Havuz medyası-Savcılık-RTÜK: Koordineli 'parti devleti' adımları
Fotoğraf: Envato
Düşüncelerini ifade ettikleri için Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından “sanatçı müsveddesi” olarak ilan edilen ve sonrasında Erdoğan’ın yargıyı göreve çağırmasının üstünden 24 saat bile geçmeden, ülkenin önemli iki sanatçısı Metin Akpınar ve Müjdat Gezen, polis marifetiyle savcılığa götürüldü. Ardından mahkemeye çıkarıldılar.
Aradan üç gün geçmeden RTÜK, Gezen ve Akpınar’ın konuştukları “Halk Arenası” programına ve Halk TV'ye “Irk, dil, din, cinsiyet, sınıf, bölge ve mezhep farkı gözeterek toplumu kin ve düşmanlığa tahrik etmek” suçlamasıyla “5 kez yayın durdurma cezası”(*) verdi.
RTÜK’ün böyle bir konuda ve bu hızda bir rapor hazırlaması ve karar vermesi ise ayrıca dikkat çekiciydi.
RTÜK aynı gün aldığı bir başka kararda, bu kez Fox TV’ye “üç kez yayın durdurma” cezası verdi. Fox TV’ye verilen cezanın gerekçesi de Halk TV’nin gerekçesinin aynısıydı.
Yeri gelmişken, RTÜK yasasına göre bir yılda iki kez yayın durdurma cezası alan TV kanallarının kolaylıkla kapatılabileceğini de burada anımsatalım.
SAVCILIK VE RTÜK ARTIK ‘HAZIR OL’DA!
Son yıllarda, Erdoğan’ın yazdıklarından hoşnut olmadığı için, “Bu nasıl gazetecilik”, “Bunlar gazeteci değil”,... gibi eleştirilerin hedefi olan pek çok gazeteci, gazete ve TV kanalı “havuz medyası”nca linç edilmiştir. Gazete ve TV kanallarının patronları, hedefe konan gazetecileri işten atmaktan geri durmamışlar ama nihayetinde kendilerini de hedef olmaktan kurtaramamışlardır. Bu yüzden ya “tam biat etmek” ya da gazete ve TV kanallarını da “elden çıkarmak” zorunda kalmışlardır.
Ülkedeki görsel ve yazılı medyanın yüzde 90’nının (hatta daha fazlasının) “havuz medyası”na dahil edilmesi; böylesi sistematik ve çok yönlü bir baskı altında ve “medyayı terbiye etme” sürecinde oluşturulmuştur.
Bu süreç içinde “havuz medyası”, “durumdan görev çıkarma”yı, daha Cumhurbaşkanı ya da makamlardan işaret gelmeden istenmeyen gazetecileri, siyasetçileri, hak savunucularını, aydınları, sanatçıları, akademisyenleri,... hedefe koyup linç etmeyi kendine ders çıkarmıştır. Kimlerin tutuklanıp kimlerin serbest bırakılacağına kadar mahkemelere ayar vermeyi öğrenmişlerdir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Metin Akpınar ve Müjdat Gezen’i hedefe koyup yargıyı göreve çağırmasının ardından, üç gün içinde ve tarihte görülmedik bir hızla savcıların ve RTÜK’ün harekete geçmesi; “havuz medyası”nın yanında artık savcıların ve RTÜK’ün de “hazır ol”da bekleyeceğini göstermiştir.
MECLİSTE ‘PARTİ DEVLETİ’ TARTIŞMASI
Bu gelişmeler Meclise, “parti devleti oluşturma” tartışması olarak yansıdı.
AKP’nin “parti devleti oluşturma yolunda ilerlendiğini” belirten HDP Milletvekili Erol Katırcıoğlu’na AKP’li vekiller, “parti devletinin CHP’li tek parti döneminde olduğu”nu söylediler. Üstüne kendilerinin parti devletine karşı olduklarını ifade ettiler.
CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, "Burada buz gibi, bal gibi parti devleti vardır ve millet bundan rahatsızdır" diye tartışmayı sürdürdü.
