1 Kasım 2018

Vekalet savaşında ‘İdlip’e ne olacak?’ eşiği

Geçtiğimiz hafta İstanbul’da Türkiye, Rusya, Almanya ve Fransa’nın katılımı ile bir Suriye zirvesi gerçekleşti.

Zirveden Suriye’deki sürece dair dönüm noktası sayılabilecek hamle beklentisi gibi sonuçlar çıkmadı. Ancak zirve birkaç nokta itibariyle dikkat çekiciydi.

Bilindiği gibi bölgenin yeniden dizaynı, Suriye’de rejim değişikliği gibi hedeflerle girişilen vekalet savaşı beklenmedik birçok sonuç yarattı. Savaşa taraf olan ülkeler açısından şimdilerde en önemli sorun Suriye’de bir rejim değişikliğinden çok mevcut mültecilerin geri gönderilmesi ve yeni mülteci akınlarının önüne geçilmesi.

Bu çerçevede gerek zirve gündeminden ve gerekse sonrasında yapılan açıklamalardan anlaşıldığı gibi İdlip hala büyük tehlike arz ediyor.

Suriye ordusunun Rusya desteği ile İdlip’e yönelik bir askeri operasyona girişmesinin “kabul edilemez olduğu” veya “insani açıdan korkunç sonuçlar yaratacağı” benzeri açıklamaları mülteci sorunu başlığı altında değerlendirmek yanlış olmaz.

İdlip’teki silahlı gruplara ilişkin açıklamalarda ‘terörist’ ifadesinin kullanılması yakın zamana kadar aynı çevrelerden yapılan açıklamalarla ve bugün terörist olarak adlandırılan gruplara verilen desteklerle karşılaştırıldığında dikkat çekici bir değişiklik olarak ortaya çıkıyor.

Ancak bu söylem değişikliği İdlip’te Soçi anlaşması ile sağlanan sürecin kalıcı olmasını sağlamaya çalışmaya engel değil. Sonuçta İdlip, yaklaşık 20 bini farklı milletlerden olmak üzere on binlerce cihatçının ve bir o kadar silahlı grubun toplandığı yer. Hiçbir ülke kendi cihatçısının geri dönmesini veya yıllarca silah ve finansal dahil her türlü desteği verdiği silahlı grupların dönüp başına bela olmasını istemez. Cihatçıların tamamının ve diğer silahlı gruplara mensup militanların İdlip uluslararası güvence altına alınmadan Suriye’de kalmaları pek olası değil.

Zirve ile birlikte bir kez daha en başta sorulan ve hala cevapsız olan soruya dönmüş oluyoruz aslında; Bu kadar cihatçı ve silahlı militan nereye gidecek?

İdlip’te Türkiye’nin de taraf olduğu ateşkes sürecine dair zirveye katılan ülkelerin yaptıkları açıklamalara bakılırsa cihatçıların ve silahlı militanların oldukları yerde yani İdlip’te kalmaları en makul çözüm.

Nitekim, “İdlip’teki ateşkes kalıcı mı olacak geçici mi?​” zirvede öne çıkan çatlakların başında geliyor. Türkiye, Almanya, Fransa kalıcı olmasından yana ve zirvenin sonuç bildirgesinde bu yönde bir atıf da var. Ancak İdlip anlaşmasının mimarı olan Rusya’nın ateşkesin geçici olduğu yönündeki tavrı değişmedi.

Sahada diplomatik süreci etkileyecek düzeyde aktif savaş yürütecek ‘muhalif’ de kalmadığı için İdlip’in durumu dahil bütün çatlaklar ülkeler arasındaki pazarlıklarla şekillenecek gibi görünüyor. Ancak bu pazarlıklarda Rusya’nın birkaç yıl önceki durumun aksine belirleyici pozisyonda olduğunu belirtmekte fayda var.

Diğer taraftan insan gerçekten sormadan edemiyor; “İdlip konusunda Almanya ve Fransa’nın mülteci akını, cihatçıların dağılması gibi tedirginlikleri anlaşılıyor. Ancak bahsedilen İdlip kenti Türkiye sınırında. Farz edelim ki, Rusya İdlip’teki durumun kalıcı olması konusunda ikna edildi, onca cihatçı ve silahlı militan kentte kalmaya devam etti. Türkiye, hemen yanı başında hali hazırda el Kaide emirliği olarak adlandırılabilecek bir yapı ile ne yapacak?​”

Gerçi İdlip’e operasyon olsa da olmasa da İdlip’teki cihatçılar ve silahlı gruplar güvenlik başta olmak üzere Türkiye’nin sorunu olmaya devam edecek. Ancak uzun vadede Türkiye’nin planı ne? İdlip’teki radikal unsurların aşamalı olarak tasfiyesi mi amaçlanıyor? Ki bu durumda da cihatçıların bir askeri operasyonla değil aşamalı olarak İdlip’ten Türkiye dahil çeşitli ülkelere yayılması söz konusu olacak.

Soru da çok senaryo da. Ancak zirveden çıkan sonuçlara bakıldığında, İdlip’teki radikal silahlı yapılarla ilgili kalıcı bir çözüm bulunamadığı anlaşılıyor.

Yine zirvede dikkat çeken noktalardan biri Suriye’deki Kürt oluşumlara değinilmemesi oldu. Rusya, Fransa ve Almanya’nın Türkiye’nin hassasiyetini dikkate alarak İstanbul’daki zirvede Kürtlere değinmediği öne sürülüyor.

Rusya’nın Kürtlerle ilgili politikası aşikar ancak Almanya ve Fransa’nın Suriye’deki Kürt yapılara bakış açılarını radikal bir şekilde değiştirmeleri pek olası görünmüyor. Yine Türkiye’nin bu konudaki politikalarını ne kadar destekledikleri veya (gelecekteki olası hamleleri) destekleyecekleri de oldukça belirsiz.

Velhasıl İstanbul’daki zirve birçok soruyu yanıtsız bıraktı. Ancak kanlı vekalet savaşının Suriye’de yeni anayasanın ve yeni siyasi yapının dizaynı aşamasına yani kansız savaşa dönüştüğü bir kez daha teyit edilmiş oldu.

Kaldı ki bu yeni süreç sadece Suriye’deki vekalet savaşına taraf olan ülkelerin değil bizzat Suriye’nin de yeni savaşı olacak. Muhtemelen uzunca bir süre daha Suriye’yi konuşacağız.

Evrensel'i Takip Et