04 Kasım 2018 01:10

Andımız meselesi (2)

Andımız meselesi (2)

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Kirvem,

Senin de bildiğin üzere kimileri çoktan rahmeti Rahman’a kavuşmuş, kimilerinin yaşları da şu sıralar hemen hemen neredeyse doksanına merdiven dayamış bir neslin ahvadı, onların torun ve torbaları olarak ilkokula başladığımız ilk günden itibaren bir taraftan okuma ve yazmayı kekeleyip, heceleyip, aynı zamanda da tırnaklarımızı kemirip öğrenirken, diğer taraftan da bazıları barakalardan veya bir kısmı da eski, virane kiliselerin hafif yollu onarılmasının ardından zamanla okula dönüştürülen bu tarihi yapıların bahçelerinde; başlar dik, gözler ilerde ve “kol mesafesi” kuralınca hizaya girdikten sonra hep beraber avazımız çıktığı kadar “andımız”ı tekrarlayıp, akabinde de “örtmen”lerimizin nezaretinde sınıflarımıza yöneldiğimiz günler sanki dün gibi!

Analarımızın diktikleri allı pullu minik bez torbalar içindeki bir avuç dolusu kuru fasulye ya da nohutları oturduğumuz sıralarda teker teker yan yana dizip, böylece “tencere” ile “pencere”nin, “kasa” ile “masa”nın hangi harflerle yazıldığını çözmeye çalıştığımız o günlerde okuyup yazmanın önemini kavrayamazken, diğer yandan da her sabah ellerindeki cetveller eşliğinde bizleri koyunlar misali sıraya sokmaya çalışan öğretmenlerimizin verdikleri komutla birlikte “andımız”ı sanki birer papağan gibi ezberlediğimiz halde yine de sözlerini, kelimelerini anlamakta zorlandığımız için sıkılıyorduk...

Daha henüz fotinlerimizin veya kunduralarımızın bağcıklarını bile bağlamaktan aciz olduğumuz o çocuksu günlerimizde, daha henüz ilkokul sıralarına yeni yeni merhaba dediğimiz o çağlarda, daha henüz doğru dürüst kalem tutmayı beceremezken öte taraftan her sabah “andımız”ı tekrarlamak acaba neden öncelikli görevimizdi bilemiyorduk...

Fasulye, nohutla başlayan daha sonraları da ellerimize tutuşturulan minik karton

“fiş”lerdeki “Uyu uyu yat uyu”, “0ya ip atla”, “Ali ata bak, koş Ali koş” cümlelerini yavaş yavaş okuyup çözerken, bu arada hoşumuza giden tekerleme ne miydi?

“...Karga karga gak dedi. Çık şu dala bak dedi. Çıktım baktım o dala, bu karga ne budala...Karga fındık getirdi, fare yedi bitirdi. Altı ay bir güz gitti. Müjde ‘ALFABE’ bitti!”

Alfabenin son sayfası okuyup yazmayı öğrendiğimizi müjdelediği için seviniyorduk ama öte taraftan da her sabah tekrarlaya tekrarlaya neredeyse bülbüller gibi şakıdığımız “andımız”ı, budala kargaların da ezberleyip ezmerlemediğini de doğrusu merak ediyorduk...

Devamı haftaya Kirvem!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa