Sisyphos’un kayası
KIŞ
Kış geliyor. İnce ince yağan yağmurun, yağmur karanlığının yerine sağanakların, patlayan gökgürültülerinin sağır edici, çakan şimşeklerin ölümcül parlayışlarının, boğucu sellerinin karanlığında bir kış.
Bir kış: Dingin yağan karın ak aydınlığının / kar aydınlığının yerine fırtınaların, tipinin, kar ile boranın, ne yol ne iz bilen bir kara kış.
Yoksulların, açların, işsizlerin evsizlerin, savrulup durduğu / duracağı kış.
Kuşların ötmediği, kargaların gaklamadığı, kedilerin miyavlamadığı, köpeklerin havlamadığı sessiz kış.
Sesi soluğu çıkmayanların / çıkarmayanların bezgince güneşi bekledikleri uzun kış.
SESLENİŞ
Davul çalıyor, davullar çalınıyor. Kentlerin uzağından, dağların ardından. Güneşin doğduğu yerden, güneşi doğuracak.
-Duyan var mı?
-Sesimizi duyan var mı?
-Orada kimse var mı?
EL BİRLİĞİ
Karanlık sökülecektir sabaha, el birliğiyle toprağı kazıp güneş rengi bir çiçek açtırdığımızda al şafaklarda.
KAYALIK
Kayalık sivri, derin, karanlık. Gök karanlık mı, aydınlık mı, ta tepede. Çıkışsız. Yer kara mı, deniz mi, ta dipte. İnişsiz. Ne güneş alan, ne gölge veren dik bir kayalıkta.
BOŞALMIŞLAR
Kadın, erkek bedensiz giysilerin dolaştığı bir kent sanki. Ne bir ses, ne bir soluk. Yağmurlar yağdığında karlar, fırtınalarla büzülen, yerle bir olan, ezilen, sürüklenen eski paçavralardan oluşan birer kukla hepsi. Güneş açtığında ışık saçarak kurumuş renkli kumaşlarına bürünerek ayaklanıyorlar tektek. İçleri boş, boşalmış / boşaltılmış kuklalara dönüşerek yeniden.
SİSYPHOS’UN KAYASI
Sisyphos, kayayı durmamacasına bir yukarı, bir aşağı taşırken altında kaldı. Viyadüklerin, köprülerin betondan dev ayakları altında. Hava alanları pistlerinin doldurularak düzleştirilen çukurlarında; gökdelen yapımlarında yere çakılan yük asansörlerinin -son bir kez olsun kayayı yukarı çıkarmayı denemeye kalktığından belki- enkazında. Kaya, yerli yerinde. Ne ileri, ne geri. Sisyphos, altında. Köprüler, viyadükler, havaalanları, gökdelenlerdeki gibi. Şimdi durmamacasına bir yukarı bir aşağı gidip gelen bütün otomobiller, otobüsler, kamyonlar, tIr’lar, uçaklarla Sisyphos’un üstünden gelip geçiyorlar.
İŞÇİNİN SAATİ
İşçinin yirmi dört saati, fazla mesaiden her gün bir saat ileri atar. Bu da yılda yarım ay eder. Yarım aylı geceler karanlık olur.
İŞÇİNİN GÜNLÜĞÜ
İşçinin günlüğü hem gece, hem gündüz vardiyasında çalışmaktan yazısızdır. Kapağı fabrika manzaralıdır. Sayfalarında işçi tulumlu resimler basılıdır.
Evrensel'i Takip Et