Amerikan değil, Kürt karşıtı!
Fotoğraf: Envato
Trump’ın ABD askerlerinin Suriye’den çekilmesi ile ilgili kararından sonra Erdoğan iktidarı ve medyasındaki zafer havası devam ediyor. Dün lanet okunan Trump’ın Erdoğan’la yaptığı telefon görüşmeleri şimdilerde manşetleri süslüyor. Trump’a methiyeler düzülüyor.
Şaşırdık mı? Hayır!
Çünkü zaten ‘yeşil kuşak’ projesinden bu yana Amerikan emperyalizminin bölge (Ortadoğu) politikasına bağlı olarak ortaya çıkıp şekillenen bir siyasi gelenekten söz ediyoruz. Şecerelerinde Amerikan emperyalizminin adı büyük harflerle yazanların antiemperyalizm ve Amerikan karşıtlığı da ancak bu kadar olur zaten.
Bir kez daha gördük ki, bunlar aslında Amerika’ya değil, sadece Kürtlere karşıymış.
2003’te ABD’nin Irak’a Türkiye üzerinden müdahalesini öngören savaş tezkeresi Mecliste reddedilince 2005’te ABD askerleri Süleymaniye’de Türk askerinin başına çuval geçirmişti. O dönem de ülkede Amerikan karşıtlığı tavan yapmıştı. Derken 2007 kasımında Erdoğan gidip Bush ile görüşmüş ve 2007 sonu, 2008 başlarında Türk uçakları Irak’taki PKK kamplarını bombalamaya başlamıştı. İşte o zaman iktidar cephesindeki Amerikan karşıtlığı tıpkı bugün gibi yerini bir ‘bahar havası’na bırakmıştı.
Özetle durum şu: ABD, 2011’de Arap coğrafyasındaki değişim havasını kendi çıkarı için kullanmaya çalıştı. Suriye rejimini devirerek Lübnan Hizbullahı’nı İsrail karşısında yalnız bıraktırmak ve daha önemlisi İran’ı kuşatmak istiyordu. Bu politikanın öncülüğü de Katar ve S. Arabistan’ı yanına alan Türkiye’deki Erdoğan iktidarına verilmişti. Ancak müdahale politikasının başarısız olması ve bölgedeki enerji kaynakları ve İsrail için bir tehdit haline gelen radikal İslamcı çetelerin sahada egemen olması ve yine ayrıca bu sürecin bölgede ABD’nin karşısında yer alan Rusya ve İran’ı güçlendirmeye başlaması, ABD’yi yeni bir stratejiye zorladı: IŞİD ile mücadele stratejisi. Bu strateji, ABD’yi Kobanê direnişi sürecinde IŞİD’e karşı mücadele eden en önemli güç olan Suriye Kürtleri ile iş birliğine yöneltti. ‘Çözüm süreci’nin bitirilmesinde de önemli bir rol oynayan IŞİD’in Kobanê kuşatmasının yenilgiye uğratılması sürecinde Türkiye ve ABD karşı karşıya gelmeye başladılar. Sonrasında ABD Suriye’de başkaca dayanağı olmadığı için Kürtlerle iş birliğini arttırdıkça Türkiye ile ilişkileri bir o kadar gerildi.
İran ile P5+1 anlaşmasını yapan Obama’dan farklı olarak Trump, İran’ı en büyük bölgesel tehdit olarak görüyor ve İran’ı kuşatma stratejisini uygulamaya çalışıyor. İşte Kuzeydoğu Suriye’de (Rojava) Kürtler ile iş birliği halinde olan ABD birliklerinin geri çekilmesi kararı da Rusya ile yapılan pazarlıklara bağlı olarak İran’ın Suriye’de İsrail için tehdit olarak görülen bölgelerden çekilmesi ve yine Trump’ın Türkiye’yi kendi stratejisine kazanma politikasıyla bağlantılı olarak gündeme getirildi.
