28 Kasım 2018 23:26

Dalkavuklar ve patlıcan oturtma

Dalkavuklar ve patlıcan oturtma

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Teşbihte hata olmaz der eskiler. Ne çıkarsa bahtınıza artık. Sözden kim ne alırsa “hisse”si odur. Önemli olan “kıssa”nın kime gittiği değil, “kıssa”dan çıkan “hisse”dir. İster zülfüyâre dokunsun, ister ürksün fincancı katırcıları.

Teşbihin ve tespitin hatası olmaz. Fıkralar ve kıssalar, “Kral çıplak!” demek için tarihin öncelikle söz değerleridir. Söylene söylene yazıya geçer. Halk, bir yarayı gösterecekken ellerini dizlerine vura vura anlatır onları. “Memleketin birinde...” diyen mesellerle, “Gökten üç elma düştü...” diye biten masallar arasında uçsuz bucaksız deneyim, bilgelik ve halk görgüsü dinlenir.

Bunun için halkına yabancılaşan, onu seçimlerde yalnız oy ambarı gören, diğer günler kıyım kıyım kıyan iktidarlar sevmezler meselleri de masalları da. Korkarlar onlardan çünkü kimsenin kolayca, cesurca söyleyemediklerini dillendirir meseller. “Evet efendimci, sepet efendimci...” değildir saray dalkavukları gibi. Önce şu mesele buyurun:

Padişahlardan biri, patlıcan yemeğine bayılırmış. Bir gün dalkavuğuna şöyle demiş:
-Patlıcan oturtması olsa ne güzel olurdu olsa da yesek.
Dalkavuk bu, durur mu?
-Zatı şahaneleri isabet buyurdular efendim!
-Patlıcan kebabı da cana can katar, nefistir, nefis!
Padişahın nefsinin kabardığını anlayan dalkavuk, yeniden atılır:
-Ne kadar da haklısınız sultanım!
Padişahın patlıcan güzellemesi sürer:
-Patlıcan kızartması da yemeklerin şahıdır!
Dalkavuk, istim üstünde:
-Aman efendim, şah olan sizsiniz, patlıcanın adı mı olur? Haklısınız, kızartma da güzeldir.
Padişah, kızartmadan bayıldıya geçer:
-İmambayıldıya da bayılırım hani!
Dalkavuk:
-Sormayın, ben de bayılırım sultanım!
Hep patlıcan da yenmez a, gün gelir padişah efendi patlıcandan sıkılır ve patlıcan kasidesi patlıcan yergisine döner.
Bizim sultan, başlar patlıcanın arkasından atıp tutmaya:
-Şu patlıcan kızartması yok mu, midemi allak bullak ediyor.
Dalkavuğun da kavuğu tersine döner:
-Aman efendim, yemeyin gitsin, kızartma da yemek mi?
Sıra imambayıldıya gelir.
Padişah:
-İmambayıldı da yağından yenmiyor. Ne o yağ öyle, bir daha yemeyeceğim.
Dalkavuk:
-Haklısınız, insanın içini bayıltır!
-Patlıcan kebap...
-Aman efendim, siz ne yemeklere layıksınız!
-Patlıcan tava...
-Yemeyin padişahım, yoksul yemeği o...
-Patlıcan oturtma...
-Sultan hazretleri, midenize oturmasın!
-Karnıyarık...
-Ah sultanım, adında meymenet yok!
-Alinazik...
-Aman, nazik midenizi incitmesin!
-Hünkârbeğendi...
-Hünkârım, beğenecek başka yemek mi kalmadı!
-Şakşuka...
-Sultanım, ne o öyle rakkase göbeği gibi...
-Musakka...
-Devletlim, ne hayrını gördünüz ki!
-Patlıcan dolması, mücveri, salatası...
- Yemeyin sultanım, yakışır mı size?
Patlıcan kötülemesi böyle sürüp giderken padişahla dalkavuğun bu tuhaf patlıcan muhaveresine tanık olan sarayın başaşçısı, dalkavuğa şöyle der:
-Yahu, dün patlıcanı yere göğe sığdıramıyordun, bugün yerden yere vuruyorsun. Patlıcandan ne istiyorsun böyle?
Dalkavuk, yılışa yılışa:
-Ben patlıcandan değil, padişahtan maaş alıyorum. Patlıcanın değil, padişahın dalkavuğuyum.

Padişah, patlıcanın papucunu dama atar, balık yiyeyim biraz da der. Aşçıbaşına balık ısmarlar. Aşçıbaşı, çarşıya iner. Çarşıda iki adamın balığın erkeğiyle dişisinin nasıl ayırt edileceği üzerine tartıştığını görür. Adamlar da aşçıbaşını görürler. “Sarayın aşçıbaşına soralım.” der biri. “Bilse bilse o bilir.” Sorarlar. “Ben de bilmiyorum.”der aşçıbaşı. “Ama saraya varınca padişaha sorarım.” Adamlar, şaşkınlıkla aşçıbaşına bakarlar. “Yüce padişahımız bu konuda da mı uzman?​” derler. Aşçıbaşı sakince, “Yooo, değil de onun dediği dediktir. O ne derse o olur.” karşılığını verir.

Havuz medyası, her gün yapıyor bu “balık muhabbeti”ni, “patlıcan güzellemesini, patlıcan kötülemesi”ni.
Patlıcanın suçu yok!
Balıkların cinsiyetiyse padişaha bağlı.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa