Demokrasi olsaydı!
Fotoğraf: Envato
“Eğer ülkede diktatörlük olsaydı böyle konuşabilirler miydi?” Ne zaman birileri -son örnekte sanatçılar Akpınar ve Gezen- Erdoğan’ı, onun iktidarını eleştiren cümleler kursalar, onu ve yönetimini diktatörlük uygulamakla eleştirseler, iktidarın beslemesi basın yayın organlarına yazan ve söyleyenler yukarıdaki cümleyi kurarak “savunmalarını” yapıyorlar. Ancak onların savunma -gazete köşeleri, TV kanalları vb- mekanlarıyla, demokrasi ve özgürlük savunucularının kendilerini savunma mekanları arasında epeyce bir farklılık bulunuyor. Suçlananlar savunmalarını, eğer henüz içeri tıkılmamışlarsa avukatlarıyla geldikleri adliyelerde savcıların, mahkemelerin karşısında yapıyorlar.
Diktatörlük altında yaşanan ülkelerde, diktatörlüğün muhalefeti ezme ve kontrol etme gücüne bağlı olarak bu işler genellikle şöyle gerçekleşiyor. Muhalifler kullanabildikleri her mevziden diktatörlüğü ve diktatörü eleştiriyorlar, yerden yere vuruyorlar. Diktatörlüklerin yapabildikleri tek şey ise onları susturmaya çalışmak, bunun için baskı ve terör uygulamak, mahkemeleri harekete geçirmek, cezaevlerini doldurmak, eğer yeterince güçlü iseler muhalifleri fiziken ortadan kaldırmaktır.
Yani diktatörlükler, diktatörler öyle olmasını isteseler de yaprağın kımıldamadığı rejimler değildir. Muhalefetini yaparsın, mücadeleni verirsin sonuçlarını da göze alırsın. Bu iş diktatörlükler devrilinceye kadar böylece sürer gider. Yok eğer demokrasi varsa - Batılı anlamda, burjuva demokrasisinden geriye ne kalmışsa öyle bir demokrasiyi kastediyorum- eleştirini yaparsın ama mahkemelerde, cezaevlerinde sürünmezsin. Açıkçası bu konuda diktatörlüklerle demokrasiler arasındaki fark budur. Bu nedenle eğer diktatörlük olsaydı demek değil, eğer demokrasi olsaydı kapıya polis dayanmaz, savcılar, mahkemeler harekete geçirilmez, cezaevleri doldurulmaz, toplum sindirilmeye, susturulmaya çalışılmazdı demek gerekir.
Yok eğer demokrasi ve özgürlükler için fatura ödemek göze alınmıyorsa, ama her şeye karşın “muhalif” olmak istiyorsa böylesi muhalefetlere de genellikle “majestelerin muhalefeti” dendiğini, bu etiketle yaftalanmayı göze almayı da bilmek gerekir. Bu tür muhalafete de, iktidara yönelik bir eleştiri yaptığında, hemen tersini de söyleyerek “bir denge” kuran muhalif tiplere de ülkemizde bolca rastlanıyor. Bu nedenle bu ülkenin halkı bu tür muhalifleri yeterince iyi tanır. Ama bu ülkenin halkı aynı zamanda her türlü baskıyı göğüslemeyi göze alarak özgürlük, demokrasi, barış açıklamalarının altına imza atan, zindanlarda boyun eğmeyen namuslu aydınlarını da çok iyi tanır.
Şimdi açıklığa kavuşturulması gereken diğer sorun şu; neden bu kadar korkuyorlar, ülkeyi yaprağın kımıldamadığı bir ülke haline döndürmeye çalışıyorlar? Korkuyorlar çünkü artık eski rahatlıkları yok. Giderek derinleşen ekonomik kriz, bugüne kadar uyguladıkları ekonomik ve sosyal politikaların lime lime dökülmesinin her geçen gün daha fazla açığa çıkması, ülkenin hiç bir temel sorununa çözüm getiremediklerinin anlaşılması iktidar sahiplerini korkuya düşürüyor. Sonuçta bütün bunların politik bir faturası var ve bu fatura çok uzak olmayan bir zamanda bunların önüne konucak. Oturdukları koltuklar artık yanıyor.
Bütün bunları en iyi bilenlerde kendileridir. Ama belki bildikler, ama kabul etmek istemedikleri bir gerçek daha var; o da şu, korkunun ecele faydası yok ve ne kadar baskı ve terör uygularsanız uygulayın kendinizi bekleyen sondan kaçamazsınız. Sizin anlayacağınız dilden konuşacak olsaydık buna “ilahi adalet” derdik. Ama adaleti sağlayan güçler bütünüyle dünyevi olduğu için biz buna halkın adaleti diyoruz. On bin savcı, binlerce mahkeme harekete geçse de, polisler her kapıyı tutsa da bu adaletten kaçış bulunmuyor!
- Bir yoldaşa mektup-1 31 Ocak 2025 05:00
- Gelişmelerin kısa özeti 17 Ocak 2025 05:12
- 13 Ocak güçlendirilmeli 10 Ocak 2025 04:24
- Değişimin zorunluluğu 03 Ocak 2025 07:15
- 'Zaferden' işçiye düşen 27 Aralık 2024 05:25
- Seyredecek misiniz? 20 Aralık 2024 05:42
- Ücret asgari, yaşam sefalet 13 Aralık 2024 05:40
- Genel grev ve direnişi gerçeğe dönüştürmek için 06 Aralık 2024 06:15
- Birleşik ve genel mücadele için 29 Kasım 2024 06:55
- Siz ne diyorsunuz? 22 Kasım 2024 05:31
- Gelişmelerin anlamı üzerine 15 Kasım 2024 05:25
- Direnerek kazanmak 08 Kasım 2024 11:13