. Ancak gazetecilikten tutuklanmış biri hakkında yazmak için kişisel tanışıklık gerekmiyor. Eğer bir gazeteci hakkında mesleği kötüye kullandığına dair bilinen bir vaka yoksa, mesleki açısından ‘söz hakkı’ vardır.
Erdem’in mesajını okuduktan sonra, avukatından hem dosya ile ilgili kısa bir görüş istedim, hem de iddianameyi aldım.
34 sayfalık iddianameyi okudum, vakıf olmadığım Karşı dosyasına dair geriye dönük okumalar yaptım.
İddianamede Erden Erdem ile ilgili suçlamalar şöyle:
“a) FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmek,
b) Gizli tanığı deşifre etmek suretiyle gizliliğin ihlali,
c) Soruşturmanın gizliliğini ihlal etmek.”
Gizli tanığı deşifre etme suçlaması ayrıca ilginç. Zira bir kişi, haksız yere suçlandığını ve burada temel dayanak noktasının gizli tanık anlatımları olduğunu düşünüyorsa, yapması gereken şey, kendisini mahkum ettirmek üzere kullanıldığını düşündüğü kişiyi deşifre etmek yerine kuzu kuzu suçlamaları kabul ederek hücresinde gün saymak mıdır?
Eren Erdem, iddianamede ‘Ayçiçek’ kod adıyla geçen gizli tanığın, Karşı gazetesinin patronu Turan Ababey olduğunu söylüyor.
İnternette yaptığım aramada, kendisinin bunu zaten üç yıl önce açıkladığını ve haber sitelerinde de yer almaya devam ettiğini gördüm. Erdem bunu ifadesinde de söylüyor ve işin ilginç tarafı, iddianamede gizli tanığı deşifre etmekle suçlanarak bu kişinin Turan Ababey olduğu ve aslında bu dosyanın, gizliliği kalmamış bir ‘gizli tanık’ anlatımlarına dayandığı görülüyor.
Dosyada yer alan ve haber sitelerinde de halen duran Eren Erdem ile Turan Ababey arasındaki WhatsApp yazışmalarında Turan Ababey, Eren Erdem’in aleyhine konuşmaya zorlandığını ifade ediyor. Eren Erdem de, “O haberlerin nasıl yapıldığını sen bilmiyor musun? Polis muhabiri yaptı haberleri ve biz yayınladık. Usulsüz tek bir şey yoktu.” diyor. Bu konuşmada Turan Ababey de, “Çok zor durumdayım. Ne yapacağımı bilmiyorum. İmanımı kaybediyorum.” diyor. Ayrıca yine Ababey’in bir gazeteci ile yaptığı telefon görüşmesinde benzer ifadeleri var. Bunlar da hem dosyada yer alıyor, hem de internet ortamında kolaylıkla ulaşılabilir.
Ardından iddianamede de yer alan, Turan Ababey olduğu deşifre edilmiş olan ‘Gizli tanık Ayçiçek’in Eren Erdem ile ilgili şu suçlamalarına geliyoruz: “... Eren Erdem’in, gazetede cemaatin istediği haberleri oluşturmaya başladığını, hükümet aleyhine tapeler yayınladığını, Karşı Gazetesi’ne haberleri TUSKON’un danışman firmasından Yusuf isimli kişinin getirdiği..” Ayrıca kritik belgelerle ilgili olarak Eren Erdem’in, gazetenin sahibi Ababey’e, “Bunlar hükümeti düşürecek, Erdoğan’ı Lahey’de savaş suçlusu olarak yargılatacak belgeler, bunları yayınlarsak TUSKON size yardımcı olur, size yeteri kadar para verir, zengin olursun” dediği yine ‘gizli tanık Ayçiçek’in ifadeleri arasında yer alıyor.
Ancak bu ifadelerini destekleyici başka bir delile iddianamede rastlayamıyoruz.
Bir de iddianamede, gazete çalışanlarından bazılarının ifadelerinde Eren Erdem’in bazı kritik haberleri manşete taşımak için bilgisayarın başına oturduğu ve “Bu haber Erdoğan’ı Lahey’de savaş suçlusu olarak yargılatacak” dediği yer alıyor.
Bu durumda sormalıyız: Bu cümle bir haberle ilgili Eren Erdem’in duygusu dışında, tamamen bir ‘projeye’ bağlı olarak bunu yaptığını gösterir mi?
Bu cümle ile uyandırılmak istenen şüphe karşısında ise, ceza davalarında sıkça atıf yapılan, Dostoyevski’nin ‘Suç ve Ceza’ adlı romanındaki şu bölümü hatırlatabiliriz: “... bir İngiliz atasözü der ki: ‘Yüz tavşandan hiçbir zaman bir at meydana gelemeyeceği gibi, yüz şüpheden de hiçbir zaman bir delil meydana getirilemez!...”
Eren Erdem’in avukatı Onur Cingil ise, kendisinden aldığım görüşte Eren Erdem’in 4 aydır (bugün 118 gün oldu) haksız yere tutuklu olduğunu belirtiyor ve Eren Erdem’in 31 Ekim’de görülecek duruşmasında tahliye edilmesi gerektiğini ifade ediyor ve ekliyor: “Bizce dosya da çökmüş durumda. Bu hukuksuzluğa devam etmeleri daha da aciz duruma düşecekleri anlamına gelecektir.”
- Kürt meselesinde bir ihtimal daha olmalı 13 Aralık 2024 04:57
- Sınırımızdaki yeni Afganistan ve kaostan rant devşirmek 09 Aralık 2024 07:00
- Geniş atılan ağda çıkışı aramak... 02 Aralık 2024 06:55
- Türkiye zor bir değişimin ağır sancılarını yaşıyor 25 Kasım 2024 06:35
- Ebedi barış mümkün mü? 18 Kasım 2024 04:23
- İki güncel rapor eşliğinde Kürt meselesini tartışmaya devam 11 Kasım 2024 04:47
- 'Çöle çevirdikleri yere barış geldiğini söylüyorlar' 06 Kasım 2024 05:33
- Bir siyaset olarak 'terörle mücadele' 04 Kasım 2024 07:07
- Erdoğan’ın Mevlana vurgusunun hikmeti ne olabilir? 31 Ekim 2024 08:07
- Mayınlı bir süreç 28 Ekim 2024 05:10
- Yenidoğan çetesi: Çürümenin ekonomi politiği 21 Ekim 2024 05:00
- Barışa kapı açmak mı, süreci yönetmek mi? 14 Ekim 2024 05:00