23 Aralık 2018

Sait Faik güneşten yamulmuş fötr şapkası ve artık hangi renkte olduğunu kendisinin de unuttuğu trençkotuyla Nektar Birahanesi’nden içeri girerdi. Dönem filmlerinden birinden dönmüştür arkadaşlarıyla. Saray mı dersiniz, Sümer mi, Küçük Emek ya da Lale sinemaları mı? İkinci balkonda izlenmiştir o film, Melek ya da Emek tercih edilmişse öndeki sıralara yıkılmak zorunda kalmışlardır. Neden? Çünkü en az parayla üst balkonda ya da ön sıralarda izlenebilir durumdadır o yılların sinemalarında film.

Sait Faik ile birlikte Salah Birsel, Agop Arad, Cahit Sıtkı, Peyami Safa, Sabahattin Kudret, Gavsi Ozansoy, Mümtaz Yener ve daha nice edebiyatçı ve şair müdavimidir Nektar’ın.  Sözcük karşılığında “Meyvenin özü” ile birlikte “Yunan mitolojisinde içenleri ölümsüzlüğe kavuşturan bir tanrı içkisi” olarak da geçmektedir Nektar. TDK’nın yalancısıyım.

İstiklal Caddesi’ndeki Sahne Sokak’ın Çiçek Pasajıyla kesiştiği köşede yer alır Nektar. 1940 yılında kurulan mekânın sahibi Dimitri Manikas’tır.  Bir kısmının adını yukarıda yazdığımız dönemin edebiyatçı ve şairleri sinemaya gidemedikleri ya da filmden geç saatte çıktıklarında Beyoğlu’nda Nektar’a gider, orada günün yorgunluğunu iki tek yuvarlayarak atmaya çalışır ve yazdıkları üzerine söyleşirlerdi.

Mehmet Kemal’in “Denemeler Elemeler” adlı kitabına bakılacak olursa Nektar iyiden iyiye Sait Faik’in mekânıdır ve onu her gece burada görmek mümkündür.

Edebiyat tarihimizde “Tasfiye Hareketi”yle kendinden söz ettiren Gavsi Ozansoy da Nektar’ın müdavimleri arasındadır. Gavsi Bey çalışmakta olduğu Son Posta gazetesinden çıkıp yola koyulur, saat 23.00’ı gösterdiğinde rakısından ilk yudumunu almış olurdu.

Sait Faik biraz da Gavsi Ozansoy’un gelmesini beklerdi hani. Hınzır! Babası Halit Fahri Ozansoy gibi şiirler yazan Gavsi Ozansoy, göbekten soyadına ve onca tasfiye girişimine rağmen, ozan olarak kabul edilmez, yazdıklarıyla inceden inceye alay edilirdi.

Nektar’ın emektar garsonu Yani, gelip giden edebiyatçılara saygıda ve sunumda kusur etmez, onları en iyi biçimde ağırlamaya çalışarak içkilerini yenilerdi. Salah Birsel’in yazdıklarına bakılırsa arada gönül işlerine de yardımcı olduğu geçmiştir kayırlara.

Dem tutmaya başladıklarında Sait Faik sezdirmeden Gavsi Ozansoy’a yanaşır onun Servet-i Fünun’da yayımlanan “Mutlu Olabiliriz de” başlıklı şiirini okuması için ısrar ederdi.

Gavsi Bey, Sait Faik’in müstehzi tavrından dolayı şiir okumaya yanaşmayarak, işin içinde bir alay olduğunu sezer, oralı olmamaya çalışırdı. Buna karşı Sait Fait şiirin ilk dizesini mırıldanır ve “Mesuttuk…” diye başlardı okumaya. Ne ki bilerek ve isteyerek şiirin devam eden dizelerinde mutlaka bir hata yapar ve Gavsi Ozansoy’un topa girmesini sağlardı.

O yandan seslenirdi ve şiiri yanlış okuduğunu söylerdi Sait Faik’e. İşte o zaman kaçınılmaz bir halde şiiri Gavsi Ozansoy’a okutmanın yolları açılır “aklımızda yanlış kalmış madem doğrusunu sen oku” dercesine ona alan açmaya çalışırdı Sait Faik.

Alaya alındığını bilse de kendi şiiri üzerinde bu kadar ciddiyetle durulduğunu zanneden Gavsi Ozansoy durumdan hoşlanır, okumaya başlardı. Bu mevzu kim bilir kaçıncı defa aynı hikâyeyle devam etti Nektar’da.

Gavsi şiiri okumaya başladığında Sait Faik dizginleri bırakır ve gülmeye başlar, sonunda da her zaman olduğu gibi sunturlu bir küfür işitirdi ya buna aldırış etmezdi. “İşin tuhafı”, diyor Salah Birsel, “Sait bu şiirlerden gerçekten hoşlanırdı. Daha sonraki yıllarda ‘Şimdi Sevişme Vakti’ adlı kitabında topladığı şiirlerinden birinin bir dizesi bunu açıkça ortaya koyar.”

***

1949 yılına kadar kapılarını açan Nektar’da bir gece Peyami Safa uyku üzerine uzun bir nutuk çeker ve uykunun sadece alışkanlık olduğunu, uygar insanların uyku uyumadığını açıklamaya çalışır. Peyami Bey’in yanındaki “tilmiz”leri gözleri ve kulakları açık bir duyarlıkla anlatılanları dinlemekte, söylenenleri onaylamaktadırlar. Yani son kadehlerin içilmesini ve birazdan Nektar’ın kapanma saatinin geldiğini bırakıp gider masaya. Söylev bitmiştir. Sokağa çıkılır. O gecenin son cümlesini şöyle noktalar Salah Birsel. Herkes kendi yoluna gidecektir, Sait Faik son bir yol döner Peyami Safa’ya seslenir: “Ulan eşek kerata ayakta duracak halin yok, şimdi gidip köpekler gibi yatıp uyuyacaksın değil mi?​”

EVRENSEL'İNMANŞETİ

‘Nasıl dayanalım bu koşullara!’

‘Nasıl dayanalım bu koşullara!’

Antep’in de aralarında olduğu bölge illerinde ortalama işçi ücreti asgari ücretin altında, haftanın 7 günü, pazarları 12 saat çalışma, üretim baskısı! Devletin ve patronların yasaklar, kolluk gücü ve sendikacı tutuklamasıyla devam ettirmek istediği bu düzenin dayanılmaz hale geldiğini söyleyen Çelikaslan işçisi, tüm işçileri BİRTEK-SEN çatısı altında birleşmeye çağırdı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
'Heybeden’ her gün yeni bir soruşturma çıkıyor. Yargı sopasıyla topluma gözdağı verilmek isteniyor.

Evrensel'i Takip Et