04 Aralık 2018 00:35

Fransa’da ‘yelekli’ sınıf mücadelesi...

Fransa’da ‘yelekli’ sınıf mücadelesi...

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Zamanın akışı hızlandı; önemli olayları atlamamak sorun. Kolektif olarak zamanı yakalamaksa şart.

“Herkes yoluna” dendikten sonra ekonominin “kriz olmayan” krizinin anketlerde ciddi destek azalmasını göstermesiyle yeniden “ittifakı” zorunlu kılması örneğin önemsiz değil.

Ya da Arjantin’deki G20’de “Küresel ekonominin sorunları” ile uğraşırken Kaşıkçı dosyasının elde patlaması örneğin. Suudi Veliahdı Salah’la görüşmeyen lider kalmaması bir yana 2020 zirvesinin Suudi Arabistan’da yapılacak olması bir şeyler gösterse gerek.

Ya damat beyin “Kasım kurda ve faizlerde sağlanan pozitif gelişmelerin yanında ekonomik güvenin arttığı bir ay oldu” demesi atlanacak şey mi? Soğanın 10 TL’ye tırmanması bir yana konkordatoların mı arkası kesildi, otomotivde ve konutta stokların sonu mu göründü, bakan beye”güven” geldi? Petrolün varili 85’ten 65 dolara indi. Yaklaşık yüzde 25’lik düşüş. Neden pompada üç kuruşluk indirimle yetinildi? Kim ekonomiye ve bakana nasıl güven duysun?!

Fransa’nın durumu da durum değil! Ekonomiye güven Türkiye benzeri. Bu yılın 1. ve 2. çeyreğinde sanayi negatif büyüdü. Üretim düştü yani. Sanayi üretiminde düşüş yüzde -1.8’le Eylül’de de sürdü. 3. çeyrekte ancak yüzde 0.7’lik bir büyüme sağlanabildi.

Tıpkı Türkiye’de olduğu gibi, işten çıkarmalar ve her akla gelen ürüne yapılan zamlarla “fatura” işçiler ve sair emeğiyle geçinenlere çıkarılmaya çalışılıyor. Fransa’nın Başkanı Macron yeni bir haraç ya da vergi koydu. Benzerlik bu ya, Gezi nasıl ağaçtan-”yeşil”den tetiklenmişse Macron’unki de “çevre vergisi”! Yılbaşında yürürlüğe girecek. Adı “çevre”, ama başlıca benzinle mazotu zamlandırıyor.

Zaten yine Türkiye’deki gibi, “merkez”deki konut fiyatlarıyla kiralar katlanınca işçi ve emekçiler “çevre”ye kaçmışlardı ve trenin uygun olmadığı yerlerden Paris’e işe arabalarıyla gidip geliyorlardı. Bizden farklı olarak Fransa’da araba işçi ve emekçiler için lüks olmaktan çoktan çıkmıştı.

Bastil basıp “Ekmek yoksa pasta yesinler” diyen Kraliçeyle Kral tutuklamaya, 1831 Lyon Ayaklanmasından bu yana barikat kurmaya ve masaya yumruğunu vurup mücadelesinin gücüyle hak almaya alışkın Fransız emekçileri “baş üstüne” deyip kabullenmedi zammı. Devrimci geleneğine uygun davrandı. Adı “sarı yelekliler” kondu. Sanki herkes sağdan-soldan bir “sarı yelek” edinmiş gibiydi! Oysa her arabada zorunluydu yelekler ve özellikle trafiğin aktığı yollarda giyildiğinde güvenlik sağlıyordu. Yeleğini giyen arabasını park edip yolları kesmeye başladı. Ve gösterilerle güçlendirildi mücadele.

A. Arif’in dediği gibi, “Gayrı eşkiyaya” çıkarıldı adları,”Kaçakçıya.. Soyguncuya.. Hayına.” Alman burjuva basını “orta sınıfın direnişi” dedi. Taksim-Gezi’ye de “yeni orta sınıfın eylemi” diyen çok olmuştu. Ama daha ileri ve vurucu iddiayı, Türkiye’de zamanın başbakanının “çapulcular”, “darbeciler”, “faiz lobisinin işi” dediğine benzer şekilde, Macron ve tayfası ileri sürdü. “Aşırı sağcılar”, Le Pen’in “Ulusal Cephecileri”, faşistler yani.

Zamlara, işten atmalara vb. karşı her kendiliğinden mücadelede her fikirden kişilerin bulunması şüphesiz son derece doğal. Ama düzenin bozulmasından tedirgin Macron, hak arayan emekçileri faşistlerle bağlantılandırıp kendisini iktidara taşıyan “ara güçleri” yanına çekmek istiyor. Ancak umduğunu bulamıyor. Zaten Fransızların yüzde 80’inden fazlası “sarı yelekliler”in haklı olduğunu düşünüyor. Macron’un desteğiyse yüzde 26. Ancak benzin-dizel zammı isyanı dolayımıyla bakıldığında desteği yüzde 20’nin altına düşmüş görünüyor.

Türkiye dış işleri, “Biz eleştiriliyorduk, ama bakın” dercesine “Fransa’daki orantısız şiddeti” kınayan açıklama yapalı çok olmadan Türkiye’nin tutumu değişiyor görünüyor. “Fransa OHAL’e gidiyor” manşet üstüyle Y. Şafak hak arayan emekçileri suçlamaya başladı bile: “Fransa’da akaryakıt zamlarını bahane eden ‘sarı yelekliler’in gösterileri...”

Ve “şiddet” sorunu. Macron, bütün ülkelerdeki düzen savunucuları gibi davranıyor: “..Polise karşı şiddet kullananlar utanç duymalılar.. Cumhuriyette şiddetin yeri yok”! Şiddeti polis kullanmıyor mu? Kimlerin belinde “şiddet aleti” silahlar sallanıyor?

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa