Karada, denizde, siyasette menfez
Fotoğraf: Envato
Çorlu tren kazasında oğlunu yitiren Mısra Öz Sel, uzun süredir tek başına mücadele ederek adalet arıyor. TCDD Genel Müdürü tarafından sosyal medyada bloklandı. Mısra Öz Sel müdüre soruyor: “Beni bloklamak, yazdıklarımı görmemek bu faciayı örtmüyor. Neden rahatsız oldu acaba.”
Görmek istememekle facia arasında sıkı bir ilişki var. Kazadan sonra İMO’nun raporunda belirtildiği gibi ‘Raylarla menfez arasındaki toprak dolgu ve kırma taşlardan oluşan balast tabakası’ yağmura dayanamadığı için bu facia gerçekleşmişti ve azıcık bir mühendislik bilgisiyle bu korkunç sonuç öngörülmeyecek, tahmin edilmeyecek bir şey değildi. Ama bakmadılar, görmek istemediler.
Bu öngörüsüzlük, görmek istememe, hesap kitap bilmeme; yapılan bir işi tetikleyeceği sonuçlarla birlikte düşünememe durumu “Yeni Türkiye”nin yegane kalkınma normu. Bu bakımdan Çorlu’dan kalkan trenin güzergahındaki menfez, ekonomiden siyasete her şeyin simgesi olabilir.
İstanbul Havalimanını su bastığı asparagası, olmaması olmasından daha muhtemel görüldüğü için sorgusuz sualsiz doğru kabul edilebiliyorsa bu menfez kafası herkesin malumu haline geldiği içindir. Zira daha önce işçi yatakhanelerinin sular içindeki görüntüsü sendika tarafından servis edilmişti. Bitmemiş bir binanın aceleye getirilen açılışı, teknolojik dayanıklılığın, birimler arasındaki senkronizasyon dakikliğinin iğreti bir dolgulamayla, günü ancak kurtaracak kadar kotarıldığı konusunda kuşkuların olması çok normal.
Bu arada 2011 yılında özelleştirilen İstanbul Deniz Otobüsleri (İDO), iç hat seferlerini durdurma kararı aldı. İDO’nun yaptığı açıklamada, deniz otobüsleri güzergahlarında kârlılığa engel olan devlet icraatları 7 maddede sayılıyor ve devletin rekabetinden duyulan rahatsızlık yansıtılıyor. Bunlardan biri, örneğin şu: Sirkeci Harem hattı İDO’nun en kârlı hatlarından biri olmasına karşılık, UKOME kararı ile 3.5 ton üzeri araçların geçişi engellenmiş, söz konusu araçlar Yavuz Sultan Selim Köprüsü’ne yönlendirilerek çok önemli bir gelir kaybına sebebiyet vermiştir. Osmangazi Köprüsü’nün ihalesi Jale Özgentürk’ün Hürriyet’te yazdığına göre İDO ihalesinden önce yapılmıştı. Bu köprüyü yapan firmalara verilen geçiş garantisi İDO’nun gelir kaynaklarından birinin daha kesilmesini getirmişti.
Bir diğeri ise Kent Hareketlerinin ve TMMOB’nin yanlış olduğunu defalarca dile getirdiği Kabataş’taki Martı Projesi. Bu proje için Kabataş iskelesi kapatılınca İDO’nun yolcu kapasitesinde yüzde 80lik bir düşüş olduğu kaydediliyor açıklamada. Ne var ki İDO’nun seferlerini kaldırma kararından kısa bir süre önce Martı Projesi de durdurulmuştu.
Bu gelişmeleri öngörüsüzlük olarak açıklamakla durum izah edilemiyor. Özelleştirmelerin, yap işlet devret sonra halka ödet projelerinin birbirine etkisi, bunların kent hayatındaki sonuçları, çevreye yaratacağı sorunlarla ilgili hesapsızlık; ancak aşırı kâr hırsıyla ve, başarı öykülerini, birbirine uysun uymasın tespih taneleri gibi dizme konusundaki hırsla açıklanabilir.En kısa zamanda en büyük voliyi vurma zihniyeti sayesinde her proje, başlangıcındaki kaynaklar sömürülüp paylaşıldıktan sonra onu gereksizleştirecek yeni projeler hayata geçiriliyor. Her an bir kaza kurşununa dönüşecek olan deniz kumu menfez dolgusu niteliğinde, tamamen ‘duygusal’ diğer işler icat ediliyor ve devran dönüyor!
Böyle bir ekonomik hamlenin siyasi düzeyde de bir karşılığı var. Gözaltına alınan Anadolu Kültür merkezi çalışanlarından İstanbul Bilgi Üniversitesi STK Eğitim ve Araştırma Biriminden Yiğit Aksakoğlu’nun tutuklanmasının gerekçesi Gezi direnişinden sonra “İçeriği belli olmayan bir toplantıya katılmak” diye açıklanıyorsa aynı menfez doldurma kafası her duruma aynı gözle baktığı içindir.
STK’ler üzerine çalıştıkları söylenen Anadolu Kültür çalışanlarının, iktidarın STK’lerle ilgili tasarruf ve tarifine pek uymadıkları anlaşılıyor elbette. Ancak suçlamada boş bırakılan ‘içeriğin’ zaman içinde nasıl kapatılacağı da doğal olarak bir merak konusu. Öteleyici, öngörüsüzlükten malul, günü kurtarmaya odaklı mantık şimdilik bu menfez aralığını Gezi kumuyla doldurmayı tercih etti. Başka bir çok davanın iddianamesinde de olduğu gibi, bir mizansene şeklen uyanları içine çekecek anaforlar el yapımı üretiliyor.
Alt yapı neyse üst yapı da o. Sistem çer çöple doldurulmuş bir menfez gibi iğreti ve derme çatma.
- Arka taraf! 15 Kasım 2024 04:48
- Kürtler Türkler birbirini sevsin! 01 Kasım 2024 05:02
- ‘Çözüm’süz süreç 25 Ekim 2024 15:05
- Hiçbir şey olmamışsa da bir şeyler oluyormuş gibi çözüm süreci 18 Ekim 2024 05:07
- Yenikapı ruhu 2.0 11 Ekim 2024 04:50
- Kimin yanında, kimin karşısında? 04 Ekim 2024 04:55
- Narin'in katlinden polis cinayetine 27 Eylül 2024 06:05
- İsrail’in kirli savaşı 20 Eylül 2024 06:00
- Narin'in gerçek sırrı 13 Eylül 2024 05:23
- Halaydan büyük meseleler 06 Eylül 2024 05:41
- SETA'dan gelen imdat 30 Ağustos 2024 04:55
- İzmir yangınının anatomisi 22 Ağustos 2024 05:00