28 Ekim 2018 00:40

Pervaneler, filler ve türlü türlü milli mücadeleler…

Pervaneler, filler ve türlü türlü milli mücadeleler…

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Pervane böceği girdi bu hafta eve. Helikopter böceği ya da yusufçuk da deniliyor. Sıcak lambaya yapışmasıyla meşhur. Geçmişte de mum ışığına uçup oracıkta can vermesi ile aşıklara benzetilmiş, çok şiire girmiş çok şarkıya söz olmuş bir hayvancık. Bence hayvanlar aleminin en aptalı.

Binlerce nesildir o ışığın sadece gözünü aldığını ve seni yakacağını nasıl öğrenemezsin? Kimler kimler evrimleşti, sen bir adım ileri gidemedin mi pervane böceği?

Hayvanlar aleminin en hafızasızı balıklar sanıyorduk meğer değilmiş.  Technion Teknoloji Enstitüsü, Japon balıklarını yemle şartlayıp yaptıkları deneyle hafızalarının 4-5 aya çıkabildiğini ispatlamışlar.

Somon balıklarının koku hafızası da aldıkları bir kokunun geometrik uzaydaki tam yerini, hatasıza yakın olarak hatırlamasını ve tekrar bulmasını sağlayabiliyormuş.

Balık bile binlerce yıllık "balık hafızalı" mitini yıktı da bir pervane böceği ışığın etrafından dolanmayı öğrenemedi.

Bizim gibi. Toplumsal hafızamız balıktan pervaneye doğru evriliyor sanki. Aynı ışığa, yanacağımızı bile bile koşuyoruz. Canan Kaftancıoğlu'nun 2016'daki yazısından alıntılıyorum:

 “Sağlıklı bellek demişken; “Hafıza-i beşer nisyan ile malüldür” sözünde ifade edildiği gibi bellek mekanizmalarında zamanla unutmaya dair bir işletim olduğu bilinen bir gerçek. Aksi durumda, olumlu ya da olumsuz yaşadığımız her deneyimin aynı canlılıkta belleklerimizde yer etmesinin insan beynine ve ruh sağlığına vereceği zarar aşikar. Ancak bireysel deneyimlerimizden öte toplumsal belleğimize yönelik kimi olaylara dair hatırlatma ve çözümlemelerin de sağlıklı birey ve toplum oluşmasındaki rolü tartışmasız.

Yaşadığımız topraklarda kimi yaşanmışlıkları unutma ve bir devlet politikası olarak unutturma çabası, toplumun ve devlet aygıtının vazgeçemeyeceği mekanizmalardan. Çünkü olayları çözümlemek, yüzleşmek ve elbette yüzleşmenin bir sonucu olarak gereğini yerine getirmek muktedirin işine gelmeyecektir. İktidarlarını devam ettirebilmenin önemli aygıtlarından biridir belleklerimizi esir almak ve istediği gibi yapılandırmak. Muktedir kendisine karşı olanın fiziksel olarak yok edilmesinin yanında, belleklerden silinmesinin de önemli olduğunun farkındadır. Bu yüzden başta eğitim olmak üzere medyasıyla, yasaklarıyla, oluşturduğu balon gündemleriyle bütün enstrümanlarını kullanır belleklerimizi esir almak için.”

Bu yazı yazılalı 2 sene olmuş, bugün de aynı derecede geçerli. O tarihlerde, kandırıldık diye af dileyip halkı birlikte mücadeleye çağıran iktidar, bugün ancak 5-6 yaşındaki çocuktan başkasının kandırılamayacağını buyuruyor. Hayatımız paradokslar içinde şaşkınlaşarak, çelişkilerin derinliğini ispatlamanın yorgunluğunda, hamasi söylemlerin, tenkit ve azarların ağırlığı altında geçiyor.

