'Kıdem tazminatı fonu' oyunu yeniden sahnede!
Fotoğraf: Envato
Son günlerde “Kıdem tazminatı fonu kurulması” tartışması yeniden sıcak gündemin üst sıralarına tırmandırıldı.
“Fon” düzenlemesinin bir yandan “Cumhurbaşkanlığının yıllık programı” içine konulması, öte yandan Hak-İş’in açıkça “foncular”ın safına geçtiğini ilan etmesi, sermaye cephesinde fonun çıkarılabileceği duygusunu güçlendirmiştir.
Bu konuda öncesindeki tartışmaları bir yana bıraksak bile, “kıdem tazminatı” konusu, çeyrek yüzyıldan beri, işçilerin ve sendikaları ile patronların ve hükümetlerinin sıcak gündemi olmaya devam ediyor.
Patronlar ve hükümetler, kıdem tazminatını, “İşçi maliyetini yükselttiği”, “İşten atmaları zorlaştırdığı” için “Ekonomik gelişmenin engeli” olarak görüyorlar. Dolayısıyla patronlar, “Kıdem tazminatının tümden kaldırılmasını” savunuyor. Ama bunu doğrudan istemenin yaratacağı tepkilerden çekinildiği için, kıdem tazminatı sisteminin bir biçimde “Var olmaya” devam ettiği ama gerçekte “Tasfiye edildiği” bir “Sistem bulmaya” çalışıyorlar.
SERMAYE ÇEYREK YÜZYILDIR ZORLUYOR
Yıllardır Brezilya sistemi mi, Avusturya sistemi mi gibi tartışmalar eşliğinde, pek çok kez “şu kadar zamanda sorun çözülecek” denmesine karşın, sermaye ve hükümetleri, kıdem tazminatı konusunda istediklerini yapamadılar.
Çünkü;
1) Kıdem tazminatının fona bağlanmasının işçi kesimlerinde tepki göreceği endişesi,
2) Üç işçi konfederasyonunun da “kıdem tazminatına dokunulmasını kırmızı çizgi”, “genel grev nedeni” sayacaklarını ilan etmeleri; fona müdahalenin işçileri sokağa dökecek gelişmelere yol açabileceği ihtimali,
3) Patronlar arasında “Kıdem tazminatının fona bağlanması” konusunda bir birlik olsa da “Fonun nasıl işleyeceği” konusunda bir birlik sağlanamamış olması hükümetler ve patronları caydırıcı bir rol oynuyordu.
‘FON SAVUNUCULARI’ GÜÇLENDİ
Bugün yukarıdaki tablonun, “fon savunucuları” lehine, önemli ölçüde bozulduğu, “Kıdem tazminatının fona bağlanması” için sermaye ve hükümetinin elinin güçlendiği görülüyor.
Şöyle ki;
Hak-İş, “Fonun kurulması”nı isteyen sermaye ve hükümetinin saflarında yer alarak, emek cephesinde zaten zorlukları olan “birliğe” ağır bir darbe vurmuştur.Cumhurbaşkanlığı sistemi ve “tek parti tek adam rejimi” doğrultusunda atılan adımlar “tek adamı” istediğini yapar bir konuma getirirken, yerel seçimden sonraki dört yıl “seçim korkusu” olmadan ülkeyi yönetebileceği dikkate alındığında, “kıdem tazminatı fonu”nun işçi tarafının rızası olmadan da geçekleştirilebileceği imkanlar artmıştır.Sermaye ve hükümetinin, kriz koşullarını ve krizin yarattığı çok daha sıcak (toplu işten çıkarmalar, işçi ücretlerinin ödenmemesi, kıdem tazminatlarının açıkça gasbedilmesi, TİS’lerde enflasyonun altında ücret zamları vb...) tehditleri öne çıkararak işçilerin dikkatini dağıtması, sendikalar içindeki uzantılarını da kullanarak kıdem tazminatının fona bağlanması için gerekli iklimi oluşturmasını kolaylaşmıştır.
YİNE DE SONUCU EMEK CEPHESİNİN TUTUMU BELİRLEYECEKTİR
Evet, Türk-İş ve DİSK, “Kıdem tazminatının fona bağlanmasına karşı çıkmaya”, bu konunun “kırmızı çizgi” olduğu konusunda sözlerinde durduklarını açıklamaya devam etmektedir. Ancak gelinen yerde, sermaye ve hükümetinin kimi avantajlara sahip olduğu koşullarda, sadece açıklamalar yapmanın, “genel greve gideriz” çizgisinde durduklarını söylemelerinin yetmeyeceği apaçıktır.
Tersine her iki konfederasyonun da bir yandan sermayenin niyetlerini, fonun hangi amaçlarla kurulmak istendiğini açık bir biçimde teşhir etmeleri, geniş işçi yığınlarını mücadeleye hazırlamak için gerekli girişimleri yapmaları hayati önemdedir. Dahası yerel seçimden sonra gündeme alınacağı anlaşılan “kıdem tazminatı fonu” karşısında, iki konfederasyonun ortak ve açık bir eylem planına sahip olması artık ertelenemezdir.
Eğer bu yapılamazsa, sermaye güçlerinin, “Krizi fırsata çevirme”de günlük kimi kazançların ötesinde, işçi sınıfının bu önemli kazanımını tasfiye etmeyi, krizin fatura edilmesinde kıymetli bir “bonus” olarak kazanç hanesine yazacağından şüphe edilemez.
Bu yüzden fona karşı çıkarken mevcut sistemin açıklarını da kapatacak talepler için mücadele de ayrıca dikkatten kaçırılmaması gereken bir sorumluluktur.
Eğer DİSK ve Türk-İş, üstlerine düşeni yaparlarsa, patronların yukarıdaki avantajlarının bir kıymetiharbiyesi olmayacak, işçiler için bu süreç, krizin fırsata çevrildiği bir süreç de olabilecektir.
Kısacası, bu çeyrek yüzyıllık “Kıdem tazminatı mücadelesinin nereye bağlanacağı”nda belirleyici olanın, bütün olumsuz gelişmelere kaşın, Türk-İş ve DİSK’in (elbette ileri işçi kesimleri ve mücadeleci sendikacıların) gerekeni yapıp yapmamalarına bağlı olduğunu söylemek gerçeği ifade etmek olacaktır.
- 2025 yılı emek yılı olacağını gösteren önemli işaretlerle başladı 12 Ocak 2025 04:53
- Tartışmalar "Sadece Türkiye’nin Kürt sorununun demokratik çözümü" kapsamını aşıyor 05 Ocak 2025 04:58
- 2025'in emek, barış ve özgürlük yılı olması dileği ile... 31 Aralık 2024 06:59
- Ülkemiz işçi emekçileri 2025'i emek yılı yapacak güce ve deneyime sahiptir! 28 Aralık 2024 06:16
- Asgari ücretli işçinin grev hakkıyla da donatılmış yeni bir mekanizma talebiyle mücadeleye! 24 Aralık 2024 16:44
- Son iki haftada oluşan Suriye haritası neyi gösteriyor? 12 Aralık 2024 04:45
- Asgari ücret miktarı, AÜTK'ye bırakılamayacak kadar ciddi ve önemli taleptir! 08 Aralık 2024 04:44
- Suriye'de çıkar peşindeki herkes operasyonun içinde ama kimse rolünü kabul etmiyor 05 Aralık 2024 06:45
- Eğer ‘Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiç birimiz’se... 01 Aralık 2024 04:54
- İşçilerin özelleştirmeye karşı cepheden ‘hayır’ demekten başka bir seçeneği yok! 27 Kasım 2024 06:55
- Tek adam yönetiminin ülkeyi nereye getirdiğinin bir haftaya sığan fotoğrafıdır! 24 Kasım 2024 04:47
- Bakan Tekin ve arkasındakiler laikliğe cepheden savaş açan bir konumdadır! 21 Kasım 2024 04:52