Enflasyon verilerinin emekçiler için anlamı nedir?
Fotoğraf: Envato
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Ekim ayı enflasyon rakamlarını dün açıkladı.
TÜİK’e göre Ekim ayında enflasyon, bir önceki aya göre yüzde 2,67, bir önceki yılın Aralık ayına göre (yılın ilk 10 ayına göre) yüzde 22,56, bir önceki yılın aynı ayına göre (son 12 aylık) yüzde 25,24 arttı.
Ekim ayında enflasyon artışının, yapılan dopinglerle (-) eksi çıkacağı iddialarının (şimdi de Kasım ayında enflasyon eksi olacak deniyor) yanında, en gerçekçi sermeye temsilcileri bile yüzde 2’yi aşmayan bir enflasyon bekliyordu. Ancak, öyle olmadı, “kozmetik önlemler”in ekonominin derdine çare olmayacağı bir kez daha ortaya çıktı.
Burjuva iktisatçılarının, rakamlar üstünde oynayarak gerçekleri baş aşağı çevirmekte, iktisatta olduklarından çok daha başarılı olduklarını enflasyon rakamları etrafındaki tartışmalarda görüyoruz. Bu yüzden de önlerine ne kadar çok veri gelirse rakamlardan istedikleri sonucu elde etmekte o kadar çok materyale sahip oldukları gibi, veri kalabalığı içinde verilerle gerçek hayat arasındaki ilişkiyi daha kolayca koparıp, her şeyi “piyasa tanrısı”nın düzenlediği bir dünyada yaşanıyormuş gibi davranabiliyorlar.
RAKAMLARIN GERÇEK HAYATTA KARŞILIĞI VARDIR
Bu nedenle bizim ülkemizde, işçi sınıfı ve emekçilere gerçekleri açıklamak isteyenlerin iki önemli görevi ortaya çıkıyor.
Bunlardan birincisi; “rakamların gerçek hayatta ne anlama geldiği”dir. Bunu gazetemiz, özellikle de gazetemizin ekonomi editörü Bülent Falakoğlu başta olmak üzere ekonomi üstüne yazan arkadaşlarımız büyük bir gayretle yapıyorlar.
Dün TÜİK tarafından yayımlanan “enflasyona” dair rakamlar eğer gerçeği ifade ediyorsa (bir an için “gerçek enflasyon”la “TÜİK’in enflasyonu”nun aynı oluğunu kabul edelim) bu rakam her şeyden önce bize; eğer işçilerin, emekçilerin, emeklilerin ücret ve maaşları, son bir yılda yüzde 25.24 artmamışsa emekçilerin yoksullaştığını söylemektedir. Başka bir söyleyişle TÜİK, emekçilerin cebinden alınıp patronlara servet aktarımı yapıldığını ilan etmiş olmaktadır.
Tabi burada, ücret ve maşlara “beklenen enflasyona göre zam yapıldığını”, dolayısıyla “beklenen enflasyon”la “gerçekleşen enflasyon” arasındaki emekçiler aleyhine farkın da sermaye sınıfının cebine konulduğu unutulmamalı! Tabi ki, ekonomik büyümeden emekçilere hiç pay verilmediğini, büyümeden doğan artı gelirin de sermayeye aktarıldığını da...
MÜCADELE YOKSA ÜCRETLERE GERÇEK BİR ZAM DA YOK!
Rakamların gösterdiği ikinci önemli şeyse, sadece rakamlar üstünde tartışmada kalındığında, sonuçta emekçilerin kaybettiği gerçeğidir. Yani, rakamları doğru yorumlamanın yanında bu rakamların işçilerin, emekçilerin ücret ve maaşlarına yansımasının bir mücadeleyi gerektirdiği gerçeğidir.
Bu yüzden de rakamların doğru okunmasından daha fazla gerekli olan, emekçilerin kendi talepleri etrafında birleştirerek oluşturacakları gücü ortaya koyacak bir mevziye girerek, mücadele etmeyi göze almalarıdır.
Bu mücadele olmadıkça, rakamların iyi ya da kötü yorumlanmasının bir anlamı olmayacaktır. Tıpkı bugüne kadar olmadığı gibi!
Bu yüzden sendikaların büyük emek ve para harcayarak, enflasyon, açlık ve yoksulluk sınırı üstüne yaptırdıkları araştırmaların, kamuoyunu bilgilendirme ötesinde bir kıymeti olmamaktadır.
“Asgari Ücret Tespit Komisyonu”nun toplanmasına bir aydan az bir zaman kalmışken, şunu söyleyebiliriz ki, bugün “insanca yaşayacak bir asgari ücret” için verilecek mücadele, sadece asgari ücret değil aynı zamanda emekçilerin, “krizin yükünü reddetme mücadelesi” için de bir dönemeç olacak mahiyettedir.
Bu nedenlerledir ki sendikaların, emek örgütlerinin, mücadeleci sendikacıların asgari ücret konusunda nasıl bir mücadele hattında girecekleri, asgari ücrete yapılacak zamların miktarını belirleyeceği gibi, kamu emekçilerine, emeklilere yapılacak zamları da belirleyecektir.
Enflasyon ve onunla bağlantılı veriler, böyle bir mücadelenin dayanağı olacak biçimde değerlendirilebilirse ancak o zaman bu tartışmalar işçiler, emekçiler, her kesimden halk için anlamlı olacaktır.
- ‘Kürt sorununun çözümü’ konusunda demokrasi güçlerinin inisiyatif alma zamanı! 17 Ekim 2024 05:14
- İktidarın ‘iç cepheyi güçlendirme’ stratejisi muhalefeti etkisizleştirmekten geçiyor 12 Ekim 2024 05:03
- 10 Ekim Katliamı davası bölgede barış mücadelesinin alanı olarak da önemli 09 Ekim 2024 04:57
- 'İç cepheyi güçlendirelim' çağrısı, muhalefet ve emek güçlerine arkamızda hizalanın çağrısıdır! 06 Ekim 2024 04:41
- İktidar neden yapamayacağı bir anayasayı gündem yapmak için bu kadar uğraşıyor? 03 Ekim 2024 04:55
- TBMM açılırken!.. Sermaye ve emek güçlerinin cepheden karşı karşıya geleceği bir dönem 30 Eylül 2024 04:50
- Ey emek güçleri! İktidar sermayenin yarım yüzyıllık hayalini gerçek yapmak için seferber! 21 Eylül 2024 05:42
- İktidarın kara propagandasına karşı emek ve demokrasi güçlerinin tutumu 15 Eylül 2024 04:43
- ‘Teğmenler krizi’ siyaset ve emek ikliminin zehirleme fırsatına mı dönüştürülmek isteniyor? 10 Eylül 2024 04:59
- Bölgede barış, Erdoğan ve Sisilerin uzlaşmasıyla değil halkların mücadelesiyle kazanılacak! 07 Eylül 2024 04:58
- Antiemperyalizm olmadan İsrail’in soykırımına karşı mücadele olamaz 04 Eylül 2024 05:07
- Barış mücadelesi daha önemli hale geldi 01 Eylül 2024 04:38