28 Ekim 2018 00:45

Sömürülmekten daha kötüsü yok sayılmak

Sömürülmekten daha kötüsü yok sayılmak

Fotoğraf: Envato

Paylaş

90’larda küreselleşme karşıtı hareketlerin en çarpıcı sloganlarından biriydi başlıktaki, kapitalizm sizi iliklerinize kadar sömürürdü buna direnmenin, acı sonuçlarıyla birlikte bilinen pratikleri hatta kimi şanlı zaferleri vardı ama yok sayılmak o en savunmasız bırakandı.

“Sürgündeki akademisyenler, aynı zamanda  kendi ülkelerinde bugüne kadar edindikleri tecrübe ve kıdemin, yabancı bir ülkede hiçleştiğini de görmektedirler. Üstelik akademik vasıflarından ziyade, ‘ risk altında akademisyen’ etiketi doğrultusunda muamele gördüklerini hissetmek, çoğu kişi için yaralayıcı bir şeydir.” (Aslı Vatansever, “Sürgün Hükmünde Kararname, Göçebelik, Güvencesizlik ve Özneleşme”, s.431)

“Her şeyimi, 20 senelik kariyerimi, evimi ve bütün hayatımı bir gecede kaybetmiştim. Kolumun altında Amerika’ya götürdüğüm kedim ve bir valizlik eşyayla ortada kalmış bir evsizdim ben artık…” (Maya Arakon, “Benim Bir Evim Vardı”, s.478)

“…hiçbir sebep gösterilmeden, herhangi bir yazıyla tebliğ edilmeden, 5 Temmuz 1995’te Çukurova Devlet Senfoni Orkestrasında keman sanatçısı olarak göreve başladığım, daha sonra Bursa Bölge Devlet Senfoni Orkestrasında devam ettiğim, dönem dönem idarecilik de yaptığım onca emeğim olan bu kurumlardan 7 Şubat 2017’de 686 sayılı KHK ile atılmıştım. Bir kemancı olarak artık devletin bekası için nasıl bir tehlike oluşturmuşum gerçekten bilmiyorum.” (Filiz Özsoy, “Kod Adım Teyze”, s.198)

“Bank Patagonya’daki hesap hareketlerim sorulmuştur. Ben de banka hesabını kurumsal olarak yapılan bir anlaşma ile açtıranın Üniversite olduğunu ve yemekhanede yemek yiyebilmek, belediye otobüslerine binebilmek vb için mecburen para yatırdığımı ve de ENGELLİ OLMAM sebebi ile bankanın şubesi önünde erişime açık park yeri olmasının sağladığı kullanım kolaylığı nedeni ile zaman zaman sınırlı miktarlarda nakit para da yatırdığımı izah ettim.” (Bayram Erzurumluoğlu, “Olağanüstü Hal’de Mütegallibeye Eğilmeden, Pes etmeden, Dimdik Yaşamak”, s.63)

Alıntılar Kemal İnal, Efe Beşler ve Batur Talu’nu editörlüğünü yaptığı OHAL’de Hayat KHK’liler Konuşuyor adlı kitaptan. 15 Temmuz darbe girişiminden beş gün sonra ilan edilen Olağanüstü Hal döneminde yaklaşık 130 bin kişi, çoğunluğu bir cuma gece yarısı yayımlanan kanun hükmünde kararnamelerle ihraç edildi.

Çoğunluk neden ihraç edildiğini bilmiyor, yalnızca tahmin yürütüyor

Uluslararası Af Örgütü KHK’larla ihraç süreciyle ilgili ikinci raporunu yayımladı, bu kez Ocak 2017’de kurulan Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu’nun inceleme usüllerine ve bazı kararlarına odaklanılmış. Rapora göre ihraç edilenlerden yaklaşık dört bin kişi işe iade edilmiş, dolayısıyla Komisyon’a başvuruların  yaklaşık iki bini işe iade gerekçesiyle reddedilmiş. Eylül 15 itibariyle başvuru süresi dolan Komisyon’a 125 bin kişi başvurmuş, bunlardan 36 bini karara bağlanmış, 84 bin kişi yanıt bekliyor, değerlendirmelerin iki yıl içinde sonuçlanması hedefleniyor. Değerlendirilmeye alınan başvurulardan 31 bin 700’ü reddedilmiş. Gerekçeler ortalama yedi sayfadan oluşuyor beş sayfası örgütlerin tanıtımı 1.5 sayfası esas gerekçe ama suçlamalar muğlak. Komisyon yalnızca 2.300 başvuru sahibinin lehinde karar vermiş. Komisyon’un lehte karar vermesi her şeyin çözüldüğü anlamınagelmiyor, idari soruşturma ile atılma riski devam ediyor. Malum devlet kendi atadıklarına da güvenmeyebiliyor.

Red kararı alanlar idare mahkemelerine başvurabiliyor ancak oradan da aksi yönde bir karar çıkması beklenmiyor. Bank Asya’da hesabı bulunduğu gerekçesiyle atılanlar için kerteriz 25 Aralık 2013, fakat yukarıda alıntılandığı gibi üniversitenin yaptığı kurumsal bir anlaşma ya da önceden otomatik ödeme talimatı verilen bir fatura kurtarıcı olmuyor çünkü nedenler önemsiz, her şey keyfi. İnsanlar neyle suçlandıklarını bilmedikleri için itirazlarını da çok genel geçer ifadelerle dile getirebiliyor.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin ihraç edilen öğretmen Gökhan Köksal’ın başvurusunu iç hukuk yolunu tüketmemiş olması nedeniyle kabul edilemez bulması hükümetin elini epey güçlendirmiş görünüyor.Hükümetlerin, AİHM’in ikiyüzlü tutumları malum ancak ülke içinde krizin her boyutu tartışılırken 33.500’ün üzerinde öğretmen, 31.500 polis memuru, 13.000 asker, 7.000 sağlık çalışanı ve 6.000 akademisyenin aileleriyle birlikte işgücünden dışlanması, kayıt dışı ekonomiye yönlendirilmesi ya da sürgün hayatı yaşamasının maliyeti hiç tartışılmıyor. Hep birlikte çalışırsak krizi aşarız/hep birlikte direnirsek yeni bir gelecek kurarız tahayyüllerinin içinde ihraç edilenler ekonomi ve siyaset için ‘yok sayılan’ kategorisinde. OHAL Komisyonu’nun bir iç hukuk yolu değil bu toplumsal tecritin sürmesi için oyalama aracı olduğunu açıkça dile getirmek, suçlamanın belli olduğu bir yargılama talep etmek darbe ya da Cemaat karşıtlığından taviz vermeyi gerektirmiyor aksine seçici bir alicenaplıktan çok daha tutarlı bir duruş.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa