04 Kasım 2018 01:50

İnsanlar bir gecede faşist olur mu?

İnsanlar bir gecede faşist olur mu?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Nicola Sacco ve Bartolomeo Vanzetti adlı iki İtalyan göçmen 1920’de Massachusetts’de bir eylem hazırlığı sırasında tutuklandılar. Davaları tam yedi yıl sürdü sonunda elektrikli sandalyede idam edildiler. İtham edildikleri suçları işledikleri, yani bir ayakkabı fabrikasının muhasebecisi ve onun korumasını öldürdükleri ve 15 bin 700 doları çaldıkları, ispat edilemedi. Mahkemenin elinde çok daha sağlam bir ‘kanıt’ vardı: Ayakkabı fabrikasında çalışan Sacco ve balıkçı Vanzetti’nin üzerinden çıkan anarşist bildiriler ve silah. Mahkeme kararını çoktan vermiş, hatta 1925’te cezaevinde bulunan bir mahkumun cinayetleri içinde bulunduğu çetenin işlediğine dair itirafını dahi dikkate almamıştı. ABD adalet sistemi göçmenlere karşı nefret beslediğini açıkça gösteren Hakim Webster Thayer’a engel olmadı. Sacco ve Vanzetti’nin savunuculuğunu yapan avukatlardan Herbert Ehrmann, davanın ülkenin sosyal düzenindeki zayıflığın bir göstergesi olduğunu söylemişti. Akademisyen ve gazeteci Ben Bagdikian The New Media Monopoly adlı kitabının 2004’deki önsözüne diğer sebeplerin yanı sıra anaakım medyaya bağımlılığın bu zayıflığı beslediğiyle başladı. Dava süresince gazeteler iki göçmenin suçluluğuna kanaat getirmiş ancak 1927’deki idamlarının ardından yükselen tepkilerden sonra fikir değiştirmişti. Sacco ve Vanzetti davası adil yargılamanın önemi, yargıya siyasetin karışmasının sonuçları hakkında uzun yıllar akademinin ve nice sanat eserininkonusu oldu. İdamlarının 50. Yılında iki İtalyan göçmenin suçsuz olduğunu resmen itiraf edildi.

Kuşkusuz sistem hak mücadelesi veren, insan sömürüsüne karşı çıkan nice Sacco ve Vanzetti’leri mahkum etti, etmeye devam ediyor. Sosyal düzendeki çarpıklık bugün Hakim Thayer gibileri iktidara taşıyor. Tüm dünya bir haftadır 2002’den beri İşçi Partisi adayı Lula da Silva ve eski bir gerilla olan Dilma Rousseff’ıiki dönem üst üste seçen Brazilyalıların yüzde 55,2’sinin nasıl olup da açıkca faşist diyebileceğimiz Jair Bolsonaro’ya oy verdiğini anlamaya çalışıyor. Sosyal adaletsizlik, üst orta sınıfın İşçi Partisi’ne yönelik öfkeleri ilk sıralanan sebeplerden. 2013 yılında the Guardian gazetesinde Snowden belgelerini yayınladıktan sonra Brezilya’ya yerleşen ve The Intercept adlı araştırmacı gazetecilik sitesini hayata geçiren Glen Greenwald’a göre Bolsonaro’yı diğer sağ liderlerden ayıran Brazilya’da komünizm tehdidin hala canlı olduğuna olan inancı ve insanları buna inandırmasıydı. Oyların sadece küçük bir bölümü ırkçı, homofobik üst orta sınıftan gelmişti yanı sıra işçiler, siyahiler, kadınlar, LGBTİ bireyler de ona oy vermişti. Greenwald bunu alt sınıfın içinde bulunduğu umutsuzluk hali ve üst sınıflar tarafından sürekli aşağılanmalarına bağlıyor. Yönetici sınıfın başarısızlığının sorumluluğunu almaması, onlara oy vermeyenleri cahil, ırkçı, faşist diyerek aşağılaması bunların bir kısmı doğru olsa da alt sınıfın öfkesini azdırmaktan başka bir işe yaramadı. Greenwald’a göre batı demokrasileri bunun kendi başlarına gelmeyeceğini düşünüyordu ancak Trump’ın iktidar gelmesinin de, Brexit’in de altında yatan sebeplerin en önde geleni bu. Kolay olan başkalarını suçlamak zor olansa insanları bu kararlara yönlendiren dinamikleri anlamaya çalışmak.

Medyanın ticari ve siyasi ilişkileriyle yarattığı güvensizlik, sosyal meselelerin giderek haber konusu olmaktan çıkması, kimi yerlerde yerleşen korku iklimi insanları kuşkularını giderecekleri yeni mecralara yönlendiriyor. Facebook’un 2014’te satın aldığı karşıdan karşıya şifrelenen mesajlaşma uygulaması WhatsApp’ın Brezilya’da 120 milyon kullanıcısı var. Reuters Institute Digital News Report 2018 verilerine göre Brezilya bu uygulamayı haber alma amaçlı kullanan ilk üç ülkeden biri, ilk sırada Malezya, üçüncü sırada Türkiye var. Brezilya’nın önde gelen gazetelerinden Folha de São Paulo’nun iddiasına göre Bolsonaro’yı destekleyen bir grup sermayedar WhatsApp’ta ele geçirilen numaralara yalan haber ve komplo teorilerini yaymak için milyonlarca dolar harcadı. Oyların çoktan çalınmış olduğu, Venezuela hükümetinin Brezilya’nın elektronik oy sayım sistemini hack’lemiş olduğu, homofobi ile mücadele için okullarda penis şeklinde mataralar dağıtıldığı iddiaları bunların yalnızca bir kısmı. Seçim sürecinde yasalara aykırı kampanya söylentileri soruşturma konusu oldu ancak ilk sorgulananlar seçim sonrası faşizme ve onun adayı Bolsonaro’ya  karşı eylem yapan öğrenciler ve akademisyenler oldu. Şaşırdık mı?

Uluslararası medyada Bolsonaro’nun seçim zaferi Trump, Orban ve Erdoğan’ın isimleriyle birlikte anılıyor. Sağ popülist liderlerin seçim başarısıüzerinde düşünülmeye, tartışılmaya değer. Bu liderlerin ortak yönlerinden biri merkezde konumlanan medyayı olabildiğince kontrol aldına almak, muhalif sesleri düşmanlaştırmak, medyayı genel olarak güvenilmez bir alan olarak mimlemek. Buradan kaçanlara mesajlaşma uygulamaları üzerinden korku saldığınızda iktidarınız için hem çok güvenli bir alan yaratmış hem de, Türkiye’de Suriyeliler üzerinden WhatsApp’ta dönen komplo teorileri örneğinde olduğu gibi, muhalif öfkeyi başka bir yere yönlendirmiş oluyorsunuz. Bir iktidar daha ne ister? Buna karşı muhalefetin aynı yöntemle cevap vermesi başarısızlığa mahkum çünkü insanların duyguları üzerinde propagandanın sınırları var. Sosyal sorunlara dair bir çözümünüz yoksa iktidarın yarattığı korkuya karşı başka korkular yaratmak sizi alternatif kılmıyor.

Daha kötüsüne hazırlıklı olmamızı gerektiren bir çağda yaşıyoruz sebepleri konusunda ortaklaştığımız noktalar var ancak ‘bu iktidarlardan nasıl kurtuluruz’a dair henüz kayda değer bir formül yok. Medyanın rolü açısından geçen hafta Kara Swisher’ın New York Times’ta dile getirdiği üzere Silikon Vadisi şirketlerine Chief Ethics Officer (Etik Direktörü) pozisyonu açmalarını önermek kısa vadeli bir çözüm lakin yeterli değil. Asıl ihtiyacımızolan medya ve demokrasi ilişkisini, liberal sistemin iflas ettiği apaçık ‘olmazsa olmaz değerleri’ üzerinden tartışmak veyapısal yanlılığı örten cilalarını kazımak.Zira üzerinden 91 yıl geçmesine rağmen Sacco ve Vanzetti’nin Hakim Thayer’e karşı mücadelesi her kıta ve her iklimde devam ediyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa