Soros’la iltisaklı
Fotoğraf: Envato
Yüz yıl önce, Almanya’nın Birinci Dünya Savaşı’ndaki yenilgisini komünistlerin savaş karşıtı propagandasına bağlayan Weimar burjuvaları, işçilerin 1918-1919’da neredeyse eşiğine geldiği devrimi ezdikten sonra da bu teraneyi tekrarlamaya devam etti. 1922’de Mark’ı yerlerde süründüren büyük enflasyon başladığında da Alman emekçilerine, kayıplarının sorumlusu olarak aynı sebebi ileri sürmeye devam ediyorlardı. O savaş kaybedilmeseydi, devrim tecrübesine kalkışılmasaydı bu derin krizin olmayacağı defalarca tekrarlandı. Devrim yapmaya kalkanlar hem yenilginin, hem krizin hem de savaştan sonra Almanya’yı borç taksitine bağlayan (daha sonra Ruhr bölgesini işgal eden) Fransa’nın da işbirlikçisiydiler. İkinci Dünya Savaşı’na kadarki 20 yıl bu argümanlarla köpürtülen milliyetçi edebiyatla geçti, faşizm ezilmiş devrimin enkazının üzerine inşa edildi.
Geçmiş bugünü besleyen bir hazine gibi. Yerel seçimlere çeyrek kala ekonomik kriz giderek derinleşirken üzerinden beş yıl geçmiş Gezi Direnişi’nin yeniden ısıtılması, iç-ve dış düşman malzemesiyle soslanarak sofraya konulması yerli ve milli bir buluş değil çünkü. İktidarların sınıf kardeşliğinin bohçası her duruma uyan standart referanslarla dolu. Direnişin sebebi olarak ilan edilen dış bağlantı: Soros!
Gezi’nin elbette uluslararası bir yanı vardı. 2011’deki Arap direnişleriyle 2008 krizine karşı Yunanistan’da başlayan; Akdeniz’in kuzeyinde-güneyinde parlayan direnişlerin gecikerek ortaya çıkmış devamıydı. Bu yönüyle de yerli-milli ve biricik değildi ama halklar neoliberal yıkım politikalarına ve içerdeki antidemokratik rejimlere karşı isyan etmişler, birbirleriyle dayanışmışlardı. Dışarıdan planlanan komplo teorileriyle insanların günlerce sokakta mücadele edebileceklerini zannedenlerin, zannedilmesini isteyenlerin anmadığı tek uluslararası durum budur. Mecalsizleşmiş eski direnişçiler için kendi kudretlerini aşan bir dış mihrakın olabileceğine ilişkin edebiyat kimi zaman tutar; Almanya’da da orta sınıflar arasında rağbet görmüştü.
Yalan değil; Soros kendisiyle yapılan röportajlarda zaten Sovyet sonrası Rusyası’yla bağları iğreti, kurumsal varlıkları sallantıda olan eski Sovyetik ülkelerin rejimlerini renkli devrimlerle değiştirmek için kurduğu vakıflardan, harcadığı paralardan bahseder. Dünyanın pek çok ülkesinde de vakıfları, enstitüleri, think tank kuruluşları vardır. Neoliberalizmin barışçıl soygun dönemine kendi anladığı türden bir demokrasinin eşlik etmesi gerektiğine inanır. ABD’nin sivil toplumcu yüzü olarak işgaller, ilhaklar dışındaki yöntemlerle sağlanan rejim değişikliklerinden sorumlu bakan gibi çalışır.
Ancak Soros’un elinin değdiği bir müdahaleden bahsedilecekse Gezi’ye değil Türkiye’de Sessiz Devrim veya Beyaz Devrim diye adlandırılan sürecin öznesi olan AKP’nin kuruluşuna gitmek gerekir. Soros’un Açık Toplum vakıflarının Türkiye uzantısının yönetim kurulunu oluşturan zatların bundan 20 yıl öncesine dayanan çabalarının serencamı internette duruyor. Orada bazılarının 2010 Anayasa Referandumu döneminde Soros artık AKP’yi desteklemediği için vakıftan nasıl ayrılmak zorunda kaldıklarını, sonra yollarına nasıl devam ettiklerini görmek de mümkün.
Soros ile AKP’nin yolu çoktan ayrıldı. Ancak bunun da çok yerli milli bir süreç olmadığının altını çizmek gerekiyor. Osman Kavala ve Anadolu Kültür operasyonunun, Soros faaliyetlerini mümkün kılan dünya halinin değişmesiyle alakası var çünkü. Başta Soros’un kendi memleketi Macaristan’da hüküm süren faşist Orban Hükümeti, onu barışçıl müdahalelerin vitrinine yerleştiren ABD, şimdi tercihini parlamenter demokrasiden yana kullanmaktansa bundan nasıl kurtulacağına bakan siyaset anlayışının giderek zeminini güçlendirdiği Avrupa, Soros nosyonuyla arasını açmış bulunuyor. Sivil toplumcu faaliyetin, iktidar yapılarını denetleyen, değiştiren bir formdan iktidar yapılarını güçlendirici bir biçime evrilmesinin kışkırtıldığı bir süreç bu. Haliyle Sorosçu dolambaçlı yollar çok rağbet görmüyor. Kimse kimseyi sivil topluma alan açmadığı için suçlayacak pozisyonda değil.
Soros’la ‘iltisaklı’ bir Gezi tablosu, iktidara yakın kesimlerin güya bir tehlikeden bahsedermiş gibi yaparak iç savaşla tehdit ettikleri muhalefete yönelik bir sindirme programının da motifi haline geldi. Kriz, yerel seçim, düşen oy oranları gibi bir tablo ile baş edebilmek için; tıpkı yüz yıl önce Almanya’da olduğu gibi; ah o kalkışma olmasaydı, ah o dış mihrak ve iç iltisakları olmasaydı; şimdi ne ekonomik sıkıntımız, ne beka sorunumuz ne öteki ne beriki olurdu propagandası devrede.
Fakat pek yaratıcı milli bir buluş değil. Sürpriz de değil!
- Arka taraf! 15 Kasım 2024 04:48
- Kürtler Türkler birbirini sevsin! 01 Kasım 2024 05:02
- ‘Çözüm’süz süreç 25 Ekim 2024 15:05
- Hiçbir şey olmamışsa da bir şeyler oluyormuş gibi çözüm süreci 18 Ekim 2024 05:07
- Yenikapı ruhu 2.0 11 Ekim 2024 04:50
- Kimin yanında, kimin karşısında? 04 Ekim 2024 04:55
- Narin'in katlinden polis cinayetine 27 Eylül 2024 06:05
- İsrail’in kirli savaşı 20 Eylül 2024 06:00
- Narin'in gerçek sırrı 13 Eylül 2024 05:23
- Halaydan büyük meseleler 06 Eylül 2024 05:41
- SETA'dan gelen imdat 30 Ağustos 2024 04:55
- İzmir yangınının anatomisi 22 Ağustos 2024 05:00