Evet, Erdoğan ve AKP’nin “tek parti tek adam rejimi” doğrultusunda girişimlerini başlatmasından beri, “AKP’nin devlet partisi olma, devleti de AKP’lileştirme” amacında olduğu; gerek gazetemizde gerekse ilerici demokrat çevrelerde tartışılmakta, bu doğrultudaki girişimler teşhir edilmektedir. Özellikle de 15 Nisan Referandumu ve sonrasında 24 Haziran Seçimi’den beri de resmen AKP’nin bir “devlet partisi” olarak davranması, devlet kurumlarının AKP’nin yan örgütlerine dönüştürülmesi girişimleri hızla ilerlemektedir. OHAL bu doğrultudaki adımların hızlandırılması için kullanılmıştır.
Gelinen yerde, bırakalım yüksek bürokrasiyi, akademiyi, yargıyı, AA ya da TRT’yi; devletin herhangi bir işinde çalışacak taşeron işçiler bile artık AKP’nin yerel teşkilatlarından torpil olmadan işe girememektedir. “Güvenlik soruşturması” adı altında kişilerin aileleri, yakınları, didik didik edilip bir AKP karşıtlığı ya da şüphesi varsa, kariyerine, liyakatına bakılmadan üstü çizilmektedir.
AMAÇ ‘TEK PARTİ YÖNETİMİ”DİR FARK ZAMAN FARKIDIR!
Akpınar ve Gezen’in hedef gösterilmesinden sonra bu kadar hızlı hareket edilmesi ve havuz medyası-savcılar-RTÜK üçlüsünün bu kadar koordineli davranması bir rastlantı değildir. Tersine “tek parti tek adam rejimi”nde gelinen aşmanın gözle görülür ifadesidir.
AKP’li vekillerin “devlet partisi” ya da “parti devleti inşa edildiği”nden söz edildiğinde, CHP’nin tek parti dönemini öne çıkararak kendilerini tartışmanın hedefi olmaktan çıkarmaları ise artık çok bayat bir taktiktir.
Bugün Erdoğan-Bahçeli (AKP-MHP) ittifakının yönteminde gidişat; (bugünkü zamanla olan bağlantılı yanları dışında) CHP’nin tek parti dönemindeki gibi bir “tek parti yönetimi”dir. Aradaki asıl fark Erdoğan ve ekibinin henüz oraya gelmemiş olmasıdır. Gayretleri ise biran önce o hiçbir muhalefetin kendilerini rahatsız etmediği günlere varmaktır!
- Yığınların siyasete müdahalesi için... 19 Ocak 2025 04:46
- 2025 yılı emek yılı olacağını gösteren önemli işaretlerle başladı 12 Ocak 2025 04:53
- Tartışmalar "Sadece Türkiye’nin Kürt sorununun demokratik çözümü" kapsamını aşıyor 05 Ocak 2025 04:58
- 2025'in emek, barış ve özgürlük yılı olması dileği ile... 31 Aralık 2024 06:59
- Ülkemiz işçi emekçileri 2025'i emek yılı yapacak güce ve deneyime sahiptir! 28 Aralık 2024 06:16
- Asgari ücretli işçinin grev hakkıyla da donatılmış yeni bir mekanizma talebiyle mücadeleye! 24 Aralık 2024 16:44
- Son iki haftada oluşan Suriye haritası neyi gösteriyor? 12 Aralık 2024 04:45
- Asgari ücret miktarı, AÜTK'ye bırakılamayacak kadar ciddi ve önemli taleptir! 08 Aralık 2024 04:44
- Suriye'de çıkar peşindeki herkes operasyonun içinde ama kimse rolünü kabul etmiyor 05 Aralık 2024 06:45
- Eğer ‘Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiç birimiz’se... 01 Aralık 2024 04:54
- İşçilerin özelleştirmeye karşı cepheden ‘hayır’ demekten başka bir seçeneği yok! 27 Kasım 2024 06:55
- Tek adam yönetiminin ülkeyi nereye getirdiğinin bir haftaya sığan fotoğrafıdır! 24 Kasım 2024 04:47