28 Kasım 2018

Sandıktan ben çıkmazsam, sana huzur yok!

Erdoğan’ın siyasi yükselişinde bir yerel seçim ciddi öneme sahip: 27 Mart 1994 Yerel Seçimleri. 

Recep Tayyip Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı, Melih Gökçek’in Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu bu seçimlerde Erbakan’ın liderliğindeki Refah Partisi 28 ilde seçimleri kazanmıştı.

O seçim sonuçlarını etkileyen önemli bir faktör de, binaları art arda bombalanan DEP’in seçimlerin bir meşruiyeti kalmadığını açıklayarak çekilmesiydi. İktidardaki Tansu Çiller’in liderliğindeki Doğru Yol Partisi’nin 27 Mart 1994 seçimlerinde oy kaybı yaşaması da dikkati çeken bir başka özellikti.

O seçimlere giderken Çiller’in izlediği strateji, DEP’nin seçim dışında bırakılması için devletin görünen, görünmeyen mekanizmalarının harekete geçirilmesi üzerine kuruluyken, Erbakan’ın RP’si ‘Adil Düzen’ sloganı ile değişim vaat eden bir söylem kullandı.

Bugün gelinen noktada ise, iktidarını korumak için MHP ile ittifakı önceleyen ve o dönem Çiller’in DEP’e karşı yürüttüğü seçim stratejisini, bugün HDP’ye karşı yürüten bir Erdoğan ve partisi var. DBP’li belediyelere kayyım atanması, HDP’nin üzerindeki baskının sürekli kılınması, seçimlerden sonra yeniden kayyım atanabileceğinin açıklanması, Çiller ile hısımlık içeren politika pratikleri.

AİHM’in kararına rağmen Selahattin Demirtaş’ın serbest bırakılmaması için direnilmesi ise hepsinin üzerine tüy diken bir gelişme oldu. Bu yazı yazılmadan kısa bir süre önce de, SES Eş Genel Başkanı Gönül Erden ve HDP eski milletvekili Mülkiye Birtane’nin de aralarında olduğu çok sayıda sendikacı, siyasetçi, avukat gözaltına alınmıştı. 

Bu kesişme halinin bugün ortaya çıkan bir durum olmadığını da belirtelim. Ondan önce RP ile Doğru Yol Partisi’nin iktidar ortaklığı dönemi var. Daha öncesinde de, ülkeyi yıllar sonra yönetecek olanların bir anlamda geçiş güzergahı Türk Talebe Birliği var.

Yani aslında, ‘Adil düzen’ söylemi ile değişim vaadi ve sonraki yıllarda konjonktürel etkenlerle belirlenen kısa süreli bir açılım döneminin ardından yeniden öze dönüş dönemindeyiz denilebilir.

Bir yerel seçime giderken normalde, siyasi partilerin yerel yönetim politikaları ve hizmet anlayışları konuşulması gerekirken, HDP’li belediyelerin seçildiği kentlere yeniden kayyım atanabileceği, HDP ile ittifaka ya da seçim işbirliğine giren partilerin “terör örgütü ile ittifak” yapmış olacağı gibi söylemler, iktidarın ve ittifak ortağı MHP’nin stratejik seçim propagandası olarak devrede ise orada ciddi bir siyasi zehirlenme halinden söz etmemiz gerekir. 

Seçimlere az bir zaman kala bu yaklaşımın sosyal karşılıkları iktidar cephesi açısından sadece muhtemel oy kazancı bakımından bir anlam ifade ediyor. Peki, sokaktaki anlamı ne? Gazetemizin Diyarbakır bürosundan arkadaşlarımız Fırat Topal ve Orhan Kurul, bu sorunun yanıtını Diyarbakır sokaklarında aradılar. Esnaf Mesut (27), kentlerinden kayyımın aday gösterilmesi konusunda şöyle diyor: “Zaten kayyım, bir de aday olmuş. Burada kimse oy vermez. 20 korumayla gezen belediye başkanı mı olur? Belediye girişinde arama noktası var. İnsanlar daha belediyeye rahat girip çıkamıyor, bir de niye oy versin? Evet, yol, kaldırım çalışması yapmış. Bunu kim yapmıyor ki? HDP’nin çıkaracağı aday karşısında şansı yok. Zaten yine kaybederse kayyım atayacaklarını söylediler. Ne diye aday gösteriyorlar ki?​”

Diyarbakır, Erdoğan’ın kayyım politikasının oy karşılığını test ettiği en önemli kent. Seçimlerden sonra bunun sonucu göreceğiz. Ancak kimin seçilip seçilemeyeceğinden de bağımsız olarak ortada duran net bir gerçek var. HDP’ye oy verecek olan seçmene iktidar, bu tavrıyla ‘Boşuna oy verme, oyun boşa gidecek. Ama en azından bana verirsen hizmet ve iş şansın olabilir’ demiş oluyor. Yani Diyarbakır’da HDP’ye oy vermeyi düşünen bir seçmenseniz, sandıktan en azından sizin için ne çıkmayacağı şimdiden belli. Huzur çıkmayacak. Belki oy verdiğiniz HDP kazanacak ve bunun sizin açınızdan AKP’nin kayyım politikasından tutun, bölgede yaşanan birçok baskıya karşı bir yanıt ve kendi siyasi iradene sahip çıkmak gibi hiç küçümsenemeyecek bir manası var. Ama iktidar şimdiden size mutsuzluk, huzursuzluk vaat ediyor.

Böylesi kutuplaşmış bir seçim platformunda AKP’nin, İstanbul ve Ankara gibi büyükşehirleri de elinde tutabilmek için ‘terörle mücadele’ söylemini bir ‘ittifak savar’ olarak nasıl kullanacağını göreceğiz. İşaretleri de verildi zaten. 

Peki, iktidar bunları vaat ederken, muhalefet açısından durum ne? Bu da sonraki yazıların konusu olsun.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Peşkeşe ‘dur’ de!

Peşkeşe ‘dur’ de!

Çayırhan Termik Santralinin özelleştirilmesi için alınan ve genelde mal değerinin yüzde 10 düzeyinde belirlenen geçici teminat bedeli 250 milyon TL oldu. Bu bedel madenin sadece 3.5 günlük kazancına denk geliyor. Satışa karşı direnişi sürdüren madenciler, ‘Yağmayı durduralım’ çağrısı yaptı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
5 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et