Herkesin görüşünü söylemede ‘mutabakat’a vardığı bir zirve!
Fotoğraf: Envato
Yaklaşık yedi yıldan beri süren “Suriye iç savaşı” ve “Suriye krizine siyasi bir çözüm bulma” görüşmeleri, “Cenevre görüşmeleri” ve “Astana görüşmeleri” olarak iki ayrı zeminde yapılıyor.
Cenevre’deki görüşmelerin batılı emperyalistler ve onların yakın işbirlikçilerinin ağırlığına karşın “Astana görüşmeleri”nin ise Rusya ağırlığında sürmesi, bu görüşmeleri, “iki ayrı çözümün” tartışıldığı, birbiriyle rekabet içindeki görüşmeler özelliği de kazandırdı.
“Suriye iç savaşı”nın ilk yıllarında “IŞİD’e karşı mücadele koalisyonu” güçlerinin katıldığı, geniş bir koalisyonunun oluşturduğu “Cenevre görüşmeleri”, yıllar içinde etkisizleşirken, Suriye savaşında etkili ve dolaysız bir role sahip olan İran, Rusya, Türkiye’nin oluşturduğu “Astana görüşmeleri”ne bağlı yapılan zirveler; iç savaşın daha sıcak sorunları üstünde çalışan “zirveler” olarak şekillendi.
“Astana görüşmeleri” ile uzlaşmanın devamı olarak yapılan “zirvelerin” bir özelliği de resmen olamasa da; Türkiye’nin rejime karşı savaşan cihadist grupların, İran’ın Hizbullah ve rejim yanlısı silahlı grupların, Rusya’nın ise daha çok Suriye rejimini sözcülüğünü de yapmalarıydı. Burada Suriye’de “sahada” olup da zirvede temsil edilmeyen ise Suriye’de geniş bir bölgeyi denetledikleri halde, Türkiye tarafından terörist görülen PYD-YPG-SDG idi.
ABD VE İRAN’IN OLMADIĞI BİR ZİRVE
Önceki gün İstanbul’da toplanan Rusya-Almanya-Fransa-Türkiye Zirvesi; Cenevre ve Astana’daki çabaları birleştirme amacını da taşıyan bir zirve olarak tasarlanmıştı.
Eğer İstanbul’daki dörtlü zirve, kimi yorumcuların iddia ettiği gibi, ABD’nin dışlandığı (buna karşılık İran’ın da dışlandığı) bir zirve toplamayı amaçlayan Putin’in bir girişimiyse, ABD’nin olmadığı ama Fransa ve Almanya’nın katıldığı bir toplantı Putin‘in bir başarısı olarak görülebilir. Elbette burada Suriye sahasındaki durum ve Trump’ın Ortadoğu’daki girişimleri, özellikle de İran ambargosu konusunda Fransa ve Almanya’nın hoşnutsuzluğu dikkate alındığında, Fransa’nın ve Almanya’nın tutumunda ABD karşıtı bir jestin olduğu da inkar edilemezdir.
Ama bundan Fransa ve Almanya’nın ABD’siz bölgede Rusya ile ortak adımlar atacağını çıkarmak, herhalde, bir jestten abartılı sonuçlar çıkarmak olur.
Nitekim, Macron ve Merkel, Suriye’de siyasi bir çözümden söz ederken, dörtlü zirveye katılan ülkelerin dışındaki güçlere, özellikle Amerika’nın önemine dikkat çekerek, bu jestin sadece mesaj amaçlı olduğunu da göstermiş oldular.
DÖRTLÜ NEYDE ‘MUTABAKAT’A VARDI?
Kuşkusuz ki dörtlü “İstanbul Zirvesi”, bizim medyada dün, “Erdoğan’ın yeni bir başarısı”, “Dörtlü mutabakat zirvesi” olarak duyuruldu. Ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın zirve sonrasındaki konuşması, “Fırat’ın doğusunu” hedef gösteren mesajları öne çıkarıldı.
Ancak, “Astana görüşmeleri”ne bağlı olarak toplanan zirvelerde; her zirveden sonra ortak bildirilerde “tam mutabakat” demek, ama gerçekte, her ülkenin kendi bilinen görüşlerini kamuoyuna deklare ettiği biçim “diplomatik bir gelenek” oldu!
İstanbul Zirvesi de, benzer biçimde; her liderin kendi görüşlerini sanki ortak görüşmüş gibi ifade etmeye özen gösterdikleri açıklamalarla sona erdi.
