Geçtiğimiz çarşamba günü Büyük Ekim Devrimi’nin 101. yıldönümüydü. Devrim, süren 1. Dünya savaşı nedeniyle silahlandırılmış olan işçilerin önderliğinde ve onlara katılan, yine silahlanmış yoksul köylülerin katılımıyla gerçekleşti. Şubat Devrimi ile ortaya çıkan Sovyetler’de küçük bir azınlık olan Bolşevikler, Şubat’tan Ekim’e giden dönemde işçi ve emekçi halkın barış, ekmek, toprak taleplerini içtenlikle ve kararlıkla savunan tek parti olarak son sovyet seçimlerinde çoğunluk haline geldiler ve ayaklanması örgütlemeleri ve iktidarı almaları olanaklı hale geldi.

Bolşeviklerin önderliğinde iktidarı işçi sınıfı almıştı ama Batı’da beklenen işçi devrimleri yenilgiye uğramıştı. İşçi sınıfı ya sosyalizmi kurmaya yönelecek, ya da teslim olacaktı. Çok iyi bildiğimiz gibi onlar sosyalizmi inşa etme işine giriştiler ve sınıfsız, sömürüsüz bir yeni dünya yolunda olağanüstü bir mücadele verdiler. Her geçen yıl kaybedilmesinin önemi daha iyi anlaşılan sosyalist bir uygarlık yarattılar. İşçi sınıfı ve Sovyet halkları 50’li yılların ortalarından itibaren önderlerinin ihanetlerine uğradı ve adım adım sosyalizm tasfiye edildi. Son olarak Gorbaçov beyaz bayrağı çekti ve Sovyet işçileri ve halklarının, dünya işçi sınıfı ve emekçi halklarının uğradıkları ağır yenilgi bütün çıplaklığı ile ortaya çıktı.

Kuşkusuz bu işçilerin iktidarı ilk kaybedişleri değildi. 1871’de Paris işçileri bu şehrin halkıyla birlikte iktidarı almış, ünlü Paris Komünü’nü kurmuşlardı. Bu ilk işçi iktidarıydı ve Marx daha sonraları “proletarya diktatörlüğünün nasıl bir şey olduğunu öğrenmek isteyenlerin Paris Komünü’ne bakmaları gerektiğini” söylemişti. İşçi sınıfı eski devleti ele geçirmekle yetinemezdi, onu parçalayacak, kendi devletini kuracaktı. Paris’teki işçi iktidarı 2.5 aya yakın sürmüştü. Sovyet işçilerinin iktidarı ise 56 Kongresi baz alındığında 39 yıl sürdü. 1989’a kadar süren ise kaybedilmiş iktidar üzerine oturan bürokratların iktidarıydı.

Gelişmelere tarihsel bir perspektifle bakıldığında ilk işçi iktidarının iki buçuk ay, sonraki işçi iktidarının ise 40 yıla yakın sürdüğünü görmekteyiz. Üstelik bu iktidarlar en elverişsiz koşullarda, “göğü fethetme” ruhuyla kurulmuştu. Kimsenin kuşkusu olmasın, uluslararası işçi sınıfı ve onu destekleyen emekçi halklar iktidarı bir kez daha alacaklar ve artık oradan geriye dönüş olmayacaktır. Evet bugün Ekim Devrimi’nin güncel olup olmadığı tartışılmaktadır. Doğrudan sermayenin ideologluğunu yapanları bir yana bırakalım, ama bu tartışmaya “sol ve sosyalizm” adına olumsuz bir mevziden katılanlar kapitalizmin insanlığın hangi temel sorununu çözmeyi başardığını açık seçik ve ikna edici bir biçimde ortaya koymak zorundadır.

Bu sorunlar bellidir; savaşlar, açlık ve yoksulluk, ekonomik krizler, ekonomik ve sosyal hakların her geçen gün daha da kötüye, geriye gitmesi ve bütün bunların üzerinde yükseldiği kapitalist ekonomik sistem yani ücretli kölelik düzeni! Ve bugün emperyalist büyük devletler arasında ticaret savaşları ile kendisini açığa vuran, bölgesel çatışmalarda karşı karşıya gelişlerle sürekli tırmanan, aşırı silahlanma ile gelişen, tek tek ülkelerde en gerici yönetimleri iş başına getirmeye yönelen faşizm eğilimleriyle daha da keskinleşen gerginlikler ve karşı karşıya gelişler. Bugünün dünyasının gerçeği budur.

Kapitalist emperyalist sistem dolu dizgin yeni bir yıkıma doğru gidiyor. Kapitalizmin soysuz ideologları bunu “yaratıcı yıkıcılık” olarak adlandırıyorlar! Her şeyin yeni baştan ve eskisi gibi yaşanması için büyük bir yıkım gerekiyor. Kapitalizmin insanlığın önüne koyduğu “gelecek ve kurtuluş” işte bu! Ama insanlık buna mahkum değil. Ya bu yıkımdan önce, bu yıkımı da engelleyecek yeni bir dünya kuracak, ya da bu yıkıntının külleri arasından sınıfsız, sömürüsüz yeni bir dünya doğacak. Yani her iki durumda da kapitalizm için kurtuluş ve gelecek yok!

Uluslararası işçi sınıfına, onunla kaderlerini birleştirmek zorunda olan dünyanın emekçi halklarına ve hepsinin üzerinde insanlığın bu sorunların üstesinden geleceğine, kendisine yeni bir kurtuluş yolu bulacağına güvenmek gerekiyor. Sınıfsız, sömürüsüz yeni bir dünya da bu kurtuluşun tam ortasında bulunuyor. Kapitalizm ve emperyalist sistem her geçen gün daha fazla çürüyor ve kokuşuyor, kısacası ayakta ölüyor. Ayakta çürüyen bu bedenin gömülmesi gerekiyor. Hiç kuşku yok, uluslararası işçi sınıfı ve onunla birleşen emekçi halklar tarihin verdiği bu hükmü yerine getireceklerdir.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Peşkeşe ‘dur’ de!

Peşkeşe ‘dur’ de!

Çayırhan Termik Santralinin özelleştirilmesi için alınan ve genelde mal değerinin yüzde 10 düzeyinde belirlenen geçici teminat bedeli 250 milyon TL oldu. Bu bedel madenin sadece 3.5 günlük kazancına denk geliyor. Satışa karşı direnişi sürdüren madenciler, ‘Yağmayı durduralım’ çağrısı yaptı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
5 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et