Ancak ABD’nin askerlerini bölgesel paylaşım mücadelesinden çekmesi anlamına gelmediği gibi propaganda edildiği gibi Fırat operasyonunun önündeki engellerin ortadan kalktığı anlamına da gelmiyor. Aksine ABD’nin çekilmesi sonrasında Türkiye, Suriye rejiminin isteğiyle Suriye’de bulunan Rusya ve İran’ın dışında sahada Suriye rejimine rağmen askeri varlığı olan tek ülke olarak kalacak. Yani bırakın yeni müdahaleyi, Türkiye’nin Cerablus-Azez hattı ve Afrin’deki varlığı da tartışılır hale gelecek. Çünkü Rusya’nın Türkiye’nin müdahale politikasına ‘olur’ vermesinin asıl nedeni de ABD’yi sıkıştırmaktı. Ve bu gelişmeler karşısında Türkiye’deki iktidarın yeniden ABD’ye sarılması, yani yeniden ABD stratejisine bağlanması sürpriz olmayacak.
Bir de iktidar karşıtı görünen ama Kürtler söz konusu olunca iktidarla birleşmekten geri durmayan ulusalcı-şoven kesimleri de unutmamak gerekiyor. Bunlar “ABD, büyük Kürdistan’ı kurmak istiyor” lafını uzunca bir süredir ağızlarına sakız etmişlerdi.
Acaba şimdi ne düşünüyorlar?
ABD, önce Irak Kürdistan bölgesinde bağımsızlık referandumu yapan Irak Kürtlerini ve şimdi de Suriye Kürtlerini yüzüstü bıraktı. Oysa defalarca belirttiğimiz gibi, ABD’nin derdi Kürtler değil, kendi bölgesel çıkarlarıydı. Daha da önemlisi Kürtlerin eşit haklar temelinde birlikte yaşam talebini görmezden gelmek ve buna karşı olmak sadece ve sadece ABD başta olmak üzere emperyalistlerin işini kolaylaştırmakta, bu sorunu kullanabilmelerinin önünü açmaktadır.
Bölgenin en önemli demokratik-seküler güçlerinden biri olan ve bu temelde Suriye’nin geleceğinde söz-statü sahibi olmak isteyen Kürtlerin ise, bu mücadelede emperyalist bir güç ile iş birliği yapmanın açmazları ile karşılaşması kaçınılmazdı. Belki sadece bu açmazla beklenenden önce karşı karşıya kalmış oldular.
Sonuç olarak, ABD’nin çekilme kararı bir kez daha kimin ne olduğunu ya da olmadığını gösterdi. Eskilerin dediği gibi her ‘şer’de bir ‘hayır’ vardır. Çünkü bugün üstü ne kadar örtülmeye çalışılırsa çalışılsın bölgenin geleceği asıl olarak emperyalistler ve bölgesel iş birlikçileri ile antiemperyalist demokratik bir Ortadoğu isteyen halklar arasındaki mücadele tarafından belirlenecektir.
NOT: Bu köşede pazartesi günleri yayımlanan yazılar bundan sonra salı günleri yayımlanacaktır.
- ‘İşgalci ülke’ açıklaması ve Erdoğan iktidarının Suriye’de alarm veren politikası 19 Kasım 2024 05:00
- Trump'ın Ortadoğu'su ve Erdoğan'ın Kürt sorunu 12 Kasım 2024 04:45
- Devlet ‘yeni sürece’ kayyım atadı! 05 Kasım 2024 05:04
- Yeni ‘süreç’: Demokratik siyasete kurt kapanı 01 Kasım 2024 05:03
- Putin’e ‘Esad’ ricası ve Kürt sorununun çözümü 29 Ekim 2024 12:34
- Bahçeli’nin açıklamaları, TUSAŞ saldırısı ve Öcalan’ın mesajı 25 Ekim 2024 15:04
- Fethullah Gülen: Emperyalizm ve iş birlikçi gericiliğe adanmış bir yaşam 22 Ekim 2024 04:34
- Irak Kürdistan seçimleri ve bölgesel etkileri 18 Ekim 2024 05:00
- İktidarın "Savaş vergisi" barış ve güvenliği sağlar mı? 14 Ekim 2024 04:51
- 'Cumhur'un eli ve siyasi dizayn 11 Ekim 2024 05:00
- Bölgedeki ateş çemberi ve pergelin sivri ucu 08 Ekim 2024 04:49
- Erdoğan’ın ‘Filistin davası’ ve hamasetin örtemediği gerçekler 07 Ekim 2024 04:57