Peki, bu dört lider, “Suriye krizinin çözümünü kolaylaştıracak ‘yeni bir tutum’ üstünde anlaşmaya vardılar mı?” denirse; buna evet demek çok zor.
Nitekim, dörtlü zirvede;
- İdlib’de kitlesel bir göçe neden olacak girişimlerden kaçınılması, bu konuda Türkiye ve Rusya’nın “Soçi Zirvesi”nde uzlaştıkları girişimlerin desteklenmesi,
- BM’nin terörist ilan ettiği IŞİD, El Kaide ve bağlantılı terör örgütlerine karşı mücadelenin sürdürülmesi,
- “BM gözetiminde, en yüksek uluslararası şeffaflık ile hesap verilebilirlik standartlarına uygun olarak, diaspora mensupları da dahil seçime katılma hakkına sahip tüm Suriyelilerin katılımıyla düzenlenecek serbest ve adil seçimlerin zeminini oluşturmak üzere Suriye’de anayasal reformu gerçekleştirecek Anayasa Komitesi’nin Cenevre’de kurulması”nda ortak bir karara varıldı.
Ama sadece bu kadar!
ÖNCEKİ ZİRVELERİ AŞMAYAN BİR ZİRVE!
Burada “Anayasa Komitesinin kurulması” önemli bir karar gibi görünüyorsa da gerçekte böyle bir kararın 10 ay önce Cenevre’de alındığı, ama bu konuda bir adım atılmadığı dikkate alındığında “İstanbul zirvesi”nde alınan bu kararın da zirveyi kurtaracak önemde olmadığı da görülür.
Nitekim zirve toplantısı sonrasında Putin, Suriye’deki rejime “Suriye Arap Cumhuriyeti” denmesini isterken Macron ve Merkel “çözüm sürecinde rejimin değil BM’nin inisiyatif almasını”, istediler. Erdoğan ise asıl vurgusunu, BM’nin terörist kabul etmediği PYD ve SDG’nin terörist olduğuna onlara karşı da mücadele edilmesi gerektiğine yaptı.
Kısacası önceki sayısını artık bilemediğimiz kadar çok zirveler gibi İstanbul zirvesi de, “Suriye krizine çözüm bulmak”tan çok her ülkenin kendi Suriye ve bölge politikasına dayanak sağlamayı esas alan, kimi ülke ve merkezlere mesaj vermeyi aşmayan zirvelerden birisi oldu.
Bu yüzden yandaş ve yancı medya ve AKP propagandası ne derse desin, dörtlü zirve de, sahada bir ilerlemeye yol açmayan pek çok zirveden birisi olmayı aşmayan karalarıyla, tarihe geçecek.
Elbette bugün tarihini yazacak olanlar, kayda değer bir şey bulabilirlerse!
- 2025 yılı emek yılı olacağını gösteren önemli işaretlerle başladı 12 Ocak 2025 04:53
- Tartışmalar "Sadece Türkiye’nin Kürt sorununun demokratik çözümü" kapsamını aşıyor 05 Ocak 2025 04:58
- 2025'in emek, barış ve özgürlük yılı olması dileği ile... 31 Aralık 2024 06:59
- Ülkemiz işçi emekçileri 2025'i emek yılı yapacak güce ve deneyime sahiptir! 28 Aralık 2024 06:16
- Asgari ücretli işçinin grev hakkıyla da donatılmış yeni bir mekanizma talebiyle mücadeleye! 24 Aralık 2024 16:44
- Son iki haftada oluşan Suriye haritası neyi gösteriyor? 12 Aralık 2024 04:45
- Asgari ücret miktarı, AÜTK'ye bırakılamayacak kadar ciddi ve önemli taleptir! 08 Aralık 2024 04:44
- Suriye'de çıkar peşindeki herkes operasyonun içinde ama kimse rolünü kabul etmiyor 05 Aralık 2024 06:45
- Eğer ‘Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiç birimiz’se... 01 Aralık 2024 04:54
- İşçilerin özelleştirmeye karşı cepheden ‘hayır’ demekten başka bir seçeneği yok! 27 Kasım 2024 06:55
- Tek adam yönetiminin ülkeyi nereye getirdiğinin bir haftaya sığan fotoğrafıdır! 24 Kasım 2024 04:47
- Bakan Tekin ve arkasındakiler laikliğe cepheden savaş açan bir konumdadır! 21 Kasım 2024 04:52