Her şeyi çok abartılı ve abes yaşamaya başladık. Sade bir vatandaş olarak da sırtımızdaki yük hiç bu kadar büyük ve ağır olmamıştı. Her şeyle mücadele bizim vazifemiz oluyor. Hayatın her alanı aniden milli bir mücadeleye dönüşüyor. Daha önce kendi imkanlarımızla, kendimizi ayakta tutabilmek için enflasyonla yaşamaya çalışırken şu an milli ve topyekün bir mücadele olarak logosuyla, kampanyasıyla, web sitesiyle seferberlik var. Amerika, İsrail, Rusya, Katar, Suriye, Almanya, Hollanda, Suudi dış ilişkilere göre bizim de vatandaş olarak bir tepki vermemiz icap ediyor. Genelde yanlış bina olsa da büyükelçilik önü boykotlar, Trump'a karşı turp sıkmalar, taksidi bitmemiş telefonlara çekiçle dalmalar, İsrail için kola dökmeler, gözdağı için portakal doğramalar derken bize ne oluyor? Politik olmak teriminden anlaşılan bu mu? İktidar yanında, her çağrıda sokağa çıkmamız, birer Rambo'ya dönüşmemiz, kaplan tutmamız, timsah dövmemiz gerekiyor. Ekonomiyi döndürmek için para harcamamız, yeri gelince kefen paramızı yastık altından çıkarıp bankaya yatırmamız, altını bozmamız, altını bozmayıp bankaya yatırmamız, bazen kredi almamız bazen dolar satmamız ve asgari ücrete karşı artiz artiz konuşmamamız gerekiyor.

Vasat bir yaşamı tercih etme şansımız yok. Ömrümüzün şu döneminin her bir sair gününü milli mücadele içinde geçiriyoruz bir şekil.

Bu yeni milli mücadeleler, toplumsal hafızamızı karıştırmaya yarıyor. Yeni düşmanlarla yepyeni kurtuluş savaşlarına giriyoruz ki Elif'in kağnısı ile küçük esnafın etiketine koyduğu "Yerli Üretim" ve "Enflasyonla Topyekün Mücadele" logoları aynı potaya girsin.

Pervaneyle başlamıştım yazıya, fil ile bitireceğim: filler dünyanın en büyük beynine sahip hayvanlar, beyin ağırlıkları tam 5 kilogram. İnsan beyninde 86 milyar nöron var, fillerde 257 milyar nöron.

Bu sebeple bir fil, yaşadığı iyi ve kötü tecrübeyi, dostunu ve düşmanını ölene kadar unutmaz.

Gücün ışığına koşup patır patır yere dökülmekten ve bunu romantikleştirmek için aşka benzetmektense, bir fil hafızası ve korkulan öfkesi ile yaşamayı tercih ederim.

Hafızanızda dursun: yarın 29 Ekim, Cumhuriyet'in ilanının 95. yıl dönümü.

Emekli Tümgeneral Celal Erikan’ın ve Alptekin Müderrisoğlu’nun yaptığı hesaplamalara göre, Batı Cephesi’nin zayiatı 8.274 ölü, 30.433 yaralı, 9.991 kayıp, 2.245 esir. Sabahattin Selek’e göre Doğu Cephesi’nde  KâzımKarabekir’in 18.491 kişilik 15. Kolordusu’nun kaybı ise 46 ölü, 76 yaralı. Ayrıca Ege’de ve Güney’de yerel direniş güçleri ‘sivil’ olarak kaydedildiği için Genelkurmay’ın sayılarına dahil değil.

Hayat mücadelenizde gerçek amaçlar, sonunda barışa, adalete, huzura açılan kapılar dilerim. İyi pazarlar, sağlam hafızalar...

NOT: Kader Çeşmecioğlu’nun 1975-1985 yılları Devrimci Yol Hareketi kadınlarını anlattığı “Ateşe Uçan Pervaneler” kitabını pervaneler hususunda tenzih ederim. Okumanızı tavsiye ederim.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa