Andımız meselesi (5)
Fotoğraf: Envato
Kirvem,
Bir müddetten beri ülkemizin gündemini oluşturan “andımız” meselesine ben özüm de “Kambersiz düğün olmaz” misali sadece balıklama dalmakla kalmadığım gibi, ayrıca birbirinin peşi sıra karaladığım bu satırlarımla, şu sıralar ülkemizin yetkili makamlarında, maroken koltuklarında taht kurmuş “muhterem zevat”a, bu meselenin bir an önce çözülüp, akabinde de tümüyle rafa kaldırılması için “akıl” dağıtmayı kendi kendime “milli ve yerli” bir görev belledim!
Aslında ülkemizin, milletimizin yüce menfaatlerini koruyup kollayacaklarını her fırsatta birer borazancıbaşı gibi çağırıp çağıran, bu uğurda ellerinden geleni asla esirgemeyeceklerini dillendirip duran bunca “akıl küpü” yetkilinin bolluğunda, benim akıl, fikir pazarlamaya kalkışmam kelimenin tam anlamıyla ukalalığın daniskası ama suç, bende değil, maalesef özümün “fıtrat”ında!
Kirvem, geçenlerde özel ulak sana postaladığım mektuplarımdan birinde “andımız” denen bu “hamur”un bu gidişle daha çok su kaldıracağını vurgulayıp bu hususta bir bakıma sanki müneccimlik taslarken, öte taraftan ülke sathında şu günlerde andımız bahanesiyle gelişen olayları, vurdulu kırdılı sahneleri şaşı gözlerimle izleyip, bu uğurdaki patırtıları giderek sağırlaşan kulaklarımla duyabildiğim kadarıyla bu hamur kısa zaman içinde gereğinden fazlasıyla hem ekşidi, hem de leğeninden neredeyse taştı, taşıyor...
İlk mektepten itibaren tıpkı hamur misali “aynı leğen, aynı teşt” içinde yoğurup, “aynı ilke, aynı maya” doğrultusunda “talim ve terbiye” ettiğimiz çocuklarımız, henüz iki karış üç parmaklık boylarıyla her sabah hep beraber uykulu gözleriyle bir yandan esneyip, diğer yandan da başlarına dikilmiş “örtmen”lerin gözetiminde avaz avaz “Varlığım Türk varlığına armağan olsun” deyip yemin billah ederken, keza onların yanı sıra aynı tornadan, aynı süzgeçten geçirilip böylece “talim ve terbiye” edilen bütün bir nesil, tam da şu günlerde andımız konusunda ayrı havalarda tef çalıp, ayrı kulvarlarda at koşturuyorsa, demek ki, bu yemin masalıyla seneler senesi boşuna telaş, dikine tıraş edip durmuşuz..
Öyle ya da böyle, özüme kalırsa andımız meselesinin ülkemizin gündeminde son günlerde piyasaya çıkması iyi olmuştur; bu vesileyle şimdiye kadar kimi konuları görmezlikten gelip veya mümkün mertebede suya sabuna dokunmadan siyaset yapmayı hüner edinenler, hafif yollu da olsa karınlarından konuşma yerine eteklerindeki taşları dökmeye başladılar, böylece iş dönüp dolaşıp minarelerden Allahu Ekber ya da Tanrı uludur girdabında düğümlendi....
Andımız masalının ardından şimdi de eski ama eskimeyen yeni gündemimizle bizleri tekrar buluşturan devletlularımızdan Allah razı olsun!..
Devam edeceğiz Kirvem!
- Bitmeyen yazı* 05 Nisan 2022 00:14
- ‘Saltanat kayıkları’ meselesi 19 Mart 2022 23:23
- 'Ayıp' meselesi 12 Mart 2022 23:00
- ‘Yamuk beyinler’ meselesi 05 Mart 2022 21:31
- ‘İp ipullah sivri külah’ meselesi 26 Şubat 2022 23:05
- ‘Laklakiyat’ meselesi 19 Şubat 2022 20:45
- ‘Saz çalıp çığırmak’ meselesi 12 Şubat 2022 22:00
- ‘Demirkazık’ meselesi 05 Şubat 2022 23:20
- ‘Minik serçe’ meselesi 30 Ocak 2022 02:15
- ‘Enkaz’ meselesi 23 Ocak 2022 02:43
- ‘Rektifiye’ meselesi 16 Ocak 2022 03:40
- "Aç tavuk" meselesi 09 Ocak 2022 02:30