Andımız meselesi (4)
Fotoğraf: Envato
Kirvem,
İlkokuldan itibaren “andımız” diye tekrarlayıp, daha sonraları tedavülden kaldırdığımız bu “yemin” hikayesinin şu sıralar dönüp dolaşıp ülkemizin gündemine sil baştan postunu serdiği hepimizce malum ama bundan böyle bu işin hangi kulvarlara doğru sürükleneceği ise şimdilik meçhul...
Bu konu hakkında, bu mesele tahtında yurttaşlarımızın bir kısmı “bir yemin ettim ki dönemem” nakaratıyla ünlü şarkının sözlerini tekrarlayıp dururken, diğer yandan kimi vatandaşlarımız da defteri dürülüp rafa kaldırılan “andımız”ın ısıtılıp ısıtılıp tekrar gündemi işgal etmesinden yana hayli dertliler...
Eskiden, yani bir vakitler Nasrettin Hoca’nın da içinde yaşadığı devirde, herhangi bir mesele nedeniyle taraflar arasında anlaşmazlık çıktığında, hocanın “hakem”liğine baş vurulduğunda, her İki tarafı da “haklı” bulan hoca efendinin kendine özgü bu “adalet” anlayışından henüz yakamızı kurtaramadığımız İçin başımız maalesef belada!
Nitekim evvel zaman içinde önce temelini atıp, ardından da çatısını el birliğiyle çatmak İçin “ulus devlet”imizi daha kurar kurmaz, hemen akabinde de amiyane deyimiyle işimizi sağlam bir kazığa bağlamak İçin “payanda” niyetine öncelikle “andımız”ı devreye soktuk ama şimdilerde gelinen noktada, yurt genelinde bunca yılın ardından “andımız”la ilgili vaveyla koptuğuna göre, demek ki zamanında “destek” umuduyla seçtiğimiz bu payandanın hesap kitap işlerini yaparken belki de farkında olmadan yanılmışız...
Yanılmışız, zira ilkokuldan itibaren bilumum talebelere, tüm öğrencilere, hatta çoğunlukla da henüz yedi yaş dişlerini dahi çıkarmamış bu sübyanlara “talim terbiye” kuralınca bir taraftan okuyup yazmayı öğretirken, aynı zamanda da andımızı ezberlettiğimiz halde, bugün bu saat bu yemin metni nedeniyle şu kadar milyonluk halkımızın bir kesimi tıpkı tahterevalli misali kah aşağı kah yukarı indirilip kaldırılan, dolayısıyla bir bakıma sanki “oyun”a dönüştürülen bu durumdan namemnun!
Ezelden beri yurdumuzun taşına toprağına, havasına suyuna göz dikmiş “yedi düvel” küffarın geride kalan kalıntılarını da denize döktükten sonra kurduğumuz cumhuriyetin ardından, üç çeyrek asır boyunca her sabah öğrencilere okutulan andımız, bu arada iki kez birbirinin peşi sıra restore edilip, allanıp pullanıp yeni ilavelerle yoluna devam ederken, daha sonra “görülen lüzum üzre” piyasadan silinip ve nihayet tam da şu günlerde yine ülkemizin gündemine lök gibi oturduğuna bakılırsa; anlaşılan o ki, altı üstü, hepi topu üç satırlık “andımız” konusunda memleket sathında kelimenin tam anlamıyla bir “çıngar” çıkıyorsa, o zaman bu meselenin nedenini biraz da haftaya konuşalım Kirvem!
- Bitmeyen yazı* 05 Nisan 2022 00:14
- ‘Saltanat kayıkları’ meselesi 19 Mart 2022 23:23
- 'Ayıp' meselesi 12 Mart 2022 23:00
- ‘Yamuk beyinler’ meselesi 05 Mart 2022 21:31
- ‘İp ipullah sivri külah’ meselesi 26 Şubat 2022 23:05
- ‘Laklakiyat’ meselesi 19 Şubat 2022 20:45
- ‘Saz çalıp çığırmak’ meselesi 12 Şubat 2022 22:00
- ‘Demirkazık’ meselesi 05 Şubat 2022 23:20
- ‘Minik serçe’ meselesi 30 Ocak 2022 02:15
- ‘Enkaz’ meselesi 23 Ocak 2022 02:43
- ‘Rektifiye’ meselesi 16 Ocak 2022 03:40
- "Aç tavuk" meselesi 09 Ocak 2022 02:30