20 Kasım 2018 23:36

'Bok nakli'

'Bok nakli'

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Tüm zamanların en fazla tanınan sopranolarındandı Maria Callas. Özellikle 1950’li yıllarda ününün zirvesindeydi.

Vasiyeti gereği yakıldıktan sonra külleri Ege Denizi’ne serpildi.

Bizim Ekşi Sözlük’te yer alışında kilolu ve zayıf haline vurgu yapılır nedense.

Maria Callas’ın şişman ve zayıf olarak hatırlanan iki dönemi vardı. Sevenleri kilonun sese yansıması üzerinden ikiye ayrılırdı o dönemler: Şişman Callas’ın sesi daha iyi diyenler ve zayıf Callas’ın sesine hayran kalanlar. Dinleyenleri her ne kadar kilo / ses bağlamında ikiye ayrılsa da kendisi zayıflıktan yanaydı. Ellili yıllarda çareyi bin yılların fısıltı gazetesinden esinlenmekte buldu: Kilo verebilmek için barsak paraziti olan tenya yumurtaları yutmak.

Şimdilerde aşırı şişmanlar arasında halk tabiri ile ‘Mideye kelepçe taktırmak, mide küçültücü ameliyat olmak’ pek moda. Kamu kurumlarında bu ameliyatta uzmanlaşan soluğu özel hastanelerde alıyor. Özel hastanelerin “en kârlı” alanlarından. Maria Callas yaşasaydı ne yapardı bilinmez ama son yılların Sağlık Bakanlığınca palazlandırılan ‘hacamat / sülük’ sektörü yakında aşırı kiloda ‘tenya yumurtası’ satarsa sakın şaşırmayın derim.

“Eskiye rağbet olsa bit pazarına nur yağardı” sözü yerli yerinde dursun; sülüğe, hacamata, feçes yani gaita nakline birileri bir hayli ilgili ve piyasalarını kurdular vesselam.

Maria Callas’ın dışkıdan devşirme tenya yumurtası yutmasından içinizde iğrenenler olmuş olabilir. Aşırı kilosundan bir türlü kurtulamayanlar için her şeye rağmen bir umuda dönüşebilir mi? Belki de zaman içinde, nasıl ki kimi mikroplar gücü azaltılıp aşıya dönüştürüldüyse, gücü azaltılmış tenya barsak parazitlerinin zayıflatma amaçlı kullanıldığını göreceğiz. Bilimin kanıta dayalı önerileri ile gaitadan topladığı tenya parazitini geleneksel tedavi olarak pazarlama şarlatanlığı ihtimalini karıştırmamak gerekiyor.

Son dönem insan dışkısına, barsaklara, parazitlere ilginin gerek tıp camiasında gerekse halk nezdinde artması adına kışkırtılmış bir algı sürecinden bahsedebiliriz.

“İnsanlarla birlikte yaşayan ve sayısı 100 trilyonu aşan mikroskobik canlılar, yani mikrobiyotayı oluşturan mikroorganizmaların yüzde 70’den fazlasının barsaklarda bulunması” nedeni ile barsakların “vücudun ikinci beyni” olarak tanımlanmasına sanırım sizler de aşinasınızdır. Bu abartılı yorumun probiyotik ürün reklam piyasası ile bağlamını varın siz düşünün.

Şimdilerde yeni trend ne böbrek nakli, ne kalp nakli ne de yüz! Şimdilerde “dışkı nakli” pek revaçta. Can Yücel okurları bunu “bok nakli” olarak da okuyabilirler. Dışkı nakli; sağlıklı bir kişiden alınan gaitanın, çeşitli işlemlerden geçirilip, canlı mikropların alıcının sindirim sistemine yerleştirilmesi işleminden başka bir şey değil.

Dışkı naklinin tarihçesi MS 4. yüzyıla kadar gidiyor. Besin zehirlenmeleri ve ciddi ishal hastalarında o yıllarda sağlıklı insan dışkısından hazırlanan ve adına “sarı çorba” bildiğiniz dışkı içirilirmiş Çin’de. Buradan esinle şimdinin “Bit pazarına nur yağdırma” meraklıları modern tıbbın gölgesinde “dışkı nakli” için pek hevesliler. Nitekim geçen ay ülkemizdeki bu alandaki ilk kongre geçen ay yapıldı: “Gaita Nakli ve Mikrobiyata Kongresi”.

Malum her organ naklinde bir alıcı bir de verici vardır. Gaita naklinde de böyle. Yakında ana akım medya “gereğinde size gaita nakli yapılması gerekirse kimin dışkısını istersiniz” derse bir seçim atmosferinde, sakın şaşırmayın derim. Cevabı hissedenler kendine saklasın: Ne olur, ne olmaz! Şimdiden söylemesi: Ben demedim, onlar dedi.

Hadi hayırlısı...

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa