Andımız meselesi (1)
Fotoğraf: Envato
Kirvem,
Bir zamanlar ilkokul çağındaki bebelerimize doğru dürüst kalem tutmayı, okuma yazmayı veya sayı saymayı henüz öğretmeden bunun yerine öncelikle “andımız” adlı bir yemin metnini ezberletip, böylece başlattığımız “milli eğitim” seferberliğiyle yıllarca yolumuza devam ettiğimiz malum...
İlkokul sıralarından itibaren bir türlü rayına oturtamadığımız “milli eğitim” ya da namı diğeriyle “talim terbiye” sistemimiz tıpkı çağanoz misali yalpalayıp dururken, öte taraftan çocuklarımızın yanı sıra, keza gençlerimizin istikbalini de “andımız” tekerlemesiyle sağlama aldık çok şükür!
Her sabah papağan gibi tekrarlayıp durduğumuz andımız sayesinde önce Türk, akabinde de doğru ve çalışkan olduğumuzu, küçüklerimizi sevip büyüklerimize saygı duymanın erdemini avaz avaz bağırıp vurgularken, aynı zamanda da milletimizi, yurdumuzu özümüzden çok sevmekle yetinmeyip, buna ilaveten ayrıca ülkümüzün temel taşını da yükselip, ileri gitmekle belirleyip, nihayetinde de varlığımızı Türk varlığına armağan etmenin mutluluğunu yaşadık...
Sonra?..
Sonra zamanla bu yemin metnini hafif yollu fırça darbeleriyle onarıp, dolayısıyla cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Atatürk’ün gösterdiği hedefe doğru durmadan yürüyeceğimizin altını da sabit kalemle çizip, böylece sen sağ ben selamet yolumuza devam ettik...
Andımız doğrultusunda ulusça attığımız her adımla birlikte muasır medeniyetin kapılarını eninde sonunda aralayacağımıza dair inancımızı tazeleyip dururken, öte yandan da memleket sathında şu veya bu nedenlerle içine saplanıp kaldığımız kimi sorunlarımızın genelde aynı minvalde devam ettiğini gördükçe bu kez de sağımızda solumuzda, kısacası çevremizde fırdolayı cirit atan cinler, hainler aramayı sürdürdük...
Daha sonra?..
Daha sonra şişeler içindeki cinleri, sütreler gerisinde sipere yatmış hainleri tepelemek için seneler senesi ant içtik ama geriye dönüp baktığımızda irili ufaklı bilumum meselelerimizin halli için sadece bir arpa boyu yol aldığımızı, en önemlisi de andımızda tekrarlayıp durduğumuz çalışkanlık konusunda yeterince çaba harcamadığımızı geç de olsa anlayınca, evvelemirde andımızı rafa kaldırıp sorunlarımızı kolayca bertaraf etmeye kalkıştık...
Olmadı, olmadı zira içi, içeriği kof cevizleri andıran şu veya bu baptaki antlarla, keza dönüp dolaşıp nihayetinde “dindar ve kindar nesiller” yetiştirmekten yana bulduğumuz dahiyane ‘formül”lerle ülkemizi “Nurlu Ufuklar”a doğru taşımak için yemin billah ederken sen şu kör şeytanın işine bak ki, tam da şu günlerde ani bir tornistanla sil baştan andımızın hortlamasıyla hani mil pardon durduk yere bir çuval inciri bilmem ne yaptık...
Öyleyse?
Öyleyse otuz iki kısım tekmili birden sürüp giden bu filmin devamı, haftaya yine bu açık hava sinemasında Kirvem!
- Bitmeyen yazı* 05 Nisan 2022 00:14
- ‘Saltanat kayıkları’ meselesi 19 Mart 2022 23:23
- 'Ayıp' meselesi 12 Mart 2022 23:00
- ‘Yamuk beyinler’ meselesi 05 Mart 2022 21:31
- ‘İp ipullah sivri külah’ meselesi 26 Şubat 2022 23:05
- ‘Laklakiyat’ meselesi 19 Şubat 2022 20:45
- ‘Saz çalıp çığırmak’ meselesi 12 Şubat 2022 22:00
- ‘Demirkazık’ meselesi 05 Şubat 2022 23:20
- ‘Minik serçe’ meselesi 30 Ocak 2022 02:15
- ‘Enkaz’ meselesi 23 Ocak 2022 02:43
- ‘Rektifiye’ meselesi 16 Ocak 2022 03:40
- "Aç tavuk" meselesi 09 Ocak 2022